AK Parti’nin önemli isimlerinden, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ile Başkanlığı’nı yaptığı İstanbul Kültür Başkenti’nin merkezi haline dönüştürülen İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Atlas Pasajı’ndaki makam odasında buluştuk. Bakan Yazıcı ile hem AK Parti’nin önümüzdeki seçim dönemindeki durumunu, hem Bakanlığına bağlı Gümrük Müsteşarlığı’nın çalışmalarını, hem de Kültür Başkenti İstanbul’un çalışmalarını konuştuk. İşte Bakan Yazıcı’ya yönelttiğimiz sorular ve cevapları...

Referandumda yüzde 58 oy oranı ile kabul edilen anayasa değişikliğinden sonra AK Parti’nın oyları arttı mı?

Elbette artış sözkonusu, Anayasa referandumu farklı bir içerikteydi. Sonuçta yüzde 58 gibi oranla kabul edildi.

Burada hükümete de bir güven var. AK Parti’nin oylarının arttığı kanısındayım. Anketler de zaten bunu gösteriyor.

Referandumdan sonra yapılan partimizin Kızılcahamam kampında da gündeme gelen, bir kuruluşun yaptığı anket de bunu gösteriyor. Ankete göre yüzde 46’nın üzerinde bir oy oranımız görünüyor. 2007 seçimleri dikkate alındığında oy oranımızı koruduğumuz görünüyor. Bu önemli bir başarı.

Çizdiğiniz tabloya göre, Öümüzdeki genel seçimlerde AK Parti tek başına iktidar koltuğuna yeniden oturacak.

Tek başına AK Parti iktidarı gözüküyor. Bana göre son 10 yıl içinde halkımız hizmeti takip ediyor. Hangi parti somut projelerle önüne geliyorsa onu değerlendiriyor ve destekliyor. Onları inandırması yeterli. Türkiye’nin değişimini, dönüşümünü gerçekleştirdik. Bunu her yerde söylüyorum, ‘Bizden önce yapılanları masaya yatırın farkı göreceksiniz’ diye. Teşkilatlara gittiğimizde, vatandaşlara soruyorum, ‘Cebinizde para var mı?’ Genellikle 5 ya da 10 lira çıkarıyorlar, bu paradan sıfırları attık ama bu para artık daha değerli, diyorum. Milletimize hizmet talebi olarak somut projelerimizle varız, bu konuda bizimle yarışacak hiçbir parti bulunmamaktadır. Biz kendimizle yarışıyoruz. Üzerinde önemli durduğum önemli bir noktada şu: 2002’de iktidara geldiğimizde çocuk yaşta olanlar bu referandumda oy kullandı, önümüzdeki seçimlerde de oy kullanacaklar. Bu kuşak bizi bizden tanıyor, bizimle kıyaslıyor. Öncesini bilmezler. Bu anlamda yaptıklarımızı iyi anlatırsak başarının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.

Sürpriz bir sonuç beklemiyor musunuz?

Şu anda halka hizmet için yola çıkan bir tek siyasi parti var. Hem içerde hem dışarda çalışan Başbakan Erdoğan var ve halkla bütünleşen bir AK Parti var. Alternatif de ne yazık ki yok. Aslında Biz AK Parti olarak “Alternatif bir parti olsa da, biz de daha çok çalışsak” istiyoruz.

CHP deki son değişiklikleri nasıl buluyorsunuz? Kemal Kılıçdaroğlu’nu nasıl bir lider olarak görüyorsunuz?

Bu konulara girmeyi doğru bulmam. Ancak siyasi partiler demokratik hayatımızın vazgeçilmez unsurları. Siyasi partilere ve doğal olarak ana muhalefet partimize ilişkin değer hükmümüz bulunmaktadır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesini önemsedim. Ancak hazırlıksız, ekibi olmayan bir genel başkan olarak gördüğümü ifade etmiştim. Bu durum sürüyor gibi. Referandum sürecindeki konuşmalarında, değerlendirmelerinde, referandum sonrasındaki yaklaşımlarında önemli hatalar yaptığı kanısındayım. Tekrarlayan bir döngü içinde sanki. Belki de ekibinden kaynaklanıyordur. Ancak mevcut durumda ekibini değiştirdiğine göre bundan sonra daha farklı daha dengeli daha içerikli politikalar ortaya koyacaktır. Bunları yapmaya müsait bir yapıda olduğunu da düşünüyorum.

