Şahsı kanaatime göre, ülkemizin siyası nüfus yapısının, % 60 – 70 arası bir kitle; Milliyetçi ve Muhafazakârdır. Bu kesim Türkiye’ nin ana unsurunu ve milli güvenliğimizin bel kemiğini oluşturmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Lozan anlaşmasında “azınlık” olarak gösterilen gayrimüslimlerin dışındaki, Müslümanlar arasında; bu oran, çok daha yüksekti. 1923 ile 1950 arası 27 yıllık; tek parti, tek lider zihniyetindeki CHP iktidarı döneminde, “MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKÂR     DEĞERLER” Çok yıpratıldı. Bunun neticesinde o zamanlar; azınlıklar dışında tahminen %90 lara varan bu oran, bugünlerde % 60-70 arasına inmiştir.  

Günümüzde “Milliyetçi ve Muhafazakârlığın” ne olduğu konusunda bazı kesimler tarafından kasıtlı olarak yanlış tanımlama yapılmaktadır. Bu sebeple, önce bu konuda biraz açıklama yapmak istiyorum. 

1. MİLLİYETÇİLİK: Bizim millet olarak milliyetçilik anlayışımız, batı kültürlerinde olduğu gibi; Şovenist, ırkçı ve kafatasçı bir milliyetçilik anlayışı değildir. Kan bağından daha çok “kalp ve Gönül bağına” bağlı bir duygudur. Bizim Milliyetçilik anlayışımız; Milli ve manevi değerlere bağlılık ve milli çıkarları şahsı çıkarlarının üstünde tutma duygusudur. Bu da gösteriyor ki,  Milliyetçilik anlayışımız; 2 temel esas üzerine kurulmuştur. 

1.1. MİLLİ DEĞERLERE BAĞLI OLMAK: Bizi biz yapan, diğer milletlerden ayıran, milli kültür ve kimliğimizi oluşturan değerlerimiz vardır. Ahlakı ve ailevi yapımız.  Örf, adet, anane ve törelerimiz. Ayrıca ortak sevinç, kader, keder ve gurumuz olan milli tarhımız, büyük zaferlerle dolu şanlı ve şerefli mazımız,  bizim en önemli milli değerlerimizdir. İşte bu değerleri içtenlikle sevmek, benimsemek ve bağlı olmak, milliyetçiliğimizin önemli bir ayağını oluşturur. 

1.2. VATANSEVERLİK: Vatanımızı ve milletimizi çok sevmek. Milli çıkarlarımızı şahsı çıkarlarımızdan üstün tutma duygusu. Bu duygu ve düşünceler de Milliyetçiliğimizin ikinci esasını oluşturur. 

Şimdi de Muhafazakârlığı biraz açmaya çalışalım.

2. MUHAFAZAKÂRLIK: Bazılarının yanlış açıkladığı gibi, Muhafazakârlık tek başına bir anlam ifade etmez. Her dinin, ideoloji veya çeşitli değer yargılarının bir muhafazakârlığı vardır.  Ülkemizde özellikle toplumumuz nezdinde, en etkin değer yargısı, İSLAM DİNİ olduğu için; Türkiye’ de tek kelimeyle Muhafazakârlık denildiği zaman, akla “İSLAM MUHAFAZAKÂRLIĞI” gelir. Buna da kısaca “MUHAFAZAKÂRLIK” diyoruz. 

Muhafazakârlığın da milliyetçilik gibi, 2 temel özelliği vardır. Bunlardan Birincisi; günümüze kadar hiç bozulmadan gelen İSLAMİ DEĞERLERİ aslına uygun olarak muhafaza etmektir. İkincisi İse; bu değerleri özel hayatımızda bizzat yaşamaktır.

Bir örnek verecek olursak; Günde 5 vakit namazın farz olduğuna inanmak ve bu namazı bizzat kılmak olarak, gösterebiliriz. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Kısaca ta Peygamber efendimiz zamanından günümüze kadar hiç bozulmadan, değiştirilmeden gelen dost doğru dini değerlerimizi aynı şekilde sahiplenip korumalarıyız. Sonra da bu İslami değer ve hükümleri bizzat yerine getirerek yaşamalıyız. 

