Bir süre önce sitemize yaptığı açıklamalar gündem oluşturan Recep Öztürk yeni açıklamalarda bulundu. Açıklamalar 23 Mart 2009 tarihinde yapılmış olmasına rağmen seçim sürecinde yeni bir tartışmaya meydan vermemek için bugün yayınlamayı uygun bulduk.
 

Çayhaber sitesinde yayınlanan bir önceki açıklamamda “Neden böyle bir duruş sergilediğim ileride daha iyi anlaşılacaktır” demiştim.

Evvela bir hususun çok ama çok iyi bilinmesini isterim. Bu, benim için hayati bir ehemmiyet arz etmektedir.

İsmimin herhangi bir parti yâda amblemiyle anılması veya özdeşleştirilmesi asla kabul edeceğim bir husus değildir. Hiçbir parti lehine veya hiçbir parti aleyhine bir tavır içinde olmam söz konusu edilemez. Önceki sözlerimden bu tarz bir yorumlama çıkartılırsa bundan çok üzüntü duyacağımın bilinmesini isterim. Bu konuda benim tavrım Çayeli’nin ve dolayısıyla yöremin insanlarının hizmetlerden daha çok pay alma, refah seviyesinin daha yukarılara çıkmasıyla alakalıdır. Bunun ötesinde bir amaç taşımam zaten düşünülemez.

Recep Öztürk isminin partiler arasında bir istismar vasıtası yapılmasına rızam yoktur. İsmimin lehte veya aleyhte speküle edilmesinden son derece müteessir olduğum bilinmelidir. Övülmekte yerilmekte hayatın içinde vardır. Elbette övülmek güzeldir. Hatta ruhu okşar, sarhoş eder… Benim herkesten beklediğim ise, anlaşılır olmaktır. Yani anlaşılmaktır…

Bilinmelidir ki, aziz vatanımızın ve yüce milletimizin bekası söz konusu olduğunda yaralanıp-berelenmek bizler için şeref madalyasıdır. Varlığımız vatanımıza fedakâr vatan için yediğimiz ha ekmektir, ha kurşun. Ülkümüz budur… Derdimiz budur…

Vatan ve Millet

Din ve Devlet

Bayrak ve istikbalimiz mevzu bahis konusu olunca, ismimizde cismimizde teferruattır.

***

Hiç kimse söylenen şeyleri başka mecralara kanalize etmesin. Bu sözlerden kendine siyasi rant sağlama yoluna gitmesin. Söylediğim her söz en kalbi duygularımdır. Cımbızla satır aralarından mana çıkarılmasın. Herkesten tek istediğim budur.

Hesap merciim yüce yaradanımdır (C.C)

Ve birde vicdanımdır.

***

Her kim ki, düşünce sistemini (felsefesini), etnik kimlik, etnik din veya etnik bölgecilik üzerine kurarsa, bilinsin ki sonu hüsrandır. Bu durum siyasi partiler açısından da geçerlidir. Bir etnik guruba, dine veya bölgeye hitap eden partilerin veya görüşlerin yaşama şansı yoktur. Böylelerinin “Marjinal” kalmaya olacakları kaçınılmazdır. Ne var ki, birlik ve beraberliğimiz açısından ne denli tehlikeler oluşturdukları hepimizin malumudur. Dolayısıyla, böylelerinin içimizde hayat bulma şansına fırsat verilmemelidir. Böylelerine itibar edilmemelidir.

Etnik bir parti, yurdumuzun bir köşesinde etnik ayrımcılık yaparak siyaset yapmaktadır. Mitinglerinde istiklal marşı yoktur, Türk Bayrağı yoktur. Sadece ve sadece tahrik ve bölücülük vardır. Her gün yeni bir istek vardır. Adım adım direniş ve isyan vardır. Kısacası en sinsi plan ve projeler sahnelenmektedir. Oralar, yani, o bölge ve bölge halkı bir zifiri karanlık hedef için bir sıçrama taşı, bir köprü olarak kullanmaktadır.

Bu gidişat kötüdür.

Böylesi yapılanmalar tehlikelidir.

Ülkemizin neresinde olursa olsun, bir takım argümanları siyaset arenasında “ALTIN KÖPRÜ” olarak kullanmaya kalkanlara fırsat vermemeliyiz.

“Altın Tepsi” kavramı ne denli tehlike içeriyorsa “Altın Köprü” hayalide o denli tehlike içermektedir.    

Milletimizin bu hesap sahiplerinin defterini düreceği günlerini yakın olması en büyük arzu ve dileğimizdir. 23.03.2009

 
Editör: HABER MERKEZİ