Geçen hafta Avrupa Birliği Komisyonu Avrupa Birliği tarafından Türk vatandaşlarına tanınacak vize serbestliği konusunda alınan kararlar açıklandı. yapılacak basit bir değerlendirme neticesinde bu görüşmelerden kimin kazançlı çıktığını tespit etmek hiç de zor değildir. Avrupa Birliği Türkiye’den istediğini hiç bir şey vermeden almış durumdadır. Alınan kararın kısa metni ise şu şekildedir;

“Avrupa Komisyonu Türkiye ile AB arasındaki geri kabul anlaşmasının imzalanmasına paralel olarak yukarıda belirtilen işbirliği çerçevesinde kademeli ve uzun vadeli bir perspektif olarak vize serbestleştirilmesi yönünde adımlar atılmasına davet etmektedir. Böyle bir işbirliği ve eylem Planı vis-à-vis AB ve Üye Devletlerin gereksinimlerinin Türkiye tarafından etkin ve tutarlı bir şekilde karşılanması ve Türkiye’nin bu konuda göstereceği performansa dayalı bir yaklaşım üzerine kurulmuştur.Türkiye uluslararası yükümlülüklerini muhafaza ederken özellikle, tüm Üye Devletler ile geri kabul anlaşması ve JHA konularında etkili işbirliği içerisinde olmalıdır. Türkiye kendi sınırlarına akan göç dalgası konusunda AB normlarına ve onun iltica mevzuatına daha fazla uyum gösterecektir. Karma göç şekli daha iyi bir yönetim perspektifi sunmaktadır, özellikle vize politikası ve hangi ülkenin vatandaşlarının AB’ye yönelik karma göç akımlarının önemli bir kaynağı teşkil ettiği tespit edilerek mütekabiliyet konusunda bu üçüncü ülkeler nezdinde, kendi sınırlarında AB iltica mevzuatını esas almalıdır.

Avrupa Birliği Komisyonunun aldığı bu karar vize serbestliği perspektifinin çok gerisinde kalmaktadır. Kararın hiç bir noktasında “Türkiye’ye vize serbestliği tanınacağı” yazmamaktadır. Sadece vize

işlemlerinde kolaylık sağlanacağından bahsedilmektedir. AKP Hükümeti ve Başbakan Davutoğlu ise bu kandırmacanın ortasında Avrupa Birliği’nin vize serbestliği hususunda hiç bir taahhütte bulunmamasına, tarih vermemesine rağmen olayı büyük bir başarı olarak Türk Kamuoyuna aksettirmekte, Türk Milleti’nin aklı ile alay etmektedirler. Avrupa Birliği Komisyonu’nun vize işlemlerinde kolaylık sağlanması konusunda görev verilmesi hiç bir şekilde vize serbestliği verileceği anlamına gelmemektedir.

Anlaşılan AB dönem başkanlığı Kıbrıs Rum Kesimine geçmeden önce Türkiye’ye bazı oyalama işaretleri vermek istemiş ve sanal üyelik perspektifinin hala devam ettiğine vurgu yapmıştır. Diğer yandan Türkiye ise özellikle ekonomik ilişkilerde önem arz eden kendi işadamlarına vize kolaylığını sağlatmaya çalışmaktadır. Ayrıca konuya itiraz eden bazı AB ülkeleri göçmen krizinin geldiği vahim boyutlar dikkate alınarak susturulmuş ve Türkiye’ye istediği gibi Avrupa Birliği Komisyonu ile eşit şartlarda pazarlık etme imkanı verilmiştir.

Brüksel’de ki güvenilir kaynaklar söz konusu bu eylem planını hayalperestlik olarak nitelemektedirler. Zira Komiser Cecilia Malmström’ün Türkiye ile ayrıntıları pazarlık etmek ve çalışmaların başladığını göstermek için için 2016 Haziran sonunda Türkiye’yi ziyaret edeceği ve AB’nin de 2016 güz aylarında Türkiye’ye eylem planını sunacağı söylenmektedir. Ama AKP Hükümeti ve Başbakanı Davutoğlu Türk

Halkına Ekim-2016 için vize serbestliği müjdesi vermişlerdir.

2016 kış aylarında eylem planının kabul edilmesi durumunda Türkiye göçmenleri geri kabul etme antlaşmasını imzalamak ve parlamentosundan geçirmek durumunda kalacaktır.

AB vize serbestliği eylem planı sadece bazı kesimler ve meslek grupları için vize serbestliğini öngörmektedir. Türkiye birçok şartı yerine getirmek zorundadır.

 Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan ile ikili olarak bu ülkelerde ki göçmenleri geri alma uygulamasını başlatmak zorundadır. Türkiye AB sınır güvenlik birimi Frontex ile çok hassas bir işbirliğine gidecektir.

 Türk Emniyet Teşkilatı Europol ile yakın işbirliği içerisinde bulunacak ve AB Ülkelerinin vize uyguladığı üçüncü ülkelere tanıdığı vize serbestliğinden vaz geçecektir.

 Türkiye AB göç ve iltica müktesebatını uygulamaya başlayacaktır.

Tahminlere göre bu sürecin yaklaşık üç yıl süreceği beklenmektedir. Türkiye geri kabullerde ve göçmen akımına karşı aldığı tedbirlerde hassasiyetle izlenecektir. Böyle ucu açık bir vize serbestliği vaadine karşı Türkiye’nin en azından geri kabul antlaşmasını iptal etme hakkını elde tutması gerekirken AKP Hükümetinin bunu dahi yapıp yapmayacağı belli değildir.

Dün yaşanan önemli bir gelişme ise Fransa’da yapılan yerel seçimlerde vuku bulmuştur. Aşırı sağcı ve yabancı düşmanı Le Pen’in “Front National” partisi seçimlerden neredeyse %30 oy alarak birinci parti çıkmıştır. İkinci parti ise Türk düşmanı Sarkozy’nin partisidir. Almanya’da yabancı ve Türk karşıtı “AfD -Alternative für Deutschland partisi son kamuoyu araştırmalarına göre sürekli yükseliştedir ve

Başbakan Merkel’in Partisini aşağı çekmektedir. Alman Hükümetinin sağcı CDU/CSU partisi paniktedir, Bavyera Başbakanı ve CSU Genel Başkanı Seehofer partisinin kurultayında sahnede yanında duran Başbakan Merkel’i delegelerin ve basının önünde uyguladığı liberal göçmen politikaları nedeniyle adeta fırçalamıştır.

  AB vize serbestliği konusunda oy birliği ile karar almak zorundadır. Kıbrıs Rum kesiminin KKTC’yi yutmadan ve Kıbrıs’ın tamamına hakim olmadan bu konuda olumlu oy kullanacağını düşünmek en basit tabiri ile çocukça bir yaklaşımdır. Diğer yandan Le Pen – Sarkozy ittifakının hakim olacağı Fransa’nın, AfD’nin çıkış yakaladığı Almanya’nın Türk vatandaşlarına vize serbestliği tanıyacağı beyhude rüya görmenin ötesine geçemeyecek bir beklentidir.

Yunanistan’a bir çırpıda 300 Milyar Avroyu adeta bağışlayan AB’nin Türkiye’ye 2,5 milyon göçmen karşılığında ve Avrupa’da ki bütün göçmenleri geri alma taahhüdü konusunda vaat ettiği 3 Milyar Avro ise sadakadan öteye geçememektedir. Bu paranın bile nasıl karşılanacağı belli değildir. Sadece Almanya’dan 500 Milyon Avro sağlanacağı belirtilmiş diğer ülkeler ise payları konusunda cevap dahi vermemişlerdir.

Diğer yandan İngiltere ve Hollanda bazı mahkeme kararları uyarınca zaten Türk işadamlarına ve bazı meslek gruplarına vize kolaylığı tanımışlardır. Zaten kendi kendine gerçekleşen kolaylıklar ortada iken AKP Hükümetinin Türk Halkını daha ne kadar kandıracağı ve sadaka ile boş vaatler karşılığında Türkiye’nin demografik yapısını tehdit edecek şekilde mevcutların üstüne bir de Avrupa’dan kaç göçmeni daha geri alarak ülkeyi AB’nin göçmen kampına daha hangi gerekçelerle çevireceği merak uyandırmaktadır.

O. Cem Kazmaz

MHP MYK Üyesi