MHP'den Rize Milletvekili adayı olan eski İl Başkanı Zeki Mayi, seçimlerde iddialı olduğunu belirterek, Rize 25 senede 2 tane başbakan çıkarttı ama Rize’de yollar hala köstebek yuvası, istihdam anlamında bir fabrika olmadığını söyledi

31 Aralık 2010 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İl Başkanlığı görevinden istifa ederek Rize Milletvekilliği için partisinden aday adaylığı başvurusunda bulunan Zeki Mayi, Rize’den muhalif bir ses ve çayın vekili olarak Ankara’ya gitmek istediğini söyledi.

35 yıldır siyasette mücadele ettiğini ve bu süre içerisinde Rize’den hiç kopmadığını belirten Zeki Mayi, “Rize’nin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi problemlerine gücümüz yettiğince, dilimiz döndüğünce çözüm üretmeye, vatandaşlarımızın sorunlarına ortak olmaya çalıştım. Bugüne kadar geçirdiğimiz genel ve yerel seçimlerde hemşerilerimize adaylarımızı takdim edip programlarımızı anlattık. Ancak 2011 genel seçimlerinde Rize’nin tüm ilçe ve beldelerinden özellikle çayla ilgili yapmış olduğumuz mücadelemizden dolayı, “Artık seni aday olarak görmek istiyoruz” söylemleri gelmeye başladı. Ben de bu talepleri karşılamak adına aday adayı olmaya karar verdim.” dedi.

“RİZELİ’NİN İYİ GÜNÜNDE DE, KÖTÜ GÜNÜNDE DE YANINDAYIM”

Rize’nin başbakanlar ili olması dolayısıyla Rizeli başbakan psikolojisinin ön plana çıkmıştır ve 2009 seçimlerine kadar bunun diğer partiler için bir dezavantaj olduğunu belirten Mayi, “2009 yılında gördük ki, Rize’nin 22 bin 500 oy alarak bir ana muhalefeti oldu. Bugüne kadar yapmış olduğum çalışmalarda ve ziyaretlerimde bunun artık benim için bir avantaja dönüştüğünü gördüm. Diğer partiler için ise bu dezavantajın devam ettiğini düşünüyorum. Nedeni ise; Ben Rize’deyim. Rize’nin yağmurunda da, çamurunda da, tozunda, bulutunda Rizeli ile birlikteyim. Rizeli beni iyi gününde de, kötü gününde de yanında görmüştür. Rize’de bu zamana kadar bu şekilde olmamıştır. Birileri gelmiş, seçilmiş yada seçilememiş, oyunu almış, seçilince Ankara’ya gitmiş ve sadece parti teşkilatını ziyaret etmiş, ona oy veren vermeyen herkesin vekili değil sahibiymiş gibi, vücutlarının zekatını veriyormuş gibi davranmıştır. 

Bir başkasına bakıyorsunuz. Tabiri caizse bizim buralarda dandaniça kuşu diye adlandırdığımız biri çıkmış. Nerede, ne zaman, nasıl duracağı belli olmayan omurgasız, ilkesiz, şahsiyetsiz, kişiliksiz, kimliksiz bir siyaset ortaya koyarak hemşehrilerimizi de siyasetten soğutan, siyaset kurumuna da saygısızlık yapan bir duruş sergilemiştir. CHP listesine bakıp o ismi görünce şaşırdım. Bu arkadaş 2 ay önce Ak Parti’ye müracaat ederek, “Ben sizden milletvekili olmak istiyorum, beni değerlendirir misiniz?” diyor. Ankara’daki siyasetçiler de Rize’deki partilileri arayarak, “Böyle bir dandaniça kuşu var, milletvekili adayı olmak istiyor. Ne düşüyorsunuz?” diye soruyorlar. Buradaki partililer de, “Bu kişi 2009 yılında bizim tam karşımızda adaydı. Şimdi nasıl oluyor da bizden aday olmak istiyor?” şeklinde cevap veriyorlar. “ dedi.

 “20 BİN OY ALAN DANDANİÇA KUŞU NE YAPTI?”

