Birbirimizi anlamak ve tamamlamak için değil, yok etmek aşağılamak için yazıp konuşuyoruz!

Hastalıklarımızın hepsine kurban edilmiş gençliğimiz; aldığı zehirli tesirlerle, sevgisini ve protestosunu, yumrukla, küfürle, tehditle yakıp yıkmakla etrafa yaymak derdin de! Salt iktidar karşıtlığı üzerine kurulan bu gösterilerin uzun vadede başarıya ulaşacağını da düşünmüyorum doğrusu!...

Bu iktidarı on yıl boyunca eleştiren birisi olarak bu söylediklerimi garipseyebilirsiniz! Ama gördüklerim ve yaşanılanlar benim bu düşüncelerimin haklı olduğunu gösteriyor… Ve bu gösterilerin toplumsal muhalefete dönüşmüyor olmaması da beni teyit ediyor! Maksadın üzüm yemek olmadığını “Çay Haber”deki son yazım da izah etmiştim. Demokrasilerde,iktidarın nasıl gelip gittiğinin kuralları bellidir…Sizin bir partiye olan kınınız ve karşıtlığınız,sokaklarda ve alanlarda günlerce protesto eylemleri yapmanız,iktidarı bu yolla alaşağı etmeniz sonucunu doğurmaz…Tabii gerçekten demokrasiye inanıyoruz diyorsanız!...Ve eğer meydanlarda bugün bulunanlar dün Ak Partiye kapatma davası açıldığı zaman sokaklarda olsaydılar bugün ki protestolarının bir anlamı da olabilirdi!

Her şeyden önce şunu söylemeliyim; milletin tercihi hiçe sayan bu protesto ve ayaklanmaların arkasında hak aramak değil; milletin bir kısmının diğer safta duranlarına galebe çalma ve bu yolla isteklerini dayatma duygusu vardır…

Bugün yaşanılanlar devam edecek olursa, korkarım ki; iki ayrı kutuba  ayrılan milletimizin kavga etmesi sokakların anarşiye teslim olması kaçınılmaz olacaktır!..

Bu gidişi doğru okuyacak olan iktidar ve Başbakandır!...

İki taraf da aklını başına almazsa bu kavga bundan sonra derinleşerek devam edecektir. Anlaşamazsak bu kavgadan kaçış yoktur; çünkü bu, kendi inandıklarımızı inkar etmek demektir! Evet iktidara oy versin vermesin,çok geniş kitlelerde dahil hiç kimse bu kavgayı istememektir.Çatışmanın her iki tarafı da şunu bilmeli ve ona göre davranmalı; artık sakın olmak,diyalog kapılarını sonuna kadar açmak zamanı…

Tarihi tecrübelerimiz bize göstermiştir ki; Devlet adamlarının hırsları,birlik ve beraberliğimize musibet olan en büyük nedendir! Onun için Başbakanın sokakta ki insan gibi düşünme ve hareket etme lüksü yoktur! Kendisini destekleyen ve hiçbir eleştiri dahi getirmeyen, ona hayran hayran bakan, çılgınca alkışlayan taraftar duygusundan kurtulup;bu olup bitenlerin şuuruna vararak ilk adımı atmaktan imtina etmemelidir…

Bunun için; Taksim gezi parkı nedeni ile Türkiye’nin çeşitli illerin de protesto gösterilerine katılanlarla iktidar gücünü elinde tutanlar, behemehal  sulhu tesis etmek için harekete geçmelidirler…

Bu vesile ile sokaklara çıkan, daha çok genç olan insanlarımıza gereğinden fazla değer atf eden, onların gençlik duygularını sömüren birilerinin kışkırtmalarına derhal son vermek için bir an önce kolları sıvamak zamanı gelmişte geçmektedir!

Onlar bizim gençlerimiz… Konuşmaları, hak aramaları hepimiz arzu ettiği doğrulardır…Ama hak aramak; demokrasinin olmazsa olmazı olsa da, “azınlığın çoğunluk haklarına galebe çalmasına” evrilmesine dur demek de demokrasinin gereklerindendir!

Artık kendimize çekidüzen verme zamanı gelmiştir! Bunun için hepimiz mesuliyet duygusuyla hareket etmeliyiz…

Hükümetin ve alanları dolduran insanımızın bu ülkeyi doğru istikamete götüren her adımı yarınlarımız için güzel bir başlangıcın kapısını açacaktır! Bu günlerde, protestoların dışında kalan insanımız büyük bir tedirginlik içindedir. Herkes birbirine şüpheyle bakar olmuş… Geldiğimiz bu noktayı hiç kimse görmemezlikten gelemez artık…Bu saatten sonra kimse kimseye ders vermek durumunda değildir.Olması gereken; birbirimize anlayışla yaklaşarak,anlamaya ,anlaşılmaya doğru birlik ve beraberliğimizi perçinlemek gayesine konsantre olmamızdır…

Korkarım ki;kendimizi kaybedişimiz,meselelerimizden kaçışımız,olup bitenlere dur demeyişimiz aramızda ki ayrılıklarımızı derinleştirdiği gibi;geride düşmanlık tohumları bırakması açısından da endişe verici boyutlara taşınacaktır!...

Bu protestolar da, her şeyden evvel şunu da görmemiz gerekir; bu meydanlara çıkan, sokakları terörize  ederek milletimizde  hiçbir zaman karşılık bulamayan kesimlerin,iyi niyetli eylem yapan insanları kalkan yaparak ayaklanma provalarına da kaynak teşkil etmiştir!

Hangi durum mesuliyet irademizi ortadan kaldırabilir ki! Bugün,bu olaylarda sağa sola savrulmamızın,ufacık kusurlarımıza ve eleştirilerimize tahammül edememiş olmamızın tek sebebi mesuliyet duygusundan uzaklaşmış olmamızdandır!...Bu hal beni korkutuyor! Ve bu hal, bizim insanımıza,hangi taraftan olursa olsun hiç yakışmıyor…

Ben mesuliyet duygusunu çok fazla önemsiyorum… Bizi mesuliyet duygusundan mahrum bırakan hırsımızı artık sorgulama zamanı geldi de geçmektedir. Aklı başında mukayeseler yaparak bu durumdan kurtulmanın çarelerini her birimiz arayıp bulmalıyız. Mesuliyetlerinin farkında olmayan bir cemiyet bugün yaşadığımız açmazların girdabında elbette debelenip duracaktır!

Mesuliyet duygusu kitaplardan öğrenilmez!  Bu duygu aileden başlayarak cemiyet de olup bitenler karşısında ki duruşumuza kadar bir çok gerçeği içinde barındıran ahlaki kaygılarımızın tümünü kapsar…Uzun zaman bize musallat olan ve bugünler de tavan yapan mesuliyet duygusu bu yaşadığımız olayların panzehiri olacaktır…Yeter ki; birbirimiz hakkında hiç de hak etmediğimiz  ithamlardan kaçınarak,mesuliyetlerimizin farkında olalım…

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…