Mayıs ayı ,  devletimizin çalışanlarına   bahşettiği işçi bayramıyla start aldı! O gün hakikatten benim için bir bayram güzelliğinde geçti desem yalan olmaz… O sabah iş güç olmayınca doğrusu iyi bir uyku çekebilmiştim! 

Evet, mayıs ayının günde mi çok yoğun ve millet olarak zaten hep beraber bu yoğunluğu  yaşıyoruz. Hangi birisinden bahsetsek sayfalar dolusu yerimizi alır! Doğrusu hiç de bu konulara girmek istemiyorum. Ne bakanlar kurulunun yenilenmesi, ne artan terör olayları ,ne ülkemizin dış politikasında ki açmazlar, ne bir ilimizde ki katliam ne bu ne şu meseleler…hiç birisinden bahsetmeyeceğim benim gündemim farklı bugün!... 

Mayıs ayı diyerek başlamamın asıl nedeni, bizim köyde ki mayıs aylarına olan özlemimdendir… şimdi şöyle bir düşünüyorum da , mayıs ayının ruhumun üzerinde nasıl tesirleri varmış daha iyi anlayabiliyorum. Ben altı yaşına kadar Çayeli’ne dahi gelmemiştim ya da götürülmemiştim aile büyükleri tarafından! Çok garip, demek o yaşa kadar önemli bir rahatsızlıkta geçirmemişim. Hal bu ki bugün ki çocuklar ayda bir doktora gitmeseler hasta olurlar!  Benim Çayeli’ni ilk görüşüm bir mayıs ayın da olmuştu. İlk defa deniz görmüş ve gine ilk defa olarak şehir ortamını görerek köye dönüşte yaşıtlarıma anlatacağım o kalabalık ortamın çekimini hayalime kaydetmiştim! 

Şimdi sıkı durun! Ben o ilk Çayeli seyahatini neden yapmıştım biliyormusunuz?  Hemen söyleyeyim , yayla zamanı yaklaşıyordu ve alışveriş yapılacaktı. Beni Mapavri’ye götürdüler ilk defa olarak, çünkü yayla zamanı gelmişti ve ben yaylaya gidecektim. 

Yaylaya giden çocukların bizim evde bir hakki daha vardı. Ahırda ki ineklerin boynuna çirnaklar takılırdı yaylaya çıkmadan önce ve ben o çirnaklardan seçme hakkım olsun diye Çayeli’ne götürülmüştüm! Çayeli’nde ki geçirdiğim iki gün başlı başına bir yazı konusudur ama şunu ifade edeyim sadece. Ben köye geri döndükten sonra aylarca o iki günde yaşadıklarımı köydeki akranlarıma anlattım desem ne demek istediğimi anlarsınız… 

Bizim yaylaya çıkışımız tam bir karnaval havasında geçerdi mayıs ayının ortalarına doğru. Belki size abartılı gelecek ama yayla zamanı sadece biz insanlar değil ineklerimizi de görmenizi isterdim doğrusu… yayla ya çıkış için start verildiği andan itibaren ineklerin ruh dünyalarının bu kadar değişime uğramasını kelimelerle anlatamam… Hele şafak sökerken ahırların kapısı açıldığından onların havayı koklayarak dışarıya çıkması bugün bile hafızamdan gitmiyor… 

Ya biz yaylacıların durumu nasıldı?  Sanki bir bayrama gider gibi mutlu ve huzur dolu idik. Günler önceden başlayan koşuşturma , her ayrıntıyı gözden defalarca geçirerek hazırlıklarımızı yapmamız başlı başına bir olaydı.  En ince ayrıntıda ne oluyor ki demeyin, zira yaylacılık ya da yaylacının peşinde çoban olarak gidenler bilirler ki; aylarca yaylada kalınacak ve küçük el radyosundan ,  ayna-tarağına kadar hazırlıkların bir tamam eksiksiz olması lazım gelirdi… 

Bugün köyler de dahi kalmayan katırlarla yük taşımak o günlerin en revaçta olayıydı. Biz şanslıydık Rahmetli Dedemin sıpa iken alıp getirdiği bir katırımız vardı ve ayrıca katırcı parası vermiyorduk! Artık ne katırlar kaldı ne de meşhur katırcıları köylerimizin… 

Mayıs ayı aynı zaman da çay alım sezonunun da açılış ayıydı. Bugün de aynı telaşın içindedir insanımız ama ne o her ailenin kendi çayını alma telaşı ne de çay alım yerlerindeki çay satma telaşı vardır. Her şey makineleşti, çay alım satım işi de o oranda makineleşti!

Ben İzmir’deyim uzun zamandır biliyorsunuz… hakikatten , Çayeli’n de olmak oraların havasını teneffüs etmek, uzaklarda olan benim gibi gurbetçilerin en özlemini duydukları hislerdir... Ben fazladan yayla kültürünün için de yaşamış birisi olarak daha bir farklı özlemin içindeyim. Kendimizi o anlamda avutacak ne bulursak sarılıyoruz ama sadece o anın getirisi bizi kısa bir süreliğine de olsa rahatlatmaya yetiyor. Ekonomik şartların bozulduğu ülkemiz de insanımızın ,  özlemini duyduğu,doğduğu ve kişiliklerimizin oluştuğu o güzelim coğrafya parçasına gidememekle yüz yüze kalması gerçekten de üzüntü veren bir sonuç! 

Evet , mayıs ayında olup bitenlerle ilgili,yazılı ve görsel basından takıp ettiklerinizin dışında ben de farklı bir boyut getirerek,kenarından köşesinden de olsa doğduğumuz cennet parçasıyla ilgili bir şeyler karalamayı çalıştım. Ama biliyorum ki; bu mayıs ayı da ben de sadece hüzün çağrıştıracak… Tüm hemşerilerimin hüzün değil sevinçle karşılayacakları mayıslara ulaşmasını temenni ediyorum… 

Biliyorum mayıs ayı, bizim tarihimiz de çok önemli olayların cereyan ettiği hadiselerle doludur. Önümüzdeki günlerde ki yazılarımda onlardan bahsetmek dileğiyle… 

Görüşmek üzere,Allaha emanet olun…