Ülkemizde ki basın-yayın organlarının durumu içler acısıdır!

Maalesef birçok TV ve gazete parti bültenine dönmüştür!

Parti bülteni diye yaftaladığım medyayı izleyen ortalama bir Türk vatandaşı; Türkiye’de her şeyin yolunda gittiğini ama birilerinin (diş güçler olma ihtimali çok yüksek!) bu iyi gidişi baltaladıkları hükmüne varır!

TV programları ve gazetelerden beklenen her gün ayrı bir noktadan olaylara yaklaşmak ve okuyucularına ve izleyicilerine yeni ufuklar açmak, ülkemizin sorunlarına ahlaklı bir projektör tutmak olarak düşünülmeli değimlidir?

Kabul edelim ki, iktidar partisi yıllar içinde kendi medyasını oluşturdu. Kendi dışında direnen az sayıda ki medyayı da ya hizaya getirdi, ya yok etti yâda kendisine biat eden iş adamlarına satın aldırdı!

Kabul etmek gerekir ki; iktidar bunlarda, para bunlarda ve güç bunlardadır artık!

Hem biat etmeye hazır iş adamları da varsa “yandaş medya” niye olmasın ki?

Buna artık bu saatten sonra itiraz edecek halimizde yok!

Ne demiş atalarımız “alan memnun, satan memnun!”, durum buysa bize dedikodusu düşmemeli!

Dünden bugüne geçerli olan durum şudur; merkez TV kanallarının ve gazetelerin yayın politikaları, iktidarla iyi geçinmek üzerine bina edilmiştir. Buna rağmen bu gazeteler ve TV’lerde birkaç aykırı sese bile tahammül edemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız!

Özel kanalların durumu kendilerini ilgilendirir. Onlar her dönem iktidara yakın olmak isterler, çünkü basın dışındaki faaliyetleri onları bu duruma mahkûm etmektedir!

Artık bu durumu görüyor ve yadırgamıyoruz!

Özel TV kanallarının Cumhurbaşkanı ya da Başbakanın en küçük bir faaliyetine  “son dakika” haberi diye canlı bağlanması, basın-yayın organlarının iktidara mahkûm olduğunun en basit bir delilidir.

Fakat devletin televizyonunun alenen tek taraflı programlar yapması hiç ama hiç ahlakı değildir! Yandaş diye tabir edilen medyada bolca seyrediyoruz iktidara ram olan yazar-çizer takımının iktidara alternatif düşünceleri nasıl “ahlaksızca” ve “yalanlarla” dolu sözlerle eleştirdiklerini!

Fakat bu milletin vergileriyle ayakta duran devletin televizyonunda da ayni “tarafgirliği” seyretmek insanı kahrediyor doğrusu!

Milletin parasıyla yayın yapan devlet televizyonu, iktidara karşı olan düşüncelere yer vermek şöyle dursun, tek taraflı bir linçe tabi tutmaktadır iktidara alternatif düşünceleri!

Bugüne kadar bu iktidarın medya dünyasında oluşturduğu  “korku çemberini” yırtacak onu deşifre edecek, fikir namusuna sahip medya patronlarına ve yazarlarına bugün dünden daha çok ihtiyaç vardır!

Bilgisine ve düşüncelerine değer verdiğim avukat dostum Zeki Şenkal TRT’nin hangi yollardan vatandaşın parasını “TRT payı” altında aldığını izah etmişti bana. Ben de kısaca dostumun anlattıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şöyle demişti; TRT sadece genel bütçeden pay almaz. Aynı zamanda elektrik faturalarımızda da “TRT payı” adı altında fazladan ödeme vardır. Bu pay, sadece elektrik faturalarında yer alır ve mantığı şudur; benim sayemde (TRT diyor!) insanlar televizyon izliyor dolaylı olarak da daha fazla elektrik sarf ediyor. O halde tv’lerin harcamış olduğu elektrik parasından bana pay vereceksin1 Taktir edersiniz ki; bu düşünce tek kanallı dönemden kalma köhne bir zihniyetin ürünüdür ve geçmiş dönemin koşullarında bile tutarlı ve adil değildir. Zira bu parayı, daha fazla gelir elde etmesine katkı sağladığı kurumdan değil de vatandaştan tahsil etmektedir. Yani tek bir kullanım için kuruma ayrı, TRT’ye ayrı para ödüyoruz. Kaldı ki; günümüz şartlarında insanların TRT için ya da TRT sayesinde televizyon izlediğini iddia etmek çok saçma ve hatta komiktir! Televizyonların arkasında parlak bir TRT bandrolü bulunmaktadır. Bunun anlamı şudur; TRT ülkede her televizyon satışından da bir pay almaktadır! Bu parayı da televizyon satıcılarından değil de yine vatandaşlardan almaktadır!

Türkiye seçime giderken “İYİ Parti” Genel Başkanı Meral Akşeneriktidara gelirsek TRT’yi satacağız” vaadinde bulununca, bir medya eleştirisi yapmak gereği duydum…

Bugüne kadar hiçbir siyasi parti liderinin düşünmediği bu görüşe sonuna kadar katıldığımı belirtmek isterim. Milletten, o da zorla kesilen vergilerle yayın yapacaksın ama seni o koltuklara getiren iktidar partisinin çiftliği gibi kullanacaksın kamu yayıncılığı yapması gereken bir kurumu!

Seçimin sonucu ne olur bilemem ama şunu söylemeliyim; Devlet eliyle yayıncılık yapmaya artık bir son verilmeli. Bu kadar kaynak israfı yazıktır günahtır. İktidarın; üreten, istihdam eden devlet kurumlarını satarken TRT’ye dokunmamasını izah edecek bir Allah’ın kulu var mı bu ülkede!

Siyasetçiler seçim vaadi verir ama sonra unutur! Meral Akşener eğer seçimi kazanırsa bu vaadini yerine getirmesi noktasında takipçi olacağım. Çocukluğumda saat 12 olduğunda televizyonda görünen “televizyonunuzu kapatmayı unutmayın” yazısı üzerinden sonuç alıncaya kadar TRT’nin kapatılması konusunu kendisine ve kamuoyuna hatırlatacağım!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…