Referandum oylamasından önce yayınlanan son yazım “özgür iktidar” başlığını taşıyordu.

Oylamanın yapıldığı gün yazdığım yazı sebebi belirsizlikten yayına girmedi.

Sitemli bir ruh haliyle arka pencerede duruyor şimdi.

En azından kendisinden faydalanmama izin vermeyecek kadar kırgın.

“Ortaya çıksaydım şimdi daha doğru şeyler yazabilirdin” modunda yani.

Sanki ben yazmış değilim kendi başına bir varlık kazanmış gibi bakıyor arka sahifeden.

Yönetim şekli değişikliği ile ilgili bir çok yazı yazdım. Düşüncelerimizi somutlaştırmaya çalıştık.

Zihin süre giden bir varoluştur.

Değişim ve dönüşüm gaybî bir istikrarla zihnimizi besler.

Yayınlanmamış son yazımın başlığını emanet alıp referandum ve sonrasını değerlendirelim.

“Yeni bir dünyaya doğru Türkiye”

Aslında başlık herşeyi özetliyor. Önceki düşüncelerimizi takip eden okuyucuyu yormamak ve tekrara kaçmamak için neyi oyladığımız meselesini burada kesiyoruz.

Şimdi, bundan sonra ne olacak? merakını oylamanın sonuçlarıyla birlikte değerlendirelim.

Çok etkin ve yetkin gazeteci, analizci, stratejist ve siyasetçiler, çıkan sonucu o kadar güzel ve tutarlı değerlendirdiler ki; söylenecek söz yazılacak yazı kalmadı neredeyse.

Yeni bir döneme giriyoruz girdik, artık herşeyimizde bir değişiklik olmalı diye düşünürken hatta ben bile eski ben değilim ayarında (modda desek olurmuş) sürdürürken bir baktım bize yazacak bir şey kalmamış.

Referandum en şaşırtıcı sonucu ortaya koydu.

% 48.6'lık hayır cephesi oluştu ve bu topluluğun lideri yok.

Kılıçdaroğlu şaşkın, "bu ne" diyordur. Şaşkınlığını saklamak için kelime-i tevhid virdiyle dolaşıp duruyordur kendi kendine.

Hayır cephesine katkısı olan diğer siyasileri düşünün, Akşener, Karamollaoğlu v.s. "Yarabbi sen aklımıza mukayyet ol" diyorlardır.

Yıllardır yeni parti yeni yapı diye eveleyip geveleyenlerin de ağzı sulanmaktadır elbette.

Kıçları hazır koltuklarda kaşınmaya alışmış siyasilerin aklından neler geçmektedir kim bilir?

Allah’ın her kulu böyle hazır bir topluluğun başına geçmek ister tabii.

Abdullahların (Allah’ın kulları) dünyadaki imtihanı da budur ne yapacaksın?

Bakın bu söylediklerimi hafife almayın.

Delilin nedir derseniz?

"Soros Türkiye’ye geldi" derim.

Yüzlerce yazı (200 civarında sadece) yazdım bir kuruş ücret vermediler.

Bu da raya nerden girdi?

Soros yaşayan bir canlı değil sanki parasal bir kavram.

Neler geliyor insanın aklına.

Allah korusun kendime para yatırırım yazılarım için, yine de Soros mefhumunu sokmam kafama.

% 51.4 yine Tayyip Bey kazandı.

Yok İstanbul, yok Ankara neden hayır çıktı?

Evet resminde hayırcılar varmış.

Yok bir danışmanın iç dünyası eyalet aynasına yansımış.

Eski cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları ne yandaymış şimdi boş verin bu masalları(!)

Benim oyum da var bu oranın içinde burdan bakınca görebiliyorum bile.

Neden bu kadar net görebiliyorum biliyor musunuz?

Çünkü yalnız başıma ve üşengeç bir tavırla yaklaştım sandığa doğru. Etrafımda korumalarım yoktu, siyasi bir kimliğim yoktu. Milletvekili, bakan, cumhurbaşkanı danışmanı, zengin bir iş adamı hiç biri değildim. İyiki de değilmişiz. Belki bu nedenlerden dolayı "hayır" deme ihtimalim de yoktu.

Sanırım “yükümlü bir yalnızlık”tan başka bir şey olmadan kullandık oyumuzu.

“Bilinçli garipler”in olsun diye gelecek.

Türkiye yüzde kaçtır o zaman?

Yüzde 100'dür Türkiye; yani birdir.

Tayin edilmiş dünya geleceğidir Türkiye.

“İnsan üniformalı” olacak bir yeryüzü merkezidir Türkiyem.