Akşener’in gündeme dair açıklamalarından satır başları şöyle:

Hayvanları seviyorum, köy çocuğuyum. Biraz kediciyim. Kediler uyanık, onlardan çok şey öğreniyorum. Sevgi isteyenler eşime geliyor, hasta olanlar bana geliyor. Ben partimizi kurduktan sonra Türkiye’ye yönelik bir bayram sofrası hayalimi proje olarak anlatmıştım. Çocuklar biraz yatar, büyükler kalkar, bayram namazına giderlerdi. Sonra kahvaltı edilirdi. Babamın 3 ablası vardı. Onlardan doğan kızı çocukları aşağı yukarı babamla yaşıt, ben onlara da hala derdim. Hepsi bayramda bize gelirlerdi. O bayram sofrası Türkiye için çıkış noktası olarak gördüğüm şey..

Ben bir Rizeli ile evliyim, mesela kuzeniniz Ordulu ile evli… Başka yerden gelenler… Aynı sofranın içinde farklı yerlerden gelen insanlar olurdu. Annem halalarım ile birlikte yemeği hazırlardı. O sofrada herkesin yemeğe eşit mesafede ulaşabilmesiydi.

Kurban bayramında ise akşam yemeği olurdu kurban eti yensin diye. Sonra biz çocuklar köyün büyüklerinin hatırını sormaya giderdi. Çocuklara büyük bir sevgi ve esirgeme hali, büyüklere ise çok büyük bir saygı vardı. Çocuklara bayram harçlığı harçlık vermek için para biriktiren yaşlı amcalar, teyzeler vardı. Annemin ailesi Demokrat Partili, babamın ailesi İnönücüydü. Zengin-fakir ayrımı yoktu. Paranın bu kadar göze sokulmadığı bir dönemdi. Dayım çok zengin bir adamdı. Her bayramda ablalarına ziyarete gelirdi. Biz dayımızın ziyarete gelişini heyecanla, sevgiyle beklerdik.

Rahmetli dayımın hep güzel kolonya kokusunu hatırlardım. Dayı geliyor deyip de ekstra bir ağırlama yoktu. İnancı tartışamazsınız. Buradaki temel mesele saygı duymaktır.

"LAİKLİK VAR OLDUĞU ZAMAN DEMOKRASİ VAR OLUR"

Eskiden saygı vardı. Kimse kimseye inancını dayatmazdı. Dinarın da daha sekülerin de milli bayramlara karşı derin bir saygısı vardı. Benim babamın babası Rumeli’nin derin müderrislerinden biriydi. Ben de insan olarak dindar olmaya gayret eden biriyim. Bize ilk vasiyet edilen şu: Hocaların aleyhinde konuşmayın, peşinden de gitmeyin. Ben tarihçiyim, ilahiyat eğitimi almadım. Herkesin kendi işini yaptığı bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Laiklik ilkesini din adamları, siyasetçiler tartışır da hukukçular tartışmaz. Aslında bu hukuki bir kavramdır. Laikliğin olmadığı bir demokrasiyi götüremezsiniz. Bugünün siyasetine baktığımızda kavramlar eskiden de içi boşaltılırdı ama naif bir şekilde yapılırdı. Şimdi çok çirkin bir şekilde yapılıyor. Böyle bir sistemde konfor alanını belli siyasetçilerin bırakmadığını gördük.

"SAYIN BAHÇELİ VE AKP KONFORUNDAN MEMNUN"

Geldi bir pandemi başımıza buralar kapandık. İnsan olduğumuzu hatırladı, tabiatı hatırladık. Sosyal mesafenin zorunlu olmasıyla o sıcaklığın ne kadar değerli olduğunu öğrendik. Fakat bizim bunları ne kadar sıradanlaştığımızı öğrendik. Londra’dan bizim ekonomimize saldırı var diyorlar. Bunun önüne birlik ve beraberlikle geçebiliriz. Ben bir memleket masası kuralım, ister tek tek ister sırayla o fotorğrafı tüm dünyaya gösterelim. Hiç beklemediğim bir tavırla karşılaştım. Sayın Bahçelinin tutumunu ve AKP adına sayın Ömer Çelik’in açıklamalarından gördüm ki konforlarından çok memnunlar. Çok çirkin sözlerle bir tavır kondu.