Bu tanımlar da gösteriyor ki; Milliyetçi muhafazakâr bir kişi; milli değerlere bağlılığı ve vatanseverliğiyle milliyetçidir. Aynı zamanda İslami değerleri sahiplenip, yaşayarak; Muhafazakâr ve Ümmetçidir. 

Bir kişinin “Milliyetçi Muhafazakâr” sayılabilmesi için bu iki değere de aynı anda sahip olması lazımdır.  

Ülkemizdeki siyası yelpaze en başta 2 ana guruba ayrılır. Bunlardan birincisi; “Merkez sağ” veya kısaca “SAĞ” denilen, % 60 – 70 arası bir kitleyi oluşturan, “Milliyetçi Muhafazakâr” kesimdir. 

İkinci kesim ise; “Merkez sol” veya kısaca “SOL” denilen CHP ve onun zihniyetinde olan siyası yelpazedir. 

70 yıllardaki sağ, sol kavgasının en kötü günlerini, bizzat görüp yaşamış biri olarak; Sağ, Sol kelimelerini pek kullanmak istemiyorum. Bunun yerine siyası yelpazenin sağına, Milliyetçi Muhafazalar, soluna ise CHP zihniyeti demek istiyorum. 

Şunu hiç tartışmasız kesin olarak söyleyebilirim ki, Milliyetçi Muhafazakârlık; yerli ve milli bir görüş olduğu için, bu ülkenin bel kemiğidir ve bekasının teminatıdır.   Bu sebeple yeni yetişen neslimizi, geleceğin teminatı olan çocuklarımızı ve gençliğimizi; MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKÂR (İSLAM MUHAFAZAKÂRLIĞI) değerlerle yetiştirmeliyiz. 

Bu yetiştirme Önce aileden başlamalı ve adı “MİLLİ” kelimesiyle başlayan MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’ mızın okullarda verdiği eğitimle devam etmelidir. Maalesef Bugünkü MEB tedrisatındaki, okullarda verilen eğitimde bunu pek görmek mümkün değil. 

Bugün ülkemizde 18 yılldır iktidarda olan AK PARTİ, nispeten milliyetçi muhafazakâr bir parti olmasına rağmen, tamamen Milli Eğitim Bakanlığı’ nın kontrolünde olan ilk ve orta dereceli okullarda dahi, söz konusu bu eğitim sistemine, daha geçememiştir. 

Hala okullarımızda Darwin teorisi okutulmaktadır. Hala okullarımızda iktidarı döneminde muhafazakâr değerlerimizi bir buldozer gibi yıkıp geçen İsmet İnönü gibiler, milli kahraman olarak tanıtılmaya devam etmektedir. 

Ayrıca sinema filimleri ve TV dizilerinde; milliyetçi muhafazakâr değerlerimize çok aykırı, sahneler boy göstermektedir. Bu durumlar ise, özellikle yeni yetişen neslimizin milli manevi değerlerimizden uzaklaşarak yetişmelerine sebep olmaktadır. 

Bu konuda temennimiz; İlk ve orta dereceli okullardan başlamak üzere, En kısa zamanda, Milli manevi değerlerimize uygun bir eğitim sistemine geçilmelidir. Ayrıca Sinema ve TV dizileri başta olmak üzere, basılı ve görsel medyada, Milliyetçi Muhafazakâr değerlerimize uygun yayınlar yapılmalı, aksı yayınlar yasaklanmalıdır. 

Ülkemiz son samanlarda özellikle savunma sanayi başta olmak üzere, pek çok alanda önemli yatırımlara imza atmaktadır. Bunlar sevindirici gelişmelerdir ve kesintisiz devam etmelidir. Fakat şunu da unutmayalım ki, en büyük yatırım insana yapılan yatırımdır. Bu alanda özellikle geleceğimizin teminatı olan gençliğimizi sadece seküler - Dünyevi bilgilerle değil, aynı zamanda milli ve manevi değerlerle de donatarak yetiştirmeliyiz. Bunun yolu da; özellikle yeni yetişen neslimizi; dindar vatansever, yanı milliyetçi muhafazakâr olarak yetiştirmekten geçer…

Yüce ALLAH’ a yar ve yardımcımız olsun. Amin.