2009 yerel seçimlerinde Kenan Bıyık ile partisinden belediye başkanlığı adaylığı konusunda Trabzon’da bir görüşme yaptığını ve Bıyık’a partisinden adaylık teklif ettiğini belirten Mayi, “Kenan Bıyık bize, ‘MHP’den aday olmazsam hiçbir partiden olmam’ şeklinde söyleyince, biz de Rize’ye gelip basına sürpriz bir adayımız var şeklinde demeçler verdik. Ancak bir hafta sonra baktık ki, Anavatan Partisi’nden aday olmuş. 2009 Yerel seçimleri döneminde Rizeli iktidar partisine tepki gösteriyor. Rize’de siyasi anlamda, hizmet anlamında problemler var. İşte bu tepkiler de Mesut Yılmaz’ın gösterdiği adayda toplanıyor ve bin küsür oyla bu arkadaş seçimi kaybediyor.

Seçim kaybedebilirsiniz ama çıkın muhalefet anlamında bir iki cümle edin. Şimdi o gün biz de seçimi kaybettik ama biz hiç Rize’yi bırakmadık. Rize’nin bütün sorunlarıyla ilgili Rize’nin arkasında durduk. İl genel meclisinde bize verilen 22 bin 500 oya karşılık köy köy, mahalle mahalle dolaştık. Çayla ilgili yaptığımız çalışmalarla iktidara 6 maddede geri adım attırdık. Biz aldığımız oyun arkasında durarak çayla ilgili sorumluluğumuzu yerine getirdik. 

Şimdi soruyorum, 2009’da 20 bin oy alan bu dandaniça kuşu ne yaptı? Rize’de o günden sonra belediye anlamında hiç mi sorun olmadı? Rize’de sizin için elini taşın altına koyan insanların hiç mi sorunu, problemi olmadı? Binlerce insan o seçimde sizi sahiplendi, arkanızda durdu. O ise seçmenini bıraktı. 2 tane dahi cümle kurmadı, ne Rize ile ilgili, ne de seçmenleriyle ilgili… O ve belediye meclisindeki arkadaşları neden hiçbir söylemi dile getirmediler? Teleferik projesi vardı hani ne oldu, sokaklar diz boyu çukurla neden dolu? diye hiç sormadılar. Sormadılar, o arkadaş konuşmadı çünkü bunları dile getirseydi gidip Ak Parti’ye müracaat edemezdi.“ dedi.

MİLLETE HANGİ PENCEREDEN BAKIYORSUNUZ?

Bıyık’ın milletvekilliği seçimlerinde MHP ile dirsek temasında olduğu yönündeki iddialara da cevap veren Mayi şöyle konuştu; “Allah korusun tekrar bize müracaat edemezdi zaten. Bize aday adayı müracaatı yapacak adayların gayesi eğer milletse, öncelikle bu millet için bir ıslanmaları, çamurlanmaları, Rize’nin problemlerini ele alıp onlarla ilgili bir çözüm önerisi ortaya koymaları lazım. Diğer türlü gel aday ol seçil, ne olacak peki? Rize yok içinde, millet yok içinde, devlet yok içinde sadece kendi çıkarların var. Neresi olursa olsun fark etmez, ben seçileyim de, isterse fikrimin tam ötesinde bir yer olsun. O mantıkta bir şahsiyettir bu. Yani bir ateist partisi olsa ve orasının kendisini seçeceğini bilse, dinini kapının önünde bırakır, gider oradan seçtirir kendini. Bu millet elbette bunları izliyor ve gözlemliyor ama özellikle bilinmesi gereken şey; bu kimliksiz kişiliklerden, kimliksiz siyasetçilerden, siyaseti temizleyecek olanlar yine seçmenimizdir. Kapınıza, dükkanınıza gelen böyle kimliksiz kişiliklere tebessüm bile günahtır, haramdır. Çünkü hak etmiyor böyle insanlar. CHP içindeki yöneticileri partilileri seçmenleri dışarıda tutuyorum. Hepsi kendi çerçevelerinden meseleye bakmak suretiyle siyaset yapıyorlar. Ama bu kadar ilkesizlik olur mu? Siyaset kurumunun içi bu kadar boş mu? Bu kadar çürüdü mü her şey? 

