Yazılarımı dikkatli takip eden okuyucularım çok iyi hatırlayacaklardır…”insan yüreğinin inkar etmediği duygudadır” başlığıyla kaleme aldığım yazım da,bir arkadaşımla olan karşılaşmam ve onunla “hakiki dostlar” üzerinde ki sohbetimi anlatmıştım…

Dostumla o gün ki sohbetimiz sonunda ayrılırken bana olan bakışları, yüreğimi tabiri caizse darmadağın etmişti!

Zaman zaman onunla telefon aracılığıyla konuşmalarımız oluyor. Aslında ikimiz de İzmir’i mekan tutmamıza rağmen çok sık bir araya gelemiyoruz maalesef. İzine ayrılmamı fırsat bilerek o dostumu ziyarete gittim…

Yüz yüze en son görüşmemizde ayrılırken bana şöyle demişti; bu sözüm sana nasihat olsun “dostun yumruğu acıdır” ne demek istediğimi en azından sen anla ve bunu asla unutma!

Onunla karşılaşıp kucaklaştıktan sonra şaka yollu takıldım. Dostum dedim;hala aynı noktada mısın, bak seninle o gün ki konuşmalarımızın sonunda bana bunları söylemiştin diye…

Dostum çayından bir yudum alarak her zaman ki filozof tavrıyla; bak dostum sen o gün ki sohbetimizi sayfana taşımış ve demiştin ki “insan yüreğinin inkar etmediği duygudadır” şimdi ben sana o gün ki söylediklerimden geri adım attığımı söylersem inandırıcı olabilirmiyim?

Daha açık ifade edeyim…Boks müsabakasında “ters kroşe” yiyen boksörün durumunu bilirmisin? Beni bağışla ama duygularımı sınırlamadan,mekanlara ve kişilere olayları bağlamadan,düşüncelerimi kroşe yemiş boksör üzerinden anlatmak isterim!

Evet dostum dedim,derdini biliyorum, zaten onun için buradayım buyur anlat seni dinliyorum…

Anlatmaya devam etti…

Kroşe yedikten sonra ringe boylu boyunca uzanan boksör,hocasından ya da hakemden imdat bekler! Hocasından havlu atmasını,hakemden de ona kadar sayarak maçı sonlandırmasını! Ama maalesef dostum, ben hocasından havluyu,hakemden de maç bitti düdüğünü bir türlü duymayan talihsiz boksörün durumundayım!

Bu maç zamana inat bir mizansenle bir türlü bitmek bilmiyor…

Böyle bir durum başına gelen boksör için, maçı izleyenler ne düşünebilir hiç düşünebiliyor musun?

Maçı seyredenler,savcı olmuş,hakim olmuş,boksörün yere düşmesini sorgular olmuş! En kestirme ifadeyle,düşmeseydi,o kroşeyi yemeseydi diye eleştirmekten başka ne yaparlar ki!

Şimdi şunu ifade edeyim,sen Rizelisin bilirsin,su yüzünde yem arayan balıkların halını? Uykularımın olmadığı,beynimde fırtınaların koptuğu,sabaha kadar yüzlerce ile ifade edilebilecek düşüncelerimle bir başınayım…

Bazen diyorum ki,bu hayat bu kadar mi anlamsızlaştı? Yüreğim de sürekli bu hayata-insana dair veda mektuplarıyla dolaşan bir insan olmak zorun damıyım diye! Ya da bu benim seçimim mi? Yoksa kaderin bir tecellisi mi?

Dostuma,nefeslen boş ver bunları,bazen yalnız kalmakta bu imtihanı yaşamakta , kirlenmiş dünyamız da en güzeli diye çıkıştım!

Dostum başını öne eğerek; insanoğlu hayatı üzerine düşen kırılmaları kolay kolay aşamıyor maalesef…Bazen,iyi niyetli olduğuna inandığın birisi dahi,iyisin,nefes alıp veriyorsun buna da şükret dediğin de bile; sanki içim de fırtınalar koparcasına ve  bütün bunların muhatabı bu kişidir diye, riyakarlara,mazlumun hakkını yiyenlere,adam kayıranlara,kötü siyasilere,berbat dizilere,sevgisiz yüreklere,nihayetin de tüm kötülüklere yuh olsun diyorum!...

İşte dostum o “ters kroşeyi” yemiş olsam da hayatın gerçekleriyle ve o gerçekleri yaşanlarla beraber ve her şeye rağmen hayata sarılmak istiyorum yine de!...

Görüşmek üzere, Allah a emanet olunuz….