Yıl 1993 sanırım… Rize Meydanı tarihi günlerinden birisini daha yaşıyor. Kürsü de Yaşar Okuyan, biraz sonra hemşerilerinin karşısına çıkacak ANAP’ın çiçeği burnunda ki Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ı takdime hazırlanıyor… İnanın ortalık yıkılıyor desem yeridir. Ben meydanda Ömer Küçükislamoğlu kardeşimle beraber Kaçkar Gazetesi’nin çıkacak yeni sayısına haber yapmak ve izlenimlerimizi yazmak için bulunuyoruz…

 

Hemen önümüz de aksakallı bir ihtiyar dedemizde miting alanında Mesut Beyi izlemeye gelmişti… Mitingin başından sonuna kadar o dedemizden gözümü alamamıştım. O kadar içten alkış tutuyordu ki, ister istemez hemen önümde olduğundan onu izlemeye başlamıştım. Fakat o da ne? Dedemiz konuşmuyor sadece ellerini çırparak, kendinden geçmiş bir şekilde tabiri caizse vech halinde kürsüde konuşan hemşerisini dinliyordu yâda bana göre dinlemiyordu! Zira Ömer kardeşimle beraber bu dedemizin sağır ve dilsiz olduğuna kanaat getirmiştik! Öyle ya kürsüde ki hatip, Çay Kuru, çay politikalarını anlatıyor, terliyordu! Nasıl olur da bir çay üreticisi olan bu dedemiz kendinden geçercesine Mesut Bey’e alkış tutardı!

 

Çünkü Mesut Yılmaz, kendiside biliyordu ki, iktidarları boyunca çay üreticisi hemşerilerini hem ücret konusunda hem de ödeme konusunda tatmin edememişlerdi… Şimdi muhalefetteydi ve o gün ki iktidarı eleştiriyordu! Buna rağmen bizim aksakallı dedemiz kendinden geçmiş Mesut Beyi alkışlamaya devam ediyordu…

 

Neyse miting bitti, Ömer’le birlikte dedemizin hali bizi bayağı etkilemişti. Bu ne sevgiydi böyle Allahım diye düşünürken birde ne görelim, bizim aksakallı dedemiz yanındakilere dönerek, konuşmaya başlamasın mı? O gün bir kez daha anlamıştım ki; insanımız maalesef sadece hemşerimiz olsun da isterse yanlış yapsın mantığı üzerine kurmuştu sevgisini de particiliğini de!

 

Yıl 2009…yer Çay Kur Genel Müdürlüğü… Bu sefer huzurlarımız da iktidar partisinin İl Başkanı ve Çay Kurun Genel Müdürü.  Asıl maksat, Sayın Genel Müdürümüzün Hac farizasından dönmesi vesilesi ile hoş geldin ziyareti! Ama İl Başkanı ve Genel Müdür bir araya geldi mi elbette Çay Kur’un başarıları da konuşulmalı değil mi? Öyle de yapıyorlar zaten!

 

Ben haberi Çay Haber de okuyunca, inanın bir yanlışa düşmemek için Çayeli’nde bulunan ağabeyme telefon açma ihtiyacı hissettim… Öyle ya iki kafadar baş başa vermişler basına demeç veriyorlar!

 

İşte İl Başkanının söyledikleri “müstahsilimizin Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğümüzden en son yaş çay paraları alacakları çalışmalarının tamamlanıp hemen yılın başında ödemelere başlamasından üreticilerimiz, esnafımız ve bölge halkımız adına mutluluk duyduk  ya Sayın Genel Müdür ne demiş bir de ona bakalım,

 Bu yıl’da ikinci sürgün yaş çay ödemelerini geçen seneye göre daha erken ödeyerek tamamlamış olduk. Üreticilerimize bu ödemlerimizin bitirilmesinin ardından kaldığımız yerden son ödemelerin hazırlıklarını da tamamlamış bulunuyoruz. Müstahsillerimize en son yaş çay ödemlerimize 5 Ocak 2009 tarihinde başlamış bulunmaktayız. Bugün itibari ile 5 milyon TL’yle ödemelerimize start vermiş bulunmaktayız. Ödemlerimize nakit girişlerimiz akışı içersinde aralıksız devam edeceğiz”

 

Şimdi gel de ayıkla pirincin taşını! Deveye sormuşlar belin neden eğri diye o da nerem düzgün ki demiş. Ya tamam Sayın Başbakanımız 2002 seçimlerinden önce sevgili hemşerilerine, bir kilo çay parasıyla bir bardak çay içilmiyor yâda simit yenilmiyor demiş olabilir!(bu ara da İzmir de bugün ki bir kilo yaş çay parasıyla değil bir çay bir simit, maalesef… Neyse dilim varmıyor!) Pekâlâ, size ne oluyor Sayın İl Başkanı ve Sayın Genel Müdür ki; vatandaşın gözünün içine baka baka yalan söyleyebiliyorsunuz.  Üstelik mukaddes bir görevi ifa edip görevinize geri döndükten sonra.   

 

Çay üreticisini kotaya mahkûm eden sizler… Özel sektörün de oyuncağı haline getiren, tek geçim kaynağı çay parası olan benim Rizeli hemşerilerime 2.sürüm çay paralarını ödedik diye açıklama yapmak, hangi ahlaki ölçülerle ifade edilebilir sizlerin takdirlerine bırakıyorum! Ve elbette bu aymazlıkların hesabının birileri tarafından sorulması gerektiğini de hatırlatmak isterim…

 

Sonuç olarak şu söylenebilir sanırım… İktidar Partisi, benim tespitlerime göre Rize’mizde ne siyaseten ne de bürokratik olarak iyi idare edilmiyor. Kendilerini akıllı, vatandaşı kör-sağır, hesabını soramayan zanneden bu sorumsuz insanları ben buradan Sayın Başbakanımıza Rizeliler adına şikâyet ediyorum… Bürokratik oligarşi bu olsa gerekir ve Sayın Başbakan vatandaşını aldatan bir Genel Müdür ve İl Başkanına gerekli dersi vermelidir…  Yoksa bürokratik oligarşiden şikâyet eden Başbakanımızın şikâyet etme hakkının olmadığını da düşünüyorum…

 

Görüşmek üzere, Allaha emanet olun…