Bir partiden başka bir partiye geçebilirsiniz. Partinizin siyasi programı ile ilgili bir sorununuz olur, bir sebebiniz olur. Aslında siyasi kanunlardaki boşluklardan kaynaklanıyor bunlar. Bana göre kim nereden seçilmişse orada kalmalı ve öncelikle aldığı oyun karşılığını milletine vermeli. Eğer yerel seçimlerden sonra o arkadaş seçmenini bırakmayıp, Rize’de muhalif ses oluşturmak adına ortaya bir gayret gösterip, talip olduğu belediye makamının eksikliklerini, problemlerini Rize’deki insanlarla paylaşmış olsaydı ve başka bir partiyi tercih etseydi saygı duyardım. En azından çalışmış, çabalamış Rize için bir şeyler ortaya koymaya çalışmış ve milletine hizmet etmek için farklı bir partiye geçmeyi tercih etmiştir derdim. Rize’de her yere gidiyorum. Sürekli sokaktayım, Rize’deki korku imparatorluğuna ve baskılarına rağmen her yerdeyim. Ama 2 yıl geçti, o arkadaş nerede? 2 yıl geçti aradan ne oldu? 

Şimdi geldik haziran genel seçimlerine, ben de buradayım, ben de talibim diyorsun. Peki saygısızlık yapmıyor musun kendine ve bu millete? Dün size sahip çıkan insanlar için, belediyeden çıkartılan onlarca mağdur olan işçiler için ne yaptın? O insanların elinden tuttunuz mu, mahkemelerini takip ettiniz mi?, Belediye başkanına ve heyetine bu işçilerin haklarını savunmak için neden bu şekilde yaptınız diye soru sordunuz mu? Rize’nin belediye sorunlarıyla ilgili 15 günde bir yerel basının karşısına çıkıp, problemler bunlar gelin hep birlikte çözelim demediniz. Şimdi geldiniz, ben bu kadar oy aldım, başka bir partiye geçiyorum. Ben Rize’nin olmazsa olmazıyım diyorsunuz. Milleti ne sanıyorsunuz? Millete hangi pencereden bakıyorsunuz? Millet sandıkta böyle kimliksiz ve kişiliksiz siyasetçilere kesinlikle cevabını verecektir.”

AK PARTİ TEŞKİLATINA TEBRİKLER

Ak Parti’nin temayül yoklaması sürecini değerlendiren ve Yunus Öksüz’ün temayül yoklaması sonucu birinci çıkmasının kendisini mutlu ettiğini belirten Mayi, şöyle konuştu; “Yunus Öksüz kardeşimiz yıllarca Rize’de öyle ya da böyle siyaset yapmıştır. Rize’nin yağmurunda çamurunda ıslanmış, partisine, teşkilatına emeği olan bir insandır. O liste içerisinde Yunus Öksüz gibi o partiye emeği olan 2 kişi daha var ya da yoktur. Tabanı da bunu görerek Yunus Öksüz’e desteğini vermiştir. Bu anlamda Ak Parti teşkilatına saygılar ve sevgiler sunuyorum. Takdire şayan bir durumdur bu. Başka partilerden olup olmamak önemli değil. Bu duruşu takdir etmek lazım. Orada taban o insanı emeğinden dolayı birinci sıraya koymuştur. Ancak siyasetin en büyük açmazlarından biri de, halkın, tabanın isteği değil de Ankara’nın isteklerinin olmasıdır. Bu nedenlerden dolayı oradaki arkadaşlar doğru oranı yapmıştır. Aşağıya doğru bir sürü aday daha var. Bunun nedeni de partinin popülaritesi artsın, şu kadar aday müracaat etti diyebilmek için listeler şişiriliyor.

Kendisini dışında Fatma Sancaktutan isimli bir bayanın MHP’den aday adaylığı için başvuru yaptığının söyleyen Mayi; “İsmet Köseoğlu isimli arkadaşımızın bu şekilde bir düşüncesi olduğunu duyduk. Osman Cem Kazmaz isimli bir arkadaşımızın başvurduğunu biliyoruz. 11 Nisanda listemiz netleşecek. Bir bayan arkadaşımızın da başvuru yapmış olması bizi mutlu etti. Rize’nin 320 bin nüfusu var. Bunun 165 bin kadarı bayan nüfustur. Böyle bir durumda bayan seçmenlerimize bir bayan milletvekili adayının hitap edecek olması bizim için de bir güzellik olacaktır. 11 Nisandan sonra da kampanya sürecimizi başlatacağız. Ancak ben kendi programım dahilinde bugüne kadar bütün ilçeleri ve kurumların büyük bir bölümünü gezdim. Mahalle ve ev toplantılarına katıldım. Seçimlere kadar da Rize’de yaşayan bütün vatandaşlarımızın tek tek elini sıkmaya çalışacağız.” dedi.

 BAŞBAKAN SAĞLIKLI YÖNLENDİRİLMEDİ

Rize’nin başbakan merkezli bir il olmasına rağmen hizmet alma anlamında hem komşu illere, hem de Türkiye geneline göre çok geride kaldığını söyleyen Mayi şunları belirtti; “Başbakanımız özel müteşebbislere Rize’de üniversite kampüsü, yurt, ve okul yapımı anlamında çalışmalarını tamamladı. Devletin bütçesiyle değil de, başbakanın kendi tasarrufu sayesinde iş adamlarıyla özellikle eğitim alanında bir gayretin ortaya koyulduğu bir gerçek. Ancak Rize’de son 30 yıldır gözle görülebilecek istihdam oluşturabilecek HES’lerin dışında bir fabrika görmedik. Onlar da zaten doğa katliamı ve bu bölgeye yapılan en büyük kötülüktür. Meseleye böyle baktığımız zaman seçilmiş yerel siyasetçilerimiz hem merkezi hükümeti hem de başbakanımızı Rizemiz için sağlıklı yönlendiremediler. Bu da yerel siyasetçilerimizin zafiyetlerinden kaynaklanıyor.

Rize’de korku imparatorluğu nedeniyle büyük bir kesim susmuş durumda. Bu imparatorluğu kuranlar da himmet politikası yaptıkları için başbakanın gölgesinde yaşıyorlar. Rize’nin sorunlarıyla ilgili başbakana karşı bir gayret ortaya koymuyorlar. 25 senede 2 tane başbakan çıkarttık ama Rize’de yollar hala köstebek yuvası, istihdam anlamında bir fabrika yok. Ovit Tüneli projesi hala tamamlanamadı. Tersane gibi gübre fabrikası gibi bir yatırım yok. Türkiye’de kullanılan gübrenin yüzde 65’i Rize’de tüketiliyor. Buna rağmen bir fabrika kurulmadı. İstihdam anlamında ciddi bir proje ortaya kimse koymadı. Özellikle son 5 yılda çok daha geriye gidilmektedir. Başbakan ili olmamıza rağmen göç alan bir olmamız gerekirken, göç veren bir il olmaya devam ediyoruz. Bunun da olmasının sebebi, Rize’deki kör siyasetin, demin ifade ettiğim çapsız kimliklerin siyasette belirleyici olarak ortaya çıkmalarıdır. Bu anlamda elbette muhalefette de kusur var. Sivil toplum kuruluşlarında da kusur var. Söylenmesi, yapılması gerekenleri yapmıyorlar. Aman koltuğuma zarar gelmesin mantığıyla iktidara sesini çıkartamıyorlar.”

