Önergenin görüşülmesi sırasında Ak Parti Rize Milletvekili Hasan Karal ile CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu arasında gerilimli bir polemik yaşandı. Bekaroğlu’nun “Sen imamlık yaparken ben çayı ve sorunlarını bu kürsüde anlatıyordum” sözünü hakaret olarak değerlendiren Karal, “1999’da benim gibi imamların sayesinde seçildin. Sana oy vermiştim, keşke sana oy veren elim kırılsaydı.” diye cevap verdi.

ÇAY ÜRETİCİSİNİN SORUNLARININ ARAŞTIRILMASI AK PARTİ OYLARIYLA REDDEDİLDİ

CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Başdanışmanı olan aynı zamanda fahri Rize Milletvekili olarak çalışan Prof.Dr. Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları çayın sorunlarının araştırılması için CHP Grubu olarak bir araştırma komisyonu kurulmasını önerdi.

Önerge hakkında CHP adına konuşan Prof. Bekaroğlu, çayın yüzde 55’inin devlet tarafından ÇAYKUR’da işlendiğini, kalan yüzde 45’inin ise özel sektör tarafından işlendiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Rize’deki bir konuşmasında Çaykur’un aldığı yaş çay bedellerini bir sonraki ay ödediğini, özel sektörün ödemelerine ise karışmadıklarını söylediğini hatırlatarak, “Oysa bölgede devletin izni ile çay tarımı yapılıyor. Devletin izniyle tarla açabiliyorsunuz ve işleyebiliyorsunuz. Dolayısıyla, siz ‘Evet, bunu özel sektör alıyor, o ne yaparsa yapsın, serbest ticarettir.’ filan diyemezsiniz.” şeklinde konuştu.

Bekaroğlu, şunları söyledi: “Bakın, durum şöyle: Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, evet, geçen sene 1 lira 70 kuruş verdi devlet fakat özel sektör 1 lira 30 kuruşa, 1 lira 40 kuruşa çay aldı ve enteresan bir şekilde bu aldığı çayın bedelini ne zaman ödeyeceği, nasıl ödeyeceği, parayla mı ödeyeceği yoksa kuru çayla mı ödeyeceği, bunların hiçbiri belli değil. Herhangi bir sorun olduğu zaman da özel sektörle aranızda herhangi bir anlaşma yoktur, “çay karnesi” diye bir pusula verir elinize; onun altında da ince harflerle “Bir anlaşmazlık durumunda İstanbul mahkemeleri yetkilidir.” diye de yazılıdır. Ayrıca, bölgede özel sektörün çay alabilmesi için her sezon ÇAYKUR’un uygulamış olduğu kota yani o sürgünde dönüm başına vereceği çay, yine günlük kontenjanlar mevcuttur. Bu sebepten dolayı çayı toplayıp fabrikaya teslim etmek neredeyse bir işkence durumuna gelmiştir.”

KARAL: “BEKAROĞLU REYTİNG TARAFINA BAKIYOR”

Konu üzerinde MHP ve HDP Milletvekilleri de partileri adına görüşlerini ifade ederken, AK Parti adına konuşan Rize Milletvekili Hasan Karal, 2002 yılında iktidara gelen AK Parti’nin çayın bütün sorunlarını ortadan kaldırdığını anlattı.

Hasan Karal, Bekaroğlu’nun sözleri üzerine 2002 yılından bu yana Çaykur’a yapılan yatırım ve çaya verilen desteklerle ilgili açıklama yaparak Bekaroğlu’nu çay  sektörünün reyting tarafına bakmakla nitelendirdi.

Karal, 2002 yılında 6 bin 600 ton olan Çaykur’un günlük yaş  çay işleme kapasitesinin  8 bin 750 tona çıkarıldığını ifade ederek, “Cami dağı fabrikasının kapasitesini 2 katına çıkardık. Veliköy çay fabrikasının kapasitesini 2 katına çıkardık. Ardeşen’e 400 ton kapasiteli yatırım yaptık. Hemşin’e organik çay fabrikası yaptık. Peki, arttırılan bu fabrikalar çay sektörüne ilave yatırım değil midir?”  dedi.

“SEN ŞEYH CAMİİNDE İMAMKEN BEN ÇAYI BU KÜRSÜDEN ANLATIYORDUM”

Konuşmasında kendisine sataşan Karal’a Bekaroğlu’nun cevabı sert oldu: “Bu sayın milletvekili Şeyh Camisi’nde imamken ben çayla, çayın sorunlarıyla bu kürsüde uğraşıp duruyordum. Dolayısıyla “sayamaz” kelimesini kendisine iade ediyorum. Ben ‘Çayda, ÇAYKUR’da hiçbir şey yapılmadı.’ demedim. Bir şey söylüyorum size, altını bir daha çiziyorum, evet ÇAYKUR… Şunu kabul ediyorum… Genel Müdür İmdat Sütlüoğlu’na da buradan teşekkür ediyorum, organik çay için uğraşıyor. Ama bu kimyasal gübre lobisinin adamları -ki burada da var onlar- İmdat Sütlüoğlu’nu engellemeye çalışıyorlar. “ÇAYKUR bir şey yapmadı.” demedim, benim dediğim şey şu: Hâlâ üretilen yaş çayın neredeyse yarısını özel sektör işliyor ve özel sektörün elinde üretici perişan vaziyette. Herhangi bir problem olduğunda İstanbul mahkemeleri sorumlu oluyor. Ve Sayın Cumhurbaşkanı, dönemin Başbakanı geldi, “Ben ona karışmam.” dedi, karışacaksınız arkadaşlar. Bu konuya girmiyor. Niye girmiyor bu konuya?”

