“Hatıralar tozlu bir sandığın altında kalır çoğu zaman.  

Mazide kalan birkaç anıdır; özlendikçe dillere dolanan.  

Ele alınan fotoğraftır geçmişten günümüze ışık tutan.

Geride bıraktıklarımız ise sadece siyah-beyaz bir fotoğraf karesinden ibarettir.”Trabzon’dan başlayan bir yolculuğun hikayesi..Çayeli sokaklarında ”

Hatıralarımı buldum ama kahramanlarından eser yoktu.”diyen Araştırmacı-Yazar Ali Rıza Bayzan’ın kaleminden Çayeli’ndeki çocukluk hatırları…Ve İstanbul’ a uzanan başarılarının  öyküsü..  

  • Röportajımızda ilk olarak Çayeli’nden başlayalım. Çocukluğunuzun Çayelisi nasıldı?

Öncelikle sitenizi tebrik eder çalışmalarınızda başarılar dilerim. Selam ve sevgilerimle. 2005’te 15 yıl aradan sonra Çayeli’ne gidince zamanın kudretini yeniden hissettim. 15 yıl aradan sonra aynı anda iki Çayeli’nde birden dolaşıyordum. Birincisi çocukluğumun Çayelisi, ikincisi ise benim için yeni olan Çayeli. Tahminimde yanılmıyorsam Çayeli üç kat büyümüştü. Çocukluğumun Çayelisi’ni yeniden yaşarken her şey sanki bir rüya gibiydi. Çocukluğumda Büyükdere ile 9 Mart İlkokulu arasındaki kıyı şeridine sığan Çayeli merkezi, hem kıyı şeridi boyunca hem de dereler boyunca genişlemiş. Eski oyun mekânlarımızda koca koca binalar yükselmiş. Eski Cami bile tanınmayacak bir biçimde restore edilmiş.  

Bu gelişme güzel elbette. Ama çocukluğumun deniz kıyısını bulamamak tam bir hayal kırıklığı yarattı bende. Sahil’de top sahamız vardı, ama artık yok. Garaj, Pazaryeri ve balıkçılar kurulmuş bizim top sahamıza ve kıyımıza. Biz çoğu zaman iskelede yüzerdik. Büyükler bozuk para atardı, biz boyumuzun 2–3 katı derinliğe dalıp bahşişlerimizi alırdık. Şimdi iskeleyi gördüm; yapayalnız ve mahzun. Yüzmek için ta Tünel’e kadar gitmek çocukluğumuzda hayalimize bile gelmezdi. Ama şimdi ya Çayeli’ne girmeden ya da Çayeli’nden çıktıktan sonra denize girebiliyorsunuz. Çayeli memleket turizmine açılmak istiyorsa en azından Tünel’deki yüzme mekânına küçük bir yatırım yapmalı. İskele en azından yaz mevsimine mahsus olarak çay bahçesi olarak düzenlenmeli. 

Çocukluğumun Çayelisi’ni karış karış tekrar tekrar dolaştım; hatıralarımı bulmak için. Hatıralarımı buldum ama kahramanlarından eser yoktu. Sordum soruşturdum, herkes bir tarafa savrulmuş. Ama yine de Yusuf Ziya Suiçmez, Âdem İmdat Kesici, Çetin Kara gibi birkaç okul arkadaşına ulaşmak ve eski günleri yadetmek bulunmaz bir nimetti benim için.  

Çocukluğumdan kalan esnaf bile bir elin parmak sayısını geçmedi. Bakkal Ahmet hiç değişmemiş gibi, sanki zamana meydan okuyor. Yeni Camii’nin yakınındaki bisikletçi de öyle. Çocukluğumuzda elimize geçen paraları en çok yatırdığımız yerdi bisikletçi. Bisikletçiden sonra en çok paramız sinemaya giderdi; şimdi market olmuş. Veresiye alışveriş yaptığımız çok sevdiğim bakkal amca da yoktu yerinde. Kim bilir nerelerdeydi? Ali Dayı’yı Müftülüğün altındaki dükkânında buldum. Sanki hiç değişmemişti. İlerleyen yaşına rağmen enerjikti ve işinin başında ayakkabı tamiri yapıyordu. Babamın usta olarak benim de çırak olarak çalıştığım Esmenler Lokantası artık nalbur dükkanı olmuş Ali Amca hep eskisi gibiydi. Okul arkadaşım Mahmut da babası Ali Amcayla birlikte ticaretle uğraşıyordu. Çayeli’nde dolaşırken insanların yüzlerine derin derin bakarak zamanın sınırlarını aşmaya çalıştım ama boşuna. 15 yıl bu kadar çok şeyi değiştirir mi dedim kendi kendime. 

