Rize siyaset ve iş dünyasında ki onca etkin ismi sayesinde ülkemizde ayrıcalıklı bire yere sahip bulunmaktadır. Ancak ilin bu şansı kendini aldığı hizmetlerde bir türlü göstermemekte, vazgeçilmez geçim kaynağı çay en büyük darbeyi Rize’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderdiği Vekillerden almaktadır. Çünkü Türk Boylarının bir efsanesine dayanan çayda çıra oyununda ki sevdiğini arayıp da bulunamayanlar gibi Rizeli de seçtiklerini seçimlerden sonra ihtiyacı olunca aramakta, ancak onları bir türlü bulamamakta, sıkıntılarında yanında görmemektedir. Seçilen Vekiller ya bir daha ki seçimlerden hemen önce oy istemek için Rize’yi ve hemşerilerini hatırlamakta, ya da çayın ortadan kaldırılma projelerinde ön safta yer almaktadırlar. Biz Rizelilerin duygusallığımıza kapılarak oy verdiklerimiz konusunda ki diğer bir talihsizliği ise seçilen Belediye Başkanları’nın ya Atatürk ve Cumhuriyet Düşmanlılıkları, ya hep Türk Milleti’nin Zafer Günlerine denk gelen hastalıkları ya da hanımlarımızı aşağılayacak, ülkeyi karıştıracak, Doğulu Kardeşlerimizde Rizelilere karşı olumsuz hisler oluşturacak garip, akıl dışı söylemleri ile gazetelere manşet olmaları, ulusal kanalların ana haber bültenlerinde bu şekilde yer almaları ile ortaya çıkmaktadır. Rize’nin yaptığı hizmetlerden dolayı son dönemlerde ulusal basında olumlu manşete konu olmuş bir tane Belediye başkanı yoktur. Örnek olması gereken, iki Başbakanlı Rize İl Merkezinde ki Belediyecilik ve yapılaşma ile çevre düzenlemesi acınacak durumdadır.

Ayrıca Rize en büyük acıyı her dönem onca güven ve ümitle seçtiklerini Yüce Divan’da görerek yaşamakta, onca duygusallıkla yapılan seçimler sonucunda Rize’den Yüce Divan’a Milletvekili’nin sevk edilmediği dönem hemen hemen bulunmamaktadır. Önümüzde ki 24.Dönemde de Rize’den seçilmiş olmasa da bir hemşerimizin ile bu teamülün devam edeceği ancak bu sefer Yüce Divan Yargılamalarının esas itibariyle tüm geçmiştekileri gölgede bırakacağı anlaşılmaktadır. İşte “Evet” kampanyasında ki onca halkı kandırmanın, olayı ilgisiz boyutlara götürerek göz boyamanın nedeni burada yatmaktadır. Ancak Rize halkı artık kanmayacak, kendi başına iş açan duygusallığı bir tarafa bırakarak referandumda “Hayır” oyu kullanarak ülkenin geleceğini karartacak, çayını ortadan kaldıracak projelere dur diyecek ve önümüzde ki seçimde artık makûs talihini yenerek gerçekten Rize’nin ve çayın sorunları için çalışacakların önünü açacaktır. Bu kapsamda Rizelinin bir konu üzerinde de artık düşünmesi gerekmektedir. Etkin Siyasilerin Rize’ye Devlet Eli ile yaptık dedikleri hizmetlerin, eğitim yatırımlarının arkasında hep hayırsever işadamlarımız bulunmaktadır. Onlar olmasa Rize’nin bu imkânlara kavuşması mümkün değildir. Bu bakımdan özellikle Başbakan’ın son dönemde Rize’ye yaptık dedikleri boş, söylemleri gerçek dışıdır. Rize’nin bugün en önemli sorunları çaya gerçekçi taban fiyat verilmesinden, yaşlanan çaylıkların yenilenmeye başlanmasından, çay konusunda Bilimsel ARGE çalışmalarına ivedilikle olanak sağlanmasından ve sularımızı yağmalayan, derelerimizi, tahrip eden HES Projelerinin durdurulmasından oluşmaktadır. Bu konularda AKP tek kalem oynatmamakta, Başbakan’ın durdurğu bir tane vahşi doğa katliamı bulunmamaktadır. Bu bakımdan Rizeli artık serinkanlı düşünmeli ve tüm bunlara “Hayır” diyerek AKP’ye referandumda güvenoyu vermemelidir.

Aslında Rizelinin referandumda “Hayır” demesinin çayına neden “Evet” anlamına geleceğinin en önemli gerekçesi tesadüf eseri Başbakan’ın Meclis Kürsüsünde sahte gözyaşları döktüğü 20.Temmuz.2010 günü bir kez daha bütün açıklığı ile ortaya çıkmıştır. O gün MHP Grubunca TBMM Başkanlığı’na Çay Üreticilerinin sorunlarının araştırılması, çözüm yollarının bulunması amacıyla komisyon kurulmasına yönelik bir önerge verilmiştir. Ancak ne yazı ki başta Rize olmak üzere Doğu Karadeniz İllerimizin bu önemli gelir kaynağı konusunda ki üreticilerin sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında masaya yatırılması ve çözüm yolları aranması imkânı başta Başbakan ve Rizeli Vekilleri olmak üzere AKP Milletvekillerinin oyları ile ret edilmiştir. Ön erge aleyhine söz alan Rizeli Vekil ise kendilerinin konunun uzmanı olduğunu, sorunun aslında çay üreticilerinin değil, çay sektörünün olduğunu söyleyivermiştir. Yani ona göre çay müstahsillerinin parasını vermeyen, taban fiyatın çok altında ucuza aldıkları çayın ödemesini teneşir vadede bile yapmayan özel çay fabrikaları zora düşmüştür. Böylece bu zatı muhterem Rizelilerce malum olan gerçek yüzünü bir de Meclis kürsüsünden göstermiştir. Ancak Rize Vekilinin en dikkat çekici açıklaması hazırladıkları Çay Kanunu Tasarısına, daha doğrusu Rize Çayını ortadan kaldırma taslağına ilişkin olanıdır. Kendisi büyük bir özveri ve tüm sivil toplum örgütleri ile birlikte hazırladıkları, ilgili çevrelerin olumlu görüş verdiği bu taslağı kötü siyasi emellere alet edilmesi üzerine şimdilik geri çektiklerini, başta Rize Çayı olmak üzere tüm Türk tarımsal Ürünlerinin kurtarıcısı olan bu benzersiz metni en kısa zamanda tekrar gündeme alacaklarını söylemesidir! Yani onlar Rize Çayı için saatli bomba olan bu taslak için referandumda “Evet” çıkmasını ve akabinde ki seçimin kazasız belasız atlatılmasını beklemektedirler. Halk kandırılınca seçimlerden sonra oyunlarına kaldıkları yerden devam etmeyi planlamaktadırlar. 

Aslında tüm bu açıklamalardan Rizelilerin oy kullanmaya gittiklerinde duygusallığı bir tarafa bırakarak çaylarına sahip çıkma anlamında şu çok önemli ayrıntıyı hep göz önünde bulundurmaları ve üzerinde düşünmeleri gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Hepimizce malum olan, Uganda’da, Sri Lanka’da, Dubai’de dolaşarak oralardan getireceği ucuz ithal çaylar ile Rize Çayına çözüm arayan bu Vekil bir yıla yaklaşan süre zarfında gerek çıktığı canlı yayınlarda, gerekse verdiği demeçlerde bu Çay Kanunu Tasarısını Başbakan’ın bilgi ve onayı ile hazırladıklarından hep dem vurmuştur. Ayrıca tüm bu sözlerini bizzat TBMM Kürsüsünden 20.Temmuz.2010 günü MHP’nin Çay Üreticilerinin sorunlarının araştırılmasına yönelik önergesi aleyhine yaptığı konuşma kapsamında Çay Kanunu Tasarısına yaptığı atıf ve verdiği ret oyu ile teyit etmiştir. Konuşmayı AKP adına Başbakan’ın gözü önünde yapmıştır ve hazırladıkları Çay Kanunu tasarısını övmüştür.

Diğer yandan Başbakan 13.Haziran.2010 günü Rize’de yaptığı konuşmada aynen şöyle demektedir;

“yapmadıklarımızı, söz vermediklerimizi kimse bize söyleyemez, ben hiçbir yerde çay fiyatı telaffuz etmedim…..çay fiyatını Bakanım açıklar, olay budur, bunun dışında kimse bunu ispat edemez, aynı şekilde değerli kardeşlerim çay ile ilgili bir yeni Kanun çalışması diye bir şey bizim şu anda böyle bir şey gündemimizde kesinlikle yok, söylenenlerin hepsi yalandır, hepsi yalandır.” Şimdi bu sözler ile Rizelinin kafası iyice karışmaktadır. Bir yanda Rize’de Başbakan’ın haberi olmaması mümkün olmayan ortamda aylardır Çay Kanunu Tasarısı hazırlayan ve bunu Başbakan’ın bilgi ve onayı ile yaptığını her yerde dile getiren bir AKP Vekili, diğer yanda bundan haberi olmadığını, gündemlerinde bulunmadığını aksinin yalan, külliyen yalan olduğunu söyleyen bir Rizeli Başbakan. Kendisinin yalan olarak ilan etmesine rağmen birkaç gün önce Vekilinin Meclis Kürsüsünde gözünün önünde, kulağının dibinde sözü bu Çay Kanunu Tasarısına getirip, kısa sürede gündeme tekrar geleceğini vurgulamasını sessizce izleyen, bu arada Kürsüde nefret ettiği Türk Milliyetçiliği fikri uğruna canını vermiş bir Ülkücünün cümleleri arasında sahte gözyaşlarına boğulan bir Başbakan. Burada bizzat Başbakan’ın değişi ile bir yalan var, ama bu kime ait? Vekiline mi? Kendisine mi? Yoksa her ikisine birden mi?

Aynı şekilde Rizeli Çay Üreticisi şahidi olduğu başka bir olayı da çok iyi hatırlamaktadır. 2002 Genel Seçimleri öncesinde Başbakan Rize mitinginde, binlerce Rizelinin önünde, çayın o günkü hak ettiği değerde olmadığını ve çay fiyatının en az 75 kuruş ila 1 Lira arasında olması gerektiğini vurgulamıştır. Rizelilerde bu sözlere kanarak oylarını kullanmışlar ve neticede onca destekledikleri hemşerilerinin ilk seçimler sonrasında açıkladığı çay taban fiyatını duyunca neye uğradıklarını şaşırmışlardır. Zira 2003 yılına kadar çaya verilen artışlar hep üst seviyelerdeyken, AKP İktidarı ile birlikte 2003 yılından itibaren çay fiyatındaki artış düşürülmeye başlamış ve hemşerileri Başbakanın sözünü tutarak yaş çaya bahsettiği fiyatı ancak bu açıklamadan yedi yıl sonra vermesine şahit olmuşlardır! Şimdi aynı Başbakan kendisinin hiçbir yerde çay fiyatı telaffuz etmediğini söylemektedir, acaba Rizelilerin 2002 yılında meydanda alkışladıkları bu sözlerin sahibi kişi sonradan Başbakan olan başka bir hemşerilerimidir?

İşte Rizeliler vicdanlarında bugün artık tüm bunları sorgulamalı, kimin gene ne ile kandırdığını görerek ve her şeyden önce duygusallıklarını bir tarafa bırakarak artık Rize için, o çok değerli emsalsiz toprakları için oyunlara dur diyerek “Hayır” oyu kullanmalıdırlar.

Çayımız için, katledilen Doğamız için bir “Hayır” yeter!