Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz uzun süren sessizliğini bozdu ve önümüzdeki seçimlerde memleketi Rize'den aday olmayacağını söyledi. Yılmaz, Cindoruk'u da 'sözünü tutmamakla' suçladı...

Habertürk kanalında Belkıs Kılıçkaya'nın hazırladığı Gündem programına canlı yayın konuğu olan Mesut Yılmaz net konuştu: 'Ben geçe seçim döneminde Rize'deki hemşehrilerime 'Bir daha karşınıza bağımsız milletvekili aday olarak gelmeyeceğim' diye söz verdim... Merkez sağı birleştirme hedefimiz gerçekleşmedi. Siyasette ön planda olmayı düşünmüyorum'

CİNDORUK'A SUÇLAMA: MUTABAKATA UYULMADI!

Hüsamettin Cindoruk'un DP-ANAP birleşmesinde mutabakata uymadığını iddia eden Mesut Yılmaz konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

ANAP gibi bir partiye Türkiye'nin herzamankinden daha fazla ihtiyacı vardı. Sayın Cindoruk beni ziyaret etti. Asıl misyonunu böyle bir oluşumu sağlamak olduğunu söyledi. ANAP ile DYP'nin birleşmesini hedeflediğini söyledi. ANAP'ın bu sürece katılımı sağlamak için benden yardım istedi. Ben de memnuniyetle yardımcı olacağımı ifade ettim. Mutabakatımız sayın Cindoruk'un azami 6 ay içerisinde parti yönetimini aynı misyona sahip, iyi yetişmiş ve donanımlı genç arkadaşlara devredilmesiydi. Sayın Cindoruk DP Genel Başkanlığa seçilmekten 4-5 ay sonra birleşme kongresini gerçekleştirdik. O zaman yapılan protokole göre birleşme DP çatısı altında olacaktı. Sayın Cindoruk her iki partiden gerek merkez gerek taşrada eşit temsil vaadetmişti. Maalesef bu protokol yerine getirilemedi.

GENÇ İNSANLAR PARTİDEN UZAKLAŞTIRILDI

Neden sizce?


Burada yakın çevresinin telkini etkili olabilir. Sayın Cindoruk bana sık sık bu nitelikte bir genel başkanın mevcut olmadığını dolayısıyla kendisinin mecburi olarak bu görevi sürdürmekte olduğunu dile getirdi. Bence bu yaklaşım yanlıştı. Çok genç ve donanımlı arkadaşlarımız vardı. Ama maalesef bunlar o parti mekanizması içerisinde bu işten soğutuldular, dışlandılar ve hatta uzaklaştırıldılar.  Maalesef siyasette sorumlu bir makama gelmek bir hataymış gibi algılandı. Bırakınız istediğimiz uzlaşmayı gerçekleştirmeyi, iki partinin eşit koşullarda birleştirilmesini dahi gerçekleştiremedik. Bu rahatsızlığımı hem sayın Cindoruk'a hem de sayın Demirel'e dile getirdim. Partinin güç kaybettiğini ve bu gidişle ortadan kalkacağını anlattım. Bu oluşuma umut bağlayan insanların umutlarını boşa çıkaracağımızı söyledim.

İSTİFA KARARINI DAHA ÖNCE VERDİM

İstifa etmek için kongreyi beklediniz...


Aslında kongre öncesinde istifa kararı almıştım. Ancak arkadaşlarım partiye zarar vereceğimi söyleyince kongre sonrasını bekledim.

SİYASETTE AKTİF PLANDA OLMAYACAĞIM!

Siyaseti bırakacak mısınız?


Siyasette ön planda yer almama düşüncemi ifade ettim. Bundan sonra aktif görev düşünmediğimi geri planda ve destek olacağımı söyledim. Şu anda da ön planda rol alma düşüncesinde değilim. Doğrusu Türkiye'de yaşayıp 30 sene önemli siyasi sorumluluklar üstlenip oldukça sorunlu bir dönemde köşeme çekilmeyi sorumluluklarımla bağdaştıramıyorum.

Dolayısıyla Rize'den aday olacaksınız

Hayır, bu şart değil. İlle de milletvekili olmak gerekmiyor...

Aday olmayacak mısınız?


Benim bağımsız olarak Rize adaylığımda hemşehrilerime bir sözüm vardı. Dedim ki, 'Bundan sonra karşınıza bağımsız olarak gelmeyeceğim' dedim. Merkez sağda birleşmek için elimden geleni yaptım. Maalesef benim tutumuma rağmen benim dışımdaki nedenler yüzünden bu hedef gerçekleşemedi.
 
'Refah-Yol dik durabilseydi...'

O dönemde Başbakanlık koltuğunda oturan Necmettin Erbakan'ı yaşanacaklar konusunda uyardığını belirten Yılmaz, 'Ama dönemin hükümeti bazı şeyleri öngöremedi' diye konuştu. Refah-Yol hükümetinin 28 Şubat 1997 tarihinde alınan ve süreci başlatan MGK kararları karşısında dik duramadığını öne süren Yılmaz, 'Başta Erbakan olmak üzere hükümet bu kararlara karşı dik durabilseydi, asker daha ileriye gidemezdi. Alınan kararların bazılarını kabul edip uygulayabilirlerdi ama kararların altına imza atıp öte taraftan karşı faaliyet içine girmek yanlıştır' dedi.

'28 Şubat'ın en büyük zararını ben yaşadım'

'Öte yandan bakarsanız 28 Şubat sürecinin en büyük zararını da ben gördüm' diye konuşan Yılmaz, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir ile yaşadığı 'Batı Çalışma Grubu' tartışmasını şöyle anlattı: 

'Sayın Demirel yaşanan olaylardan sonra hükümet kurma görevini bana verdi. Baktım ki; Batı Çalışma Grubu Genelkurmay'da çalışmalarına devam ediyor. Bir gün Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile haftalık görüşmemizde 'Paşam Batı Çalışma Grubu'nun amacı ne?' diye sordum. Dedi ki; Hükümet Türkiye'yi irticaya götürüyordu, buna karşı tedbir almak için kuruldu. Hükümetin gittiğini söyledim ve 'Neden bu Batı Çalışma Grubu hala çalışmalarına devam ediyor?' diye sordum. 'Genelkurmay İkinci Başkanım size anlatsın bir gün' dedi. Sonra Çevik Bir geldi ve bana birtakım bilgiler verdi. Dedim ki; 'Paşam bunların hiçbirine gerek yok, Artık biz sivil irade olarak bunların takibini yaparız.' Batı Çalışma Grubu kalktı nihayetinde ama kalkmış olmasına rağmen zaman zaman Genelkurmay'dan açıklamalar yapılıyordu. Bu açıklamalar aslında belki bilinçli, belki bilinçsiz ama hükümetin otoritesini sorgulayan açıklamalardı. Ben bu konudaki rahatsızlığımı her zaman belirttim.'

'Erdoğan şanslıydı, Özkök'le çalıştı'

TSK'da pek çok değişik eğilimlerin olduğunu ama Genelkurmay Başkanı kımse ordunun genel olarak onunla aynı pozisyonda göründüğünü anlatan Yılmaz, askerler konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın şanslı olduğunu söyledi:

'Şanslı, çünkü o Hilmi Özkök gibi bir askere rastladı. Ben maalesef öyle bir Genelkurmay Başkanı ve çalışma grubuna denk düşmedim.'

 

 
 
 
Editör: HABER MERKEZİ