Hangi düşüncede olursak olalım hepimizin ortak kanaati şudur sanırım; İslam dünyası asırlardır her alandaki üstünlüğünü son dört yüz senedir Batı Medeniyetine kaptırmıştır!

Hemen hemen her alanda; ilimde, güzel sanatlarda, teknolojide, düşünme eyleminde daima daha ileri adımlar atan Batı dünyasıdır. İşin en vahim tarafı, bütün bir İslam Dünyası bu gelişmelere seyirci kalarak Batı dünyasının ortaya koyduğu değerleri taklit ederek kendisine adapte etmeye ve kendisinin üretmediğini alkışlamaya da heveslidir!

Bu açmaz asırlardır İslam Dünyasının üzerine karabulut gibi çökmüş ve bu dünyanın insanı üzerinde maddi ve manevi bir eziklik duygusuna yol açmıştır. Zaman zaman bu durumu tersine çevirmeye çalışan insanlar İslam Dünyasında meydan yerine çıksa da kısa zamanda onlarla yarışılmaz duygusuna sahip insanların varlığı bu çıkışları bertaraf etmeye yetmiştir…

Asırlardır İslam Dünyası “yabancı ideolojilere” gösterdiği hayranlıkla kendi coğrafyasını Batı Medeniyeti karşısında pazar haline getirmiştir. Koca bir İslam âlemi Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekilmesinden sonra ya tam ya da yarı sömürge devletçikleri halinde hayat sürme gayretindedir…

Çok zengin bir coğrafyaya sahip olan insanlık ve medeniyetine geçmişte büyük katkı sunan İslam âlemi; bu haliyle bile iyi düşünülünce ayağa kalkacak potansiyele sahip olduğunu görebiliriz! Fakat ne acıdır ki; gözyaşlarının, sefaletin ve ıstırabın pençesinde kıvranan İslam Dünyası’nın bugün için ayağa kalkacak mecali yoktur!

Din merkezli akla hayale gelmeyen kamplaşma bugün İslam Dünyası’nın başına örülen çoraptır. Bu coğrafyada ayakları üzerinde durmaya çalışan ülkemiz yıllardır bir çıkış yolu bularak bu coğrafyayı ayağa kaldıracak hamleleri yapar diye bekledik!

Yukarıda izah etmeye çalıştığım İslam coğrafyanın durumu karşısında biz de maalesef yanlış politikalar yüzünden ümit olmaktan çıkmışızdır!

Bu konuda komplekse kapılmadan artık doğruyu görüp ona göre yeni politikalar üretmeliyiz. Türk Milleti ve Devleti “İslam Dünyası” ve “Türk Dünyası” ile artık çok yönlü bir dayanışmaya gitmeli, Batı Medeniyetinin dayatmalarına bir dur demelidir artık! Bu konuda son zamanlarda önemli adımlar atılmış olsa da son yıllarda ki “Işid” türü terör örgütlerinin batı tarafından ortaya çıkarılması nedeniyle sonuç alınamamıştır…

Emperyalizm kendi oyununu oynarken bizi kendi içimize hapsederek başımıza terör belası marifetiyle dertler açarak bu koca dünyayla ilişkilerimizi baltalamaktadır! Haçlı zihniyetinin yüzyıllardır ısıtıp ısıtıp önümüze getirdikleri İslam Dünyasının özgürleşmesi yalanı aslında bu coğrafyanın zengin kaynaklarını sömürgeleştirmek için ortaya attıkları bir yemdir! Her türlü yalana sığınarak açtıkları her savaş tehlikenin boyutlarını görmemiz konusunda bize ipucu vermektedir!

Bütün bunlara karşı durabilmek için sağlam bir ekonomi, ülke içindeki kamplaşmaları en asgariye indirmek yeni bir tarih anlayışıyla olaylara bakmak gerekmektedir. Kendinden olmayan kitleleri huzursuz eden politikalar üreten insanlarla değil İslam Dünyası’na öncülük etmek kendi ülkemizde bile birliği sağlamanız zordur!

Unutmayalım artık, “yenidünya düzeni” denen emperyalizmin bu yeni oyunu, batı ile doğunun medeniyet boğuşmasından başka bir şey değildir!

Biz de eğer bu oyuna su taşıyan politikaların ortağı olacaksak ,“İslam adına” ortaya çıkan terör örgütlerine söyleyecek sözümüz de olamaz!

En haklı davaların, doğru fikirlerin ve inancın ehliyetsiz ellerde başarısız duruma düştükleri, buna mukabil nice haksız davaların, bozuk fikirlerin güçlü ellerde mesafeler alabildiklerini ibretle müşahede etmekteyiz. İtiraf edelim artık; biz Müslümanlar olarak İslami ve insanı tanımak zafiyetimiz olduğu için dünyayı tanımıyor ve sürekli patinaj yapıyoruz! İslam Coğrafyasında bugün yaşanılan kaosun kaynağı budur.

Hedef seçtikleri İslam coğrafyasında kendi oyunlarını oynayan emperyalizme, bu coğrafyanın ilk ve son umudu olan ülkemiziniyi yetişmiş idealist, tarih şuuru olan kadrolarıyla ancak karşı koyulabiliriz.

15 Temmuz ayaklanmasını bertaraf eden Türk Milleti aslında ümidin sadece kendisinde olduğunu da dünyaya bir kez daha haykırmıştır!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…