İlyas GÜR

Eski başbakan ve Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz geldiği memleketinde deniz caddesinde vatandaşlarla sohbet etti ve dertlerini dinledi.

Yılmaz bir süre çarşı içinde bulunan belediye parkında oturup çay içtikten sonra cami önü mahallesinde Yaşar Algül’ e ait Algül Mobilyanın açılışını yaptı. Açılıştan sonra gazetecilere ülke gündemiyle ilgili açıklamalarda bulundu.

Yılmaz, Rize gezisinin basında çıkan bir takım spekülasyonların tamamen dışında olduğunu ifade ederek, “Çay kampanyasının açılması öncesinde seçim bölgeme yaptığım normal bir ziyarettir. Rize gezimin ilk gününde çay kampanyasının hazırlıklarını gözden geçireceğim. Hemşerilerimin bu çay kampanyasında mağdur edilmemesi için elimden gelen her türlü katkıyı yapacağım. Bunun dışında Çarşamba günü milli egemenlik bayramıdır. Bu bayrama bu yıl Rize’de katılacağım. Ayrıca Rize’nin çeşitli yörelerinde dereler üzerinde yapılan HES santral projeleri var. Bu santrallerle ilgili hemşerilerimin bana ilettiği birçok endişeler ve şikâyetler var. Geleceğe yönelik bazı kuşkular var. Bunları yerinde inceleyeceğim. Hem benimle beraber bazı teknik arkadaşlarımı davet ettim. Hem de bu projelerde üstlenen firmaların yetkilileriyle yarın sabahtan başlayarak yerinde incelemeler yapacağız. Akarsuların düzeyinin tehlikeye girmesi, orman varlığının zarar görmesi bölgedeki iklim üzerinde olası etkileri konusunda hemşerilerimin endişelerini onlarla tartışacağız. Daha öncede Başbakanlığım döneminde Rize’de benzer projeleri başlattım. Bunların bir bölümü gerçekleşti, bir bölümü de yargı tarafından durduruldu. Mesela Ardeşen Fırtına Deresinde santral idare mahkemesi tarafından durduruldu. Yasalara herhangi bir huzursuzluk durumu ortaya çıkarsa bu konuda yargının kararı esastır. Ama şu aşamada bu konuda ön yargım yok. Çevreye bu olumsuz etkileri olmaması kaydıyla bölgeye ekonomik canlılık getirecek bütün aktivitelerin yanında olurum. Eğer bu endişelerde herhangi bir haklılık payı ortaya çıkarsa gerekli tedbirlerin alınmasını istemekte, takibini yapmakta bizim görevimizdir. Umarım ki, projede bu endişeleri doğrulamaz” dedi.

Yılmaz, Endişesinin Türkiye’de siyasi gerilimin mevcut meclis kompozisyonunun giderek artması olduğunu ifade ederek, “Bu durumun hem gereksiz bir takım rejim tartışmalarını gündeme getirmesi, vatandaşın acil çözüm bekleyen sorunlarını çözümsüz kalmasına neden olmaktadır. Yani vatandaş ta siyaset arasındaki mesafenin büyümesinden endişeliydim. Yaşanan gelişmeler maalesef benim bu endişelerimi haklı çıkardı. Bu gün Türkiye’de geçmişte rastlanmadık ölçüde gerilim yaşanmaktadır. Sokaktaki vatandaşımızın dile getirdiği sorunlar siyaset tarafından üstlenilmemektedir. Sanki Ankara’ nın gündemi başka Türkiye’ nin gündemi başka durumuna gelmiştir” dedi.

AKP kapatma davasıyla ilgili bir açıklama yapan bağımsız Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, “AKP hakkında Cumhuriyet başsavcısının açtığı kapatma davası Türkiye’de siyasette yeni bir konjektur ortaya çıkardı. Bu konjekturun nasıl gelişeceğini hep birlikte göreceğiz. Tabi siyasi partilerin kapatılması demokrasi açısından arzu edilen bir şey değildir. Netice itibariyle Türkiye’ de geçmişte bazı siyasi partiler benzer durumlarda kapatılmıştır. Bu gün ortaya çıkan durum henüz iddia aşamasındadır. Başsavcının iddiaları söz konusudur. Anayasa mahkemesi tarafından da bu iddialar haklı görülürse RP ve Fazilet Partisi örneğinde olduğu gibi AKP için de bir kapatma kararı verilirse o zaman Türk siyasetinin yeniden şekillenmesi gündeme gelecektir. Bütün bu ihtimallere karşı siyasetin hem hazırlıklı olması hem de demokratik süreci kesintiye uğratacak tehlikelere karşı duyarlı olunması gerekir. Biz öteden beri vatandaşın gündemini siyasetin gündemi yapmayı amaçlayan, devletin temel ilkeleriyle vatandaşın değerleri arasında uyum sağlamayı hedef almış olan siyasi hareketi temsil ediyoruz. AKP yakın geçmişte bu konuda çok büyük bir fırsat ele geçirmişti. Ama öyle gözüküyor ki bu fırsatı iyi değerlendirememiştir. Bütün Türkiye’ yi kucaklayacak bir parti olmak yerine Türkiye’ yi gerilimlere sürükleyen kutuplaşmanın parçası olmayı tercih etmiştir. Sayın Başbakanın son seçimlerden sonra yaptığı açıklamalar ne kadar olumlu ise de daha sonraki davranışları da o kadar ters yönde oldu. Türkiye gereksiz yere aşırı siyasi kutuplaşmaya itildi. Bu durumdan demokratik yollardan çıkılması siyasetin temel amacı olmalıdır. Benim siyasetteki varlığım, çalışmam, hedefim buna yöneliktir. Türkiye’ nin giderek ağırlaşan sorunlarını demokrasi içerisinde ve sivil siyaset tarafından çözümlenmesini arzuluyorum. Bu yönde elimden gelecek her türlü katkıyı vermeye hazırım. Böyle yeni parti kurmak, kısa zamanda bunu Türkiye çapında örgütlemek dışardan zannedildiği kadar kolay çalışmalar değildir. İyi bir hazırlık gerekir. Kaldı ki geçmişte bu konuda sıkıntılar yaşamış bir siyasetçi olarak geçmişteki acı tecrübeleri yaşamamak için daha ihtiyatlı olma ihtiyacı duyuyorum. Daha iyi kadrolarla daha uyumlu çalışabilecek bir kadroyla üstesinden gelinebileceğine inanıyorum. Çok geniş bir çalışma içerisindeyim. Ankara da çeşitli çevrelerle yoğun temaslar yapıyorum. Ama henüz ortada adı filan belli olan bir parti yok. Bunun için daha zamana ihtiyaç var. Şu andaki çalışmalarım bazı gelişmeleri biraz daha beklemek gerektiğine inanıyorum. Bu konuda üstüme düşen görevin bilincindeyim. Elimden gelen katkıyı yapmaya hazırım ama şartların henüz daha gerektiği şekilde oluşmadığı kanaatindeyim. Türkiye’nin mevcut sıkıntılarının daha da artması Türkiye’ nin bir takım siyasi ve ekonomik krizlere sürüklenmesi hiç kimsenin arzu etmediği bir gelişmedir. Bunu önlemek için de elimizden gelen çabayı göstereceğim”.

AB nin en temel değerlerinden biri yargının bağımsızlığı olduğunu ifade eden Yılmaz, “.AB adına yapılan çeşitli açıklamalar Yargı bağımsızlığı ilkesiyle bağdaşlaşmayan açıklamalardır. Emin olun ki Türkiye yerine başka bir AB ülkesinde böyle bir dava görülseydi. Bu açıklamaları da AB yetkilileri yapsaydı bu ülkelerden çok sert tepki görürlerdi. Türkiye’ den böyle bir tepkiyi görmemeleri maalesef iktidarın doğrudan doğruya yargıyla karşı karşıya gelmesinin sonucudur. Yargının çıkıp kendini savunacak durumu yoktur. Bunu devletin yapması gerekir. Hükümet zaten bu yargılamanın tarafı olduğu için Türkiye şu anda AB’ ye karşı vermesi gereken bu refleksi veremiyor. Hatta bazı iddialara göre bu organlara daha çok müdahil olmaları konusunda karar alması için temaslar yapılmıştır. Bunlar yanlış şeylerdir. Türkiye evvela bir şeye karar vermelidir. Kendi yargısına güvenmelidir. Eğer Türkiye kendi yargısına güvenmiyorsa o zaman Türkiye eksik bir devlettir. Devletin baştan aşağıya yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır. Bu Anayasa Mahkemesine eğer iktidar güvenmiyorsa o zaman beni neden oraya gönderdi. Eğer Anayasa mahkemesine güvenmiyorsa daha önce kapatılan partilere neden aynı tepkiyi göstermediler. DTP için açılan kapatma davasında sayın başbakan bunun yargının meselesi olduğunu, kendilerinin bunun dışında olduğunu ifade etmişlerdir. Dava bir ay sonra kendileri hakkında açılınca siyasete karşı yapılan bir yargı darbesi olduğunu söylüyor. Bunlar birbirleriyle çelişen ifadelerdir. Doğru tavırlar değildir. Ortada bir yargı kararı yoktur. Yargı kararı bağlayıcı olacaktır. AKP düşen görev Savcının öne sürdüğü iddiaların geçersiz olduğunu kanıtlaması gerekir. Zaten bu iddialar geçerli ise de AKP’ nin Türkiye’ yi yönetmeye hakkı yoktur” dedi.

 

Editör: HABER MERKEZİ