Değil kendi derdiyle dertlenmek, cemiyet planın da sorumluluk gerektiren meselelerde bile bu kadar kayıtsız kalınan bir dönem daha hatırlamıyorum desem abartmış olmam sanıyorum!

İletişimin bu denli hayatımızın içine girdiği bir dönem de insanımızın olup bitenleri daha iyi gözlemleyip, bilgiye dayalı sorumluluk duygusunun daha gelişmesini düşünürken tam aksine bir durumu yaşıyoruz!

Hemen hemen her gün, dikkatli bir gözle etrafım da olup bitenleri gözlemlemeye çabalıyorum.
Gördüğüm manzara şu; Ülkemizde ki terör olaylarından tutun da en sıradan gördüğümüz her hangi bir toplumsal olaya kadar uzanan geniş bir yelpaze de ki meselelerimize elle tutulur gözle görülür bir tepki veremiyoruz…

Yalnız haksızlık etmek istemem!

İki konu da duyarlılıklarımız her geçen gün daha kuvvetlenmek de ve kıskanılacak boyuta ulaşmaktadır!

Bir tanesi futbola olan ilgimiz, diğeri ise magazin!

Dünya ölçeğinde de ülkemiz de bir akıl tutulmasıyla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek.

Ülkemizde ve sınırlarımızda yaşanan son olaylar gerçekten akıl tutulmasıyla karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor…

Gözümüzün önünde cereyan eden hadiseler karşısın da ki tutumlarımız, meseleleri birilerine havale etmişiz havası veriyor bana!

Devlet aklı dediğimiz soyut varlığın ortaya koyduğu tavır ve davranışlar bugün ülkemizin birlik ve dirliğinin sorgular bir noktada olmamıza sebep teşkil etmiştir!

Daha önce bir vesile ile ifade ettiğim gibi; toplum olarak müşterek sorumluluk duygusunu yitireli çok uzun zaman oldu!

Bunu üzülerek söylüyorum ama gerçekler çok açık bir şekil de gözümüzün önün de cereyan ediyor…

Buraya kadar söylediklerime müşahhas bir örnek vermek boynumun borcu oldu doğrusu!

Birileri bizim, en yumuşak ifadeyle iyi niyetimizi kullanarak, “büyük Kürdistan!”  rüyası görüyor bu coğrafya üzerinde!

Bütün dünyayı karşılarına alır gibi görünen ama aslında el altından desteklendiğine inandığım bağımsızlık referandumu “bağıra çağıra” gözümüzün önünde hayat buldu!

Bu meselenin tahlilini yapmak sadece devleti idare edenlerin ve bu akla hizmet edenlerin işi midir?

Bu ülkede/ bu coğrafyada, meydan, “ayrı bir ülke” diyenlerin cirit attığı ve onların dinlenildiği bir yere dönüşmüşse bunda bizim hiç mi suçumuz yoktur!

Biz , “Büyük Türkiye” olma düşüncesinden anladıklarımızı ifade etmekten kaçınırsak, olup bitenlere tepkimizi koymazsak elbette bu boşluğu birileri dolduracaktır…

Elin oğlu kıtalar ötesinden ülkesinin güvenliğini bahane ederek gelip senin coğrafyana çekidüzen vermeye kalkacak ama sen sınırlarında kurulacak bir devlete kısık seslerle meydan okuyarak milletin gazını aldığını sanacaksın!

Millet üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirmiş olsaydı, birilerinin hemen hemen her konuda sığındığı argümanlara, “hadi oradan!” der, gereğini yapardı. Ama bu anlayışın sahipleri biliyor ki, giriş cümlemde ifade ettiğim gerçekle yüz yüze olan bu milletin ekseri çoğunluğu, sizin “dediğim dedik” tavrınızı sürdürmenizde bir beis görmeyerek yolunuzu açıyor!

Bu referandum, bizim ümidimizi ve geleceğe dair büyük hedeflerimizi millet olarak elbette dumura uğratmıştır!

Birileri, sözde ideallerini hayata geçireceği kapının eşiğindedir bugün!

Ya biz neredeyiz?

Artık bu ülkenin birliğini sarsılmaz bir şekil de ortaya koyacak akla ve ideallere ihtiyaç var. Her platformda bu cennet vatanın insanlarının birlikte yaşaması gerektiğini bıkıp usanmadan anlatmaya devam etmeliyiz. Anadolu coğrafyasın da, “insanımızın birlikte yaşamaya değer hayatı anlatan” fikir adamlarına, siyasi teşekküllere, sivil toplum örgütlerine ihtiyacımız var. Her meselede yanıldık diyenlerin ülkeyi getirdiği noktayı çok iyi tahlil etmeliyiz artık…

Biz bu ülkenin sorunlarıyla büyüdük…

Ama ben iddia edebilirim kendi adıma ki; hiçbir dönem birlik şuurunun bu kadar hırpalandığı, bu kadar yerini bomboş ayrılıkçı fikirlere bıraktığı bir devir daha yaşamış olalım!

Onun için bugün ki Türkiye’de insanımızın ruh halı içler acısı bir durum arz etmektedir!

Bunun sebebi yine kendimiziz!

“Tanıyamadık! Aldatıldık! Kandırıldık! Yanılmışız!” diyen anlayışa karşı, müsamahalı olanlarımızın ve alkışlayanlarımızın sayısı gün geçtikçe eksileceği yer de artış gösteriyor!

Devleti idare edenler ve gelecekte bu idareye talip olanlar, Milletin hassasiyetlerini gözden kaçırmadan ortak paydalarda buluşmak zorundadırlar!

Bu hassasiyetler olmazsa milletin bugün ki gibi istikameti belirsizleşir!

Allah sonumuzu her şeye rağmen hayırlı etsin demekten başka çaremizde yok sanıyorum!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…