Size göre CHP’de sular duruldu mu?

CHP’nin kendi iç işi. CHP örgütü ve tabanının değerlendirmesi ile bağlantılı bir konu. Bu konuda konuşmayı doğru bulmuyorum.

Siyaset hangi temelde yapılmalı? Bu konudaki yaklaşımınız nedir?

Türkiye’nin geçmiş yıllarını hatırlayın. Siyasi hayat yani siyasi partilerimizin faaliyet alanları çok çatışmacıydı.

AK Parti siyasete yeni bir anlayış getirdi. Şunun altını çizmek istiyorum: İdeolojik bağnazlık yok, projecilik var dedik. Kutuplaşma olmasın diyalog olsun dedik. Bugüne kadar böyle yürüdük. Bize siyasi rakip olması gerekenler maalesef proje üretemediler. Bunun farklı sebepleri olabilir. Bana göre en önemli sebep, AK Parti olarak Türkiye’nin bütün sorunlarına ilgi duymamız, çözüm noktasında proje üretmemiz ve alan boşluğu bırakmamızdır. Şunu söylemek istiyorumki sol partiler genelde sosyal alanlara, başka deyişle sosyal devlet olma doğrultusunda proje üretirler ağırlıklı olarak.

Bu alanlara öncelik verirler. Oysa 2003’ten beri bu alanı da AK Parti ve iktidarı doldurmuş. Proje üretemeyen muhaliflerimiz ideolojik tutumlara sürüklenmekte değerler üzerinden siyaset yapmayı sürdürmektedirler. Bu ülkede hiç kimsenin Cumhuriyet’in nitelikleri ile Atatürk ile bir sorunu olmadığını düşünüyorum. Arzu ederim ki bütün siyasi partiler değerler üzerinden değil projeler üzerinden siyasetlerini yürütsünler. Böyle bir noktaya geldiğimizde bu çatışmacı uslüp olmayacak, bundan da siyasetimiz kazançlı çıkacaktır.

HSYK’nın yeni yapısına ilişkin eleştiriler var. HSYK’nın yeni yapısı ile siyasi otorite daha etkili yorumlara AK Parti’nin etkin bir hukukçusu olarak ne diyorsunuz? Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyim?

Eleştirileri haklı bulmuyorum. Keşke TBMM’den HSYK ile igili geçen düzenlemeye Anayasa Mahkemesi müdahil olmasaydı. Seçimde seçmenlerin tek kişiye oy vermesini öngören düzenleme doğruydu. Bu durumda gruplaşma seçilmek için bir araya gelme gibi durumlar sözkonusu olmayacaktı.

Daha demokratik bir yarış olacaktı. Bir kişinin onbir kişiye oy vermesi düzenlemesinde adayların bir araya gelip grup oluşturup çalışma yapmaları da kaçınılmaz oluyor. HSYK’nın demokratik olmadığını söylemek doğru değil. Daha önceki yapıda bir baskı algısı vardı. Bu algının ortadan kalktığını düşünüyorum.

İstanbul bütün zamanların kültür başkenti

2010 Kültür Başkenti İstanbul çalışması nasıl gidiyor?

2009 ortalarından itibaren çalışmaların iyi yürüdüğü kanısındayım. Ajansın yapısı katılımcı bir içerik taşıyor. Değişik görüşte olan arkadaşlar çalışıyor. İlk zamanlarda bir uyum birlikte yönetmede sorun yaşandı diyebilirim. Ancak ifade ettiğim gibi 2009 ortasından itibaren çok yoğun bir çalışma kültür sanat etkinlikleri Türkiye’yi İstanbul’u tanıtma ve kentsel dönüşümle alakalı projeler başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Bu konuda yoğun ve değişik etkinlikler yürüten ajansın faaliyetlerine yönelik projeleri desteklenmemiş, şu ya da bu sebeple gönül koymuş insanlar tarafından eleştirilmesini doğal karşılamak gerekiyor. Bunlar da son zamanlarda ciddi bir oranda azalmıştır.

İstanbul, Kültür Başkenti olarak hak ettiği noktada mı?

İstanbul Yenikapı’daki eski liman kazılarının da ortaya koyduğu gibi 8 bin yıllık geçmişi olan kadim bir şehir. Üç imparatorluğa başkentlik yapmış, üç semavi dinin eserlerini barındıran bir kent. Böylesine önemli bir şehrin değerini hak ettiği kadar koruduğumuzu söyleyemem. Çok değerli tabiat varlıklarının uygar olmayan yapılaşmalarla sarmalandığı yerler var. Kültür, sanat ve tarih bilincimiz keşke bunların önlenmesine yeterli olsaydı. Kendimize belki fazla haksızlık da yapıyor olabiliriz. Birinci Dünya Savaşı’na girmiş, savaş öncesi ve sonrası topraklar kaybetmiş imparatorluğun bakiyesi üzerine kurulan yeni bir Türkiye’yiz. Ancak şunu ifade etmek isterim ki İstanbul bütün karmaşasına rağmen dünya coğrafyasındaki konumuyla bünyesinde yer alan tabiat ve kültür varlıklarıyla dinamik ve canlı bir şehir.

Çarpık kentleşmenin olumsuz etkileri olmadı mı?

Etkisi olduğu kanısında değilim. İstanbul sadece 2010 yılının değil bütün zamanların Kültür Başkenti. Çarpık kentleşmeye rağmen İstanbul dünyanın önemli kentleri arasında kültürel değer olarak en dinamik ve en zengin şehirlerden birisi. Bunun bile İstanbul’a olan ilginin yeterli sebebi olduğunu düşünüyorum.

Hedef kağıtsız ve insansız gümrük işlemleri

Gümrük teşkilatı son dönemde otomasyona geçti, bu çalışmanın faydası oldu mu?

Kesinlikle faydası olmuştur. Yeni projelerle, atılımlarla daha da öteye taşıma yolunda çabamız var. Gümrükte otomasyon açısından hedefimiz kağıtsız ve insansız gümrük işlemlerinin yapıldığı bir otomasyonun hayata geçirilmesidir. İlk defa belgesiz kayıtsız sanal ortamda gümrük işlemlerinin başladığı bir sürece girdik. 4 Kasım’da Ankara Kazan’daki Lojistik Üssü TIR Gümrük Müdürlüğü’nde pilot bölge olarak bu uygulamayı başlattık. 27 Kasım’a kadar gönüllü olarak, isteyen firma bu proje kapsamında işlemini yapabilecek, 27 Kasım’dan sonra bu uygulama zorunlu olacak. Hedefimiz 2011’de bütün gümrüklerde bu uygulamayı hayata geçirmektir. Doğaldır ki gümrük işlemlerinin diğer kamu idareleriyle bağlantılı olarak yapıyoruz. Dolayısıyla gümrüklerde internet ortamında bu işleri yaparken diğer kurumların alt yapısının da buna uygun olması gerekir. Bu durumu da gözeterek gümrükleri otomasyon açısından bulundukları noktadan daha öteye sıçratacağız.

Eskiden Gümrükçü denilince kafalarda hep olumsuz bir çağrışım olurdu...

Ben gümrüklerle ilgili olumsuz bir çağrışım, algının artık devam ettiği kanısında değilim. 2008’de başlattığımız tayin ve atama yönetmeliği tavizsiz ve kararlı bir şekilde uygulanıyor. Bu yönetmelikle çalışma arkadaşlarıma ait tayin atama gibi yetkilerimi kendi rızamla sınırlandırmış bulunuyorum. Kurumda etik değerlere de önem veriyoruz. Kişisel beklentiler çıkarlar içinde olanlara da asla fırsat tanımıyoruz. Gümrükteki çalışmalarda personel eksiğimiz var. Halen Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bekleyen ve ciddi bir engel çıkmaması halinde bu dönem yasalaştırmayı hedeflediğimiz teşkilat yasası ile bu boşluğu dolduracağız.

Gümrük Müsteşarlığı koltuğu uzunca süre boş kaldı. Geçen hafta bu koltuğa Dış Ticaret Müsteşarlığında Müsteşar Yardımcısı Ziya Atamyıdız atandı...

Gümrük teşkilatında çok başarılı arkadaşlarım var. Onlarla son derece uyumlu bir çalışma sergiliyoruz. Atanan arkadaşımız da uzun süreler kamuda önemli görevlerde bulunmuş başarılı bir bürokrat. Biz, içerden ve dışardan diye bir ayırım yapmıyoruz. Başarılı her arkadaşa zamanı geldiğinde görev veririz.
VATAN
Editör: HABER MERKEZİ