9 Mart ilkokuluna gittim. Bizim oyun bahçemiz spor merkezi olmuş, yan bahçemize de büyükçe ek bir bina yapılmış. Halbuki eski bina çocukken bize koskocaman gelirdi. Hiçbir tanıdık kalmamış, sağ olsun müdür bey de “niye ziyarete geldin ki” der gibiydi. Aslında ben Zeliha Şerifoğlu için gitmiştim. Aile dostumuz Sezgin Esmen sayesinde kendisine ulaştım saklı bir cennetteki evinde ziyaret ettim. Meğer maceralı bir biçimde emekli olmuş. Haklı olarak çok doluydu. Dünya görüşlerimiz farklı olsa da Zeliha Hoca gibi kendini eğitime adamış bir efsanenin “yetkili” birine “kıyak yapmadı” diye harcanması inanılır bir şey değil. 

9 Mart’tan sonra Çayeli İmam Hatip Lisesi’nin yoluna düştüm. Bizim zamanımızda tek katlı olan okul kocaman olmuş. Üstelik pansiyon hizmeti de vermeye başlamış. Okulda Sevgili Kasım Çorapçı hocamızla eski zamanları yadettik. Bizim zamanımızdan bir de Halit Güçlü Hoca kalmış okulda. Kasım Hoca eskiden olduğu gibi son derece içtenlikli idi, Halit Hoca ise her zamanki gibi resmiyeti elden bırakmıyordu. Çayeli kadar Sabuncular Köyü’nün de özel bir yeri vardır çocukluğumun. Amcamın iki kızı Sabuncular’dan evli idi. Hala da Sabuncular’da oturuyorlar. Ayrıca Çok sevgili dostum Ramazan Esmen de Sabuncular’dandı. Zaten 2005 Çayeli tatilinde Ramazan’la birlikteydik. 

  • Çayeli’nden ne zaman ayrıldınız? Ayrılma sebebiniz neydi?

Önce Çayeli’ne geliş maceramızdan söz etmek gerek tabi. Çaydan önceki zamanlarda Rizeliler Trabzon’a fındık toplamaya gidermiş. Çaydan sonra Trabzonlular Rize’ye çay toplamaya gider olmuş. Çay yeni dostlukların hatta hısımlıkların yolunu açmıştı. Bu rüzgârla birlikte biz de ailecek Çayeli’ne yerleşmiştik. 

Çayeli İmam Hatip Lisesi’nde okurken parasız yatılı sınavı ile Trabzon İmam Hatip Lisesi’ni kazandım. 1982’de de ailem Bursa’ya taşınınca Çayeli’ne bir-iki yılda bir yolumuz düşmeye başladı. 1985’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandıktan sonra çok sevdiğim Karadeniz’i kaybettim.

  

  • Araştırmacı-Yazarlığa ne zaman başladınız?

İlk araştırma yazılarım üniversite yıllarında yayımlanmaya başladı. Sipariş üzerine hazırladığım ilk kitap çalışmaları olan Bilge İnsan Hoca Nasreddin’den Gülen Düşünceler, Bilmece Bildirmece, Türk Atasözleri Sözlüğü 2001’de çıktı. 2004’te Küresel Vaftiz, 2005’te Misyonerin Soykırım Oyunu, 2006’da Türkiye’de Amerikan Misyonerleri çıktı. İlk ikisi IQ Yayıncılık’ta  üçüncüsü Bilgi Yayınevi’nde çıktı. 

  • Ne gibi araştırmalar yapıyorsunuz?

Misyoner Örgütlerin Faaliyetlerini ele çalışmalarım araştırmacı- gazetecilik alanına giriyor. Ancak özel ilgi alanım Tasavvuf ve Psikoterapiler ile yeni eğitim sistemleri. Yüksek lisans tezimi Tasavvuf ve Psikoterapiler üzerine karşılaştırma çalışması olarak yapmıştım; zamanla derinleştirdiğim bu çalışmayı Tasavvufi Terapi başlığı altında yakında yayımlamayı düşünüyorum. Söz konusu tez çalışması konuyla ilgili olarak Türkiye’deki ilk karşılaştırma çalışması.  Yeni eğitim sistemleri ise son üç yıldır yoğun bir biçimde üzerinde çalıştığım bir konu:

  • Eğitim’de Yüzyılın Devrimi sayılan Çoklu Zekâ Sistemi. Türkiye’de ilk kez çoklu zeka sistemine dayalı olarak üniversiteye hazırlık yayınları çıkardık. (www.okyanusdergisi.com.tr)
  • Akıllı İçerik: Akıllı İçerik’ten kastımız bilgisayar teknolojilerine dayalı eğitim içeriğidir. Bu çerçevede Türkiye’de ilk kez “Akıllı Kitap Seti” hazırladık. (www.kulturyayincilik.com/kultur.php?s=rehberlik&id=22)

 

  • Bu çalışmaların bölgemiz için en anlamı var?

 Çayeli eğitime son derece önem veren bir ilçe. Özellikle yeni eğitim sistemlerine dayalı olarak yaptığımız çalışmalar Çayelili öğrencilere yararlı olacaktır. 

  • Kitaplarınıza ilgi nasıl? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?

 Misyoner Örgütlerin Faaliyetleriyle ilgili çalışmalarım aktüel önemi dolayısıyla yeterli ilgiyi görüyor. Yeni eğitim sistemlerine dayalı çalışmalarımız da haklı bir ilgi gördüğünü söyleyebilirim. 

  • Son olarak Çayeli’ne bir mesajınız var mı?

Çayeli insanı, çoluk çocuğuna çay bahçelerini değil de iyi bir eğitimi miras bırakmak zorunda. Çünkü Çayeli’nin geleceği çayda değil eğitimde. Okul konusunda Çayeli avantajlı görünüyor. Ancak okulların kalitesinin artması için Çayeli halkının okul aile birlikleri aracılığıyla elinden gelen her türlü desteği vermeli. Çayelili sivil toplum kuruluşları koordineli bir biçimde Anadolu ve Fen Liselerini ve üniversiteyi kazanan öğrencilere ayrım yapmadan burs temin etmelidir. Bu konuda kaymakamlık öncü rolü üstlenebilir.  

Ali Rıza Bayzan 1968 Trabzon doğumlu. Ailecek 10 yıl Çayeli’nde oturdu. İlk ve orta okulu Çayeli’nde, liseyi Trabzon’da, üniversiteyi Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudu. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “Çağdaş Psikoterapi Sistemleri Açısından Tasavvufî Bilinç Yapılanmasının Değerlendirmesi” başlıklı teziyle yüksek lisansını yaptı. Felsefeyle ilgili çeşitli kitapları Alfa ve Okyanus yayınları arasında çıktı. Türkiye’de felsefe alanında ilk eğitim CD’lerinden birisini hazırladı.  (1996-2002) Uluslararası Denklemde Misyoner Örgütlerin Türkiye Operasyonu” ve Misyonerin Soykırım Oyunu” başlıklı konularda 1000’e yakın belge ve resim içeren üç ayrı power point sunusu hazırladı. Çeşitli kurumlarca organize edilen 20’ye yakın panel ve konferansta bu çalışmalarını “slayt gösterisi eşliğinde doğaçlama sunu” olarak katılımcılarla paylaştı. 

Hâlen bir yayın kuruluşunda Genel Yayın Yönetmeni olarak çalışmaktadır. Yazılarını kişisel web sitesi olan www.bayzan.net  ve www.cokluzekasistemi.com adreslerinde yayımlamaktadır.

Çayhaber olarak bir sanat insanı olan Özgül Yanar'a katkılarından teşekkür ederiz.

Editör: HABER MERKEZİ