Milletin varlığını vücuda getiren unsurlar, o milletin mazisidir. Bu maziyi nesilden nesile nakleden de, dili, tarihi, edebiyatıdır. Bu nakil işini, düşünce adamları, edebiyatçılar, sanatçılar, devlet adamları ve elbette halkın bizzat kendisi değişik argümanlarla yaparlar…

 

Beni bu yazıyı yazmaya mecbur eden en önemli neden, üretim-nakil işinde bence hiç de parlak bir geçmişe sahip olmayan Nazım Hikmet’in özellikle de siyasi iktidar eliyle yeniden ülke gündemine sokulmuş olmasıdır…

 

Önce şunu belirtmeliyim, yazım Nazım Hikmet eleştirisi değil, aksine O nun üzerinden siyasi rant elde etmek isteyenlere bazı hatırlatmalar yapma gayretinde olacağım bir yazı olacaktır… Bu ülke de Nazım Hikmet’i seven insanların varlığını biliyorum ve O nu sevme gerekçeleri ne olursa olsun onlara saygı duyuyorum… Üstelik Nazım Hikmet’in Türkçe şiir yazan birