Son zamanlardaki olumlu gelişmelere rağmen, halen okumayan bir toplum olduğumuz doğrudur. Okumayan insanlar, bilgi eksikleri olduğu noktalarda, ya duyduklarıyla yada hatalı yorumlarıyla yetinmek durumundadırlar.

         İki yıl kadar önce, bir arkadaşımızın davetiyle Kanboz Yaylası’na gitmiştik. Güneysu’dan yukarıya Handüzü Yaylası’nı geçtikten sonra 12 km daha gitmiş ve yaylaya ulaşmıştık… Sahilden yaklaşık 60 km mesafedeki yaylalarda yol ve elektrik bağlantılarının yapılmış olduğunu ve Kanboz’luların (yeni adıyla İslahiye) buraya güzel bir cami yaptırmış olduklarını görmüştük.

         Kanboz Yaylası’ndaki sohbet esnasında, 65-70 yaşlarında bir büyüğümüz şöyle demişti: “Yahu biz miladi takvime ‘hükümet hesabı’ diyoruz, ‘Rumi takvim’e “bizim hesap” diyoruz. Bu benim kafamı karıştırıyor.” Biraz daha sohbet edince, “Biz Rum muyuz ki, Rumi takvime bizim hesap diyoruz?” denilince şüphenin ne olduğu da ortaya çıktı.

         O zaman kendisine, Rum sözünün Türkler tarafından Anadolu için kullanılmış bir coğrafya ifadesi olduğunu anlatmıştık… Erzurum’un “arz-ı rum” yani coğrafya olarak “rum toprağı” (=Roma toprağı) anlamına geldiğini, Mevlana’ya “Anadolulu” anlamında Rumi denildiğini, Rum kelimesinin Yunanlılıkla bir ilgisinin olmadığını ifade etmeye çalışmıştık… Bir de Rumi Takvim’in Osmanlı’nın resmi takvimi olduğunu belirtmiştik…

         Kaknüs Yayınlarınca yayınlanan “Türk Çayının Dünü ve Bugünü” kitabımızı hazırlarken, Osmanlının son dönemindeki ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bazı tarihlerin Hicri Takvime uymadığını fark etmiştim. Sonra bu tarihlerin Rumi Takvim’e göre verildiğini ve bu takvimin Osmanlı’nın yanı sıra, 1 Ocak 1926’da miladi takvim kabul edilene kadar Cumhuriyet döneminde de uygulandığını tespit etmiştim.

         Asıl önemli olan, Rumi Takvim’in, Hz. Peygamber’in hicreti ile başlayan bir hicri takvim olmasıdır. Evet, Rumi takvim bir hicri güneş takvimidir. Hicri takvimler; hicri şemsi takvim ve hicri kameri takvim olmak üzere ikiye ayrılır. Hicri kameri takvim ayın güneş etrafında dönüşüne göre düzenlenen ay takvimidir. Hicri şemsi takvim ise dünyanın güneş etrafında dönüşü ile hesaplanan güneş takvimidir. Buna göre, bizim Ramazan ayı orucunu tuttuğumuz Hicri Takvim ay takvimi iken, Rumi Takvim Hicri güneş takvimidir.

         Görüldüğü gibi, Peygamberimizin hicreti ile başlayan bir takvim bile, ismi nedeniyle insanımızda kafa karışıklığına sebep olabilmektedir. Demek ki, insanlarımızın doğru bilgilere ulaşabilmesi için bu konuları yazmak ve konuşmak durumundayız.

        

Bilmediği Kelimeye Rumca Demek Doğru Mu?

 

İnternethaber yazarı Veyis ATEŞ 18 Mayıs Salı günü, “Başbakanın Köyünden Bildiriyorum” başlıklı bir yazı yayınladı. Güneysu’daki HES’lerin de ele alındığı yazının bir bölümü; “Katarahte Şelalesi Susmasın!” alt başlığına sahip ve “Katarahte Rumca’da şelale anlamına geliyor. Tepebaşılılar, şelaleyi de Türkleştirme ihtiyacı hissetmemiş ve daha pek çok yer ismi gibi buranın da asıl ismini kullanıyorlar” diye devam ediyor.

         Veyis Bey’e bir mesaj göndererek; “Güneysu’daki Katarahte Şelalesinin adı; “Rumca’da şelale anlamına geliyor” demişsiniz.

Bu bilgiyi siz mi tespit ederek yazdınız. Yoksa oradaki vatandaşlara anlamını sorunca onlar Rumca olduğunu mu söylediler?” diye sordum. Bu konu ile ilgili “Doğu Karadeniz’de Yer Adları” başlıklı makalemizi de okumasını tavsiye ettim.

         Veyis bey’in verdiği cevabı aşağıya alıyorum: Teşekkürler ilginiz için; makale de çok aydınlatıcı oldu benim için. Doğrusu ben yöre halkının söylediklerini dikkate alarak "Rumca" olduğunu aktardım. Bu konuda bir bilgi sahibi değildim. Ancak makaleniz, bu konuda önemli bir referans kaynağı…”

         Görüldüğü gibi, halkımız anlamını bilmediği her kelimeye “Rumca” deyip geçiyor. Katarahte’yi bir Yunanlıya sordum, Yunanca olup olmadığını söylemesini istedim ama bana cevap vermedi. Diğer yer isimleri ile ilgili bulgularımız doğrultusunda; bu kelimenin de Doğu Karadeniz eski halklarından geldiğini varsayabiliriz.