Süper Lig'in 12. haftasında, 12 puana sahip takımımız Çaykur Rizespor, ligin moralli takımlarından İzmir temsilcisi Göztepe ile karşılaştı. Son haftalarda aldığı kötü sonuçlarla taraftarını üzen Çaykur Rizespor, Göztepe maçını yeniden yükselişin ilk adımı olarak görüyor ve maça mutlak galibiyet parolasıyla çıkıyordu. Ancak evinde konuk ettiği Göztepe ligin en iyi futbol oynayan takımlarından biriydi ve sadece 1 mağlubiyet almıştı. Üstelik daha üç gün önce evinde ligin liderini devirmiş daha da morallenmişti. Çaykur Rizespor'umuzda ise ilk 11in değişmez isimleri Abdullah, Baiano ve Remy. sakatları dolayısıyla kadroya dahil olamamışlardı.

Maçın ilk yarısında mücadele gücü yüksek bir karşılaşma izledik. Her iki takımda rakibi oynatmama düşüncesiyle sahaya çıkmıştı. Sahada daha fazla koşan, basan, rakibi rahatsız eden takım olarak Çaykur Rizespor'umuz gibi gözükse de, rakip Göztepe topu 3. bölgeye taşımada daha başarılı oldu. İlk 45 dakikalık kısımda Göztepe kalecisi İrfan Can Eğribayat'a neredeyse hiç top gelmedi. Gökhan Akkan'ı ise daha çok kurtarış yaparken, topu oyuna sokmaya çalışırken izledik. Ancak bu durum ilk devrenin uzatma dakikalarında bozuldu.  Maçın hakemi ceza sahası içerisinde Mossoro'nun Michalak'a müdahelesini VAR'ın da uyarısıyla penaltı olarak değerlendirdi. Geçen hafta formasından ayrı kalan Fernando Boldrin, topu ve kaleciyi ayrı köşelere göndererek takımımızı 1-0 öne geçirdi. İlk devreye noktayı koydu.

Maçın ikinci yarısında oyunsal anlamda Göztepe'nin mutlak üstünlüğü vardı. Skor olarak Michalak ile 2-0 ı bulmuş olsak ta, bu golden bir dakika önce oyuna dahil olan Guilherme, Napoleoni ve Yalçın Kayan Göztepe'ye beraberliği getiren hamleler oldu. Yalçın Kayan ve Napoleoni 'nin brbirlerinin neredeyse kopyası gollerde skoru 2-2'ye taşıması, Guilherme'nin ön alandaki etkili oyunu Göztepe Teknik Direktörü İlhan Palut'un oyunu ne kadar iyi okuduğunu bizlere gösterdi. Tam "Herşey bitti, berabere kalabilsek iyiydi.." derken imdadımıza Göztepe defansı yetişti. Köşe vuruşu pozisyonunda Yasin Pehlivan'ı adeta kafakola alan Alpaslan Öztürk, takımı adına yaptığı tüm olumlu hareketleri berbad ederek 3 puanı altın tepside takımımıza hediye etti. İlk yarının uzatma dakikalarında bulduğumuz penaltı golüyle öne geçtiğimiz gibi 90+ 'da bulduğumuz ikinci penaltıyla maçı kazandık. Ve puanımızı 15'e yükselttik.

Maçı kısaca yorumlayacak olursak; Fernando Boldrin'in takıma dönmesi ve Doğan Erdoğan'ın istekli oyunu fark yarattı. Bunun yanında topu ileri taşımada Baiano'yu, topu ileride tutmada ise Remy'i mumla aradık. Fernando, Michalak ve Skoda'yı hiç beğenmedim. Fernando'nun asist, Michalak ve Skoda'nın gol yaptığı bir maçın yazısında ben bu görüşteysem, maçı izleyen Rizesporlular bu görüşteyse bu 3 ismin şapkasını önüne koyması gerekiyor. Bu maçta alınan 3 puan, Eskişehir maçında alınacak galibiyet bizleri yanıltmamalı. Yalnızca skora bakarak bu takım iyi yolda dersek Ayın 19'unda tekrar hüsran yaşamamız kaçınılmaz olur.

Bu takımın bir oyun ezberi yok. Bu takımın orta sahada topa sahip olacak, üretkenlik sağlayacak, pas alışverişinde bulunacak alternatifli bir kadrosu yok. Sahadaki oyun diyabet hastalarının yediği yemeklere benziyor. Belki iş görüyor ama lezzet vermiyor. Kadronun nicel olarak fazla oluşu nitelik sağlayamıyor ne yazıkki. O yüzden Stjepan Tomas Hoca'nın artık bir sistemi oturtması gerekiyor. "Hücum oynayacağız!" diyerek göreve başlamıştı ama savunma bile oynayamıyoruz. Bu eksiklik giderilmezse Trabzon maçı kendisi için sonun başlangıcı olacaktır.

Kalın sağlıcakla...