Pandemi ile mücadelede ekonomik manada sorunlar var. Buna yönelik, biz kutuplaşmayı seçmek yerine bir birlik fotoğrafı vermemizin kime ne zararı vardı? Sayın Kılıçdaroğlu ben katılırım dedi. Sayın Babacan, Sayın Karamaollaoğlu ve Sayın Davutoğlu… Bu üç arkadaşımızın adını özellikle söyledim çünkü hem Milli Görüş’ten geliyorlar hem de geçmiş hükümetlerde yer aldılar.

"ÜLKENİN 15 TEMMUZ NOKTASINA GELMESİNDE SİYASİLERİN KATKISI SORGULANMALI"

Hoşgörü çok kibirli bir kavram. Ben kimim ki sizin inancınıza, tercihlerinize hoşgörü göstereyim? Biz birbirimize saygı göstermeliyiz. Saygı ve sevgi dilinin siyasetçide yer alması lazım. Ben Rahmetli İnönü’nün Demirel’in, Erbakan’ın eski demeçlerini Youtube’dan izledim. Nefis espriler ve inanılmaz bir naiflik var. Özellikle genç siyasetçilere söylüyorum, hepsini tek tek izlesinler. O konuşma bitiyor, bir bakıyorum yüzümde bir gülümseme.

Hukuk işlemediği zaman bu işler olur. 15 Temmuz gecesi bu millet bu devleti hem köprüden hem de sokaktan topladı. O devletin o hale düşmesine sebep olan tüm siyasilerin ülkenin bu noktaya gelişinde ne katkı verdiğini sorgulamamız gereken bir noktadayız. 15 Temmuz’da şehit olan, gazi olanların ailelerin ruhları sızlıyordur bu sözler yüzünden.

Benim babam 60 ihtilaline kadar Paşacıydı. 60 ihtilalinden sonra Türkeşçi oldu. Hep Türk milliyetçiliği hassasiyeti olan bir aileydi. Ben öğretmen olacağıma karar verdim. Yatılı okul sınavına gireceğim. Babam tamam dedi, abim Ben Kilis’e gideceğim dedi. Ben abimi ikna ettim, ilk sınavı kazandım, sonra mülakata abimle birlikte gittik. Evliliğimde de kendi tercihimi yaptım. Abim, eşimi çok sevmişti. Benim için akraba dışında evlenen ilk kız çocuğu derler. Biraz zor evlendik, eşim o zamanlar solcuydu, abim MHP il başkanıydı. Eşimin babası o dönem CHP’de delegeydi. Fakat çok büyük fedakarlık yaptığımı söyleyebilirim. Tuncerler CHP’yi daha geride bulurlardı. Biz konuştuk, evlendik. Konuştuğunuzda orta yolu bulursunuz.

"HEPİMİZ CUMHURİYET PROJESİNİN ESERİYİZ"

Müştereklerin üzerinden yürüdüğünüz zaman farklılıklar zenginlik haline döner. Çocuklarımızı hür bağımsız yetiştirdik. Benim yaş grubumun bir endişesi kesin vardır. Üniversitede okurken haftasonları eve gelirdim. Yaşlı bir teyze vardı mahallede annem, onun banyosunu benim yaptırmamı isterdi. Annem hep yaşlılara yardımcı ol derdi.

ABD’nin büyüklüğünü sağlayan farklılıkalrını enerjiye çevirmesi ve sınıflar arası geçirgenliktir. Bir köyde doğacaksınız, 3 sınıf birlikte okuyacaksınız, öyle bir sınavdan geçeceksiniz ki üniversiteden mezun olup akademisyen olacaksınız. Bu imkanı bana veren bu cumhuriyet. Bu sistemin içinde Sayın Emine Erdoğan’ın da sayın Hayrunisa Gül’ün de, sayın Selvi Kılıçdaroğlu da bu cumhuriyet projesinin eseriyiz.

Bugün Türkiye’de sözünü söyleyen insanlarsak bu cumhuriyet projesinin sayesinde. Kız çocuklarıyla çok ilgiliyim. Kendi yeğenlerimden örnek verebilirim. Abimin bir kızı tarih mezunu, bir kızı Marmara’da ilahiyat okudu, yardımcı doçent oldu, bir diğeri, özel bir şirkette önemli bir pozisyonda görev yapıyor.

Editör: HABER MERKEZİ