Van 7.2 ile sarsıldı….Doğal olarak bütün Anadolu coğrafyası tek yürek halinde ”depreme” maruz kalmış gibi acıları paylaşarak depremin yaralarını sarmaya koştu!... 

Etrafımızı sarmalayan tüketim hırslarımızın insanı köleleştirdiği bu çağda,tüketim çılgınlığımızı sorgulamak ve nereye gidiyoruz sorusunun sorulmasına zemin hazırlayan bu felaket acaba hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz hitabına insanoğlunu ne kadar yakınlaştırdı!? 

Etrafını ve olup bitenleri küçümseyerek hayat süren milyonlarca insan bu felaket karşısında ne kadar kendi özüne dönerek soru ve sorular sordu? 

Depremden çıkarabildiğimiz,çıkarmamız gereken en büyük derslerden birincisi bence bu soruları nefsimize sormamız ve cevaplamamızdan geçmektedir!..

Şehirlerimizi gelişigüzel binalarla donatmak,hesapsız kitapsız bir şekilde tüketim çılgınlığının içinde asıl olması gerekenlere teğet geçerek geldiğimiz noktada sadece maddi dünyamızda değil ruh dünyamızda da büyük kayıplar vermemize sebep olduk…. 

Üzülerek ifade ediyorum ki ; ben depremin ilk gününden bugüne kadar yapılan yardımlara,yardımların dağıtılma aşamasında ve nihayet insanımızın bu felaketten çıkarması gereken derslerin içeriğine bakarken hiç de geçerli not aldığımız düşüncesinde değilim!... 

Daha önce sizlerle paylaştığım bir yazımda “kardeşlik edebiyatı” üzerine kalem oynatırken bugün deprem nedeniyle ortaya atılan abuk sabuk söz ve davranışların olabileceğini öngörmüştüm! O yazımın sonuç cümlesi şöyleydi; Ama her değerin ki, bunların başın da kardeşliğimiz gelmektedir, yozlaştığı bir zaman dilimin de bütün değerlerimizin menfaat uğruna, hovardaca harcandığı bu süreçte inanıyorum ki; bu dualı milleti, Rabbim daha fazla bedel ödemeden kurtaracak ve kardeşliğimizi yeniden tesis edecektir… 

Depremden bugüne geçen sürede yüzlerce yazı-yorum okudunuz ve izlediniz. Ben farklı bir bakış açısıyla olup bitenleri kendi zaviyemden irdelemeye çalışıyorum… 

İnanan insan bilir ki,”ruhun kuruduğu yerde her şey kurumuştur”… 

Hayatımızı bugün kabus haline getiren o şeyin ruh dünyamızda ki pespayeliğini görmek için allame olmaya gerekte yok zaten!... 

Ruh dünyamızın ve ahlakımızın depremle birlikte yıkılmasının, manevi ve tarihi değerlerimize sırt çevirmemizle direk ilişkili olduğunu artık anlayalım…. 

Kendi öz varlığımızı  inançlarımızdan soyutlayarak olup bitenleri dışarıdan değerlendirmeye çalışmanın açmazıyla karşı karşıya olduğumuzdandır ki, sevinçlerimiz,sefaletlerimiz,acı ve mutluluklarımızı ortak paydada değerlendirip yaşama geçiremiyoruz!...

Bu değerler olmayınca,hikmetini kaybetmiş bir anlayışın içinde debelenip duruyor bir kısım insan!... 

Bu depremin hayatımızda bıraktığı olumlu ve olumsuz izlerini yaşayarak görüyoruz. Bir kısmımız hakikatten sadece manevi değil maddi olarak da depremi yaşarken bir diğer kısmımız maalesef hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edebilmiştir! Olmadık hezeyanlarda bulunanlardan tutunda ,depremin sebep ve sonuçları üzerinde ahkam keserken,bir kesimin bunu hak ettiğinden dem vurarak insanlığımızı sorgulatma noktasına gelmiş olmaları affedilir bir durum değildir doğrusu! 

Ama Van depremi yinede milletçe “umutsuz olmamamız” gerektiğini bize hissettiren karinelerle de doludur da…. 

Anadolu’nun pır-u pak insanları bu ümidi bize hissettirmiştir. Öyle ki, “çevreden” gelen tüm olumsuz seslere karşılık birlik ve beraberliğe vurgu yapan “hamiyetperver” davranışların merkezinde yer almıştır bu güzel ülkenin insanları… 

Ruh dünyalarında nefretten başka bir şey barındırmayan insanların cehenneminden kurtulmak için dünden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğunu bize hatırlatan Anadolu coğrafyasının asıl insanları olmuştur!...Kısaca bu ülkenin güzel insanları yüreğimizi derinden yaralayan “Van depreminden” sınavı geçerken, “çevre” ve onları besleyen kanat, maalesef bu “sınavdan” başarısız çıkmıştır! 

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…