Diğer partilerden ve iktidar partisinin adaylarından farklı bir yönü olduğunu belirten Mayi şöyle konuştu; “1986 yılından bu yana kesintisiz Rize’deyim. Rize’deki tüm liselerde okuyan talebelerimizin elini sıkmışımdır. Oturup çay içmiş, toplantı yapmış, onlarla ülke meselelerini ve yerel sıkıntıları tartışmışımdır. Ülkenin milli ve manevi meseleleriyle ilgili, kendilerini nasıl yetiştirmeleriyle ilgili seminerler düzenledik. Şimdi 1986 yılında 15 yaşında olan ve benimle tanışmış olan o öğrencilerimiz 35 yaşlarında. Rizemizin esnafı, tüccarı, işçisi konumuna gelmişler. Her sabah şehrin batısından giriyorum, doğusundan çıkıyorum. Tüm bu arkadaşlarımızla yeniden buluştuğumda sevgi gösterilerine şahit oluyorum. Bu şekilde gönüllü diyebileceğim 2 binden fazla partimiz dışında dostlarımız var. Böyle bir ortamda programımı devam ettiriyorum ancak 11 Nisandan sonra bu programlarımız diğer aday arkadaşlarımla birlikte daha seri bir şekilde devam edecek.”

RİZE’YE MUHALİF BİR SES LAZIM

“Rize’ye muhalif bir ses lazım ve biz sesimizi çıkartacağımızı vaat ediyoruz.” diyen Mayi, şu örnekleri verdi: “Geçtiğimiz yıl Çaykur 4. Sürgün çayını almayacağını açıklamıştı. Allah’ın verdiği vatandaşın tarlasında yetişen ürünü nasıl almazsınız? Srilanka’da vatandaşlar 12 ay çay üretimi yapıyor. Biz de çıkıp bize oy veren 22 bin 500 kişinin gücünü hissederek sesimizi çıkarttık, yapamazsınız dedik. Sonuç olarak fatura Rize Valisine kesildi sanki bu işleri o başlatmış gibi ve sürgüne gönderildi ama 4. Sürgün çay ondan sonra alınmaya başlandı. Tek-Gıda İş Sendikası üyelerinin başka bir sendikaya geçirtilmesine çalışıldığı ve sonu Çaykur’un özelleştirilmesi olacak olan bir operasyon başlatıldı. Burada da tepkimizi gösterdik ve geri adım attırdık. 

Ulusal Çay Konseyi’nin başında olduğu Çay Kanunu ile ilgili bir çalışma başlatıldı, yine sokağa indik, başbakana mektup gönderdik, imza kampanyası başlattık ve o konuda da geri adım attırdık. Çaykur’un üreticiye yaş çay karşılığı kuru çay vereceği tartışmaları başlatıldı. Yine sokağa çıktık yaptırmayız dedik ve bu konuda da geri adım attırdık. Eski genel müdür Ekrem Yüce bile yüzüme, “Senin korkundan, muhalefet gücünden dolayı bu projeyi çıkartamadım” dedi bana. Son olarak çayla ilgili, Ankara’da, yakalanan kaçak çayların Çaykur tarafından satın alınacağıyla ilgili bir toplantı yapıldı. Bunu duyunca gerekli çalışmaları yaparak ve belgeleri toplayarak Ekrem Yüce ile görüştüm. Yine konuyu sokağa taşıdık. Gümrük Müdürlüğü’nün yakalanan kaçak çayları anında imha etmesiyle ilgili belge varken Çaykur’a satılacak olmasıyla ilgili de çıkardığımız ses sonucu geri adım atıldı ve kaçak çayların bir gübre fabrikasında gübreye dönüştürülmesi kararını aldırdık.”

Son olarak Rize’deki bütün seçmenlere seslenen Mayi sözlerini şöyle tamamladı; “Şimdi önünüze birileri gelecek. Birisi dandaniça kuşu gibi o partiden o partiye zıplayacak. Rize’de ona sahip çıkan Gümüşhaneli, Bayburtlu, Erzurumlu ve Artvinli’nin arkasında yarım saniye durmayacak. İşte bunları iyi değerlendirsinler. Rize başbakan memleketi ama Rize’den bir muhalif ses olarak, Rize’nin vekili, çayın vekili olarak beni değerlendirmelerini istiyorum. Eğer bu seçimde seçmenimiz beni Rize’den güçlü bir ses olarak Ankara’ya gönderirlerse, 2007-2013 Kalkınma Programında yer alan Çaykur’un özelleştirilmesiyle ilgili kanunun çıkmaması için çalışacağımı söylüyorum. “

Editör: HABER MERKEZİ