KARAL İMAMLARA HAKARET OLARAK DEĞERLENDİRDİ

Bekaroğlu’nun “Sen imamlık yaparken ben çayla, çayın sorunlarıyla bu kürsüden uğraşıyordum”şeklindeki ifadesini imamlara hakaret olarak kabul eden Karal, şöyle cevap verdi: “Sayın Bekaroğlu, aslında seni muhatap alacak değilim çünkü sen imamlara hakaret ediyorsun, her konuşmanda bunu yapıyorsun. Ben onurla ve şerefle imamlık yaptım. Ama sen 1999’da benim gibi imamların sayesinde seçilerek buraya geldin. Ve sana şu elimle ben oy verdim, keşke o elim kırılsaydı. Sen o zaman din istismarı yaparak, 1999’da bütün imamları arkana alarak ve bizim desteğimizi alarak, Fazilet Partisinden seçilerek buraya geldin. Şimdi de kalkıyorsun, imamlarla alay ediyorsun ve bu konuşmayı her yerde yapıyorsun. Burada seni ben çay sektörü hakkında konuşmaya davet ediyorum. Biz kapasite artırımı yaparak özel sektörü disipline etmeye çalışıyoruz. Kapasite artırımı yapıldığı takdirde özel sektörün disipline edildiğini bilmeyecek kadar bu konuyu bilmemezlik içinde olamazsın. Kapasite artarsa özel sektör köşeye sıkışır ve daha çok şey alır ve daha çok para verir. Bunları bilmiyorsun ve kalkıyorsun, diyorsun ki: “Bir tane çay fabrikası yapıldı.” Ben sana sayıyorum: Hemşin’e yaptık, Camidağı’na ilave yaptık, Gündoğdu’ya ilave yaptık, Veliköy’e yaptık, Ardeşen’e bir fabrika yaptık, sen hâlâ diyorsun ki: “Bir tane.” Bölgeden uzaksın, bölgenin gerçeklerini bilmiyorsun sen ve tutmuşsun, “İmamlık yaparken…” Evet, biz imamlık yaparken sana destek verdik ve sen seçildin, buraya geldin.”

İMAMLIK YAPMAK KÖTÜ BİR ŞEY Mİ?

“İmamlık yapıyordun” sözünü hakaret olarak algılayan Karal’a “İmamlık yapmak kötü bir şey mi?” diye soran Bekaroğlu, konuşmasını şöyle tamamladı: “İmamlık yapıyordun demek imamlara hakaret midir? Kötü bir şey midir bu? Sayın Karal imamlık yapıyordu, ben de öğretim üyesiydim, öbürü de başka bir şeydi, bunu bırakın. Bakın, Sayın Karal, bir defa konuşmayı öğreneceksiniz önce, el sallayarak “Sen bölgeye yabancısın…” filan yani bunları bir tarafa bırakıyorum. Aynen Temel’in fıkrası gibi, konuya gelmiyor. Bir daha söylüyorum, çay ihmal edilmiştir bölgede. Bölgedeki insanlar çayla geçinemez durumdadırlar. Çay Kanunu çıkarılıyor, Çay Piyasası Kanunu ile çay, çay tekellerine terk edilecek; Türkiye çaycılığı öldürülecek. Bizim endişemiz bunlardır, bunlar araştırılsın. Organik çayı kimler engelliyor, nasıl engelliyor, niye şimdiye kadar adımlar atılamadı? Bütün bunlar konuşturulsun. Kimyasal gübrenin bölgeyi nereye getirdiği konuşulsun. Bunun için çay önergesi veriyoruz. Din istismarına gelince değerli arkadaşlarım -bana oy vermiş bilmiyorum, orada değildim- bunun dibine vuran sizsiniz, dibine vuran. Ben hayatımın hiçbir döneminde din ve dinî değerleri gündeme alarak hiçbir şekilde istismar yapmadım. Hiçbir zaman bu şekilde siyaset yapmadım. Kimliklerin, inançların, yaşam tarzlarının siyaset konusu yapılması yanlıştır, bu, Türkiye’yi felakete götürecek bir şeydir. Arkadaş bana oy vermiş, bilmiyorum bunun karşılığında ne yapmam gerekiyor. Bu benim suçum mu değil mi onu da söyleyecek durumda değilim.”

 

 

Editör: HABER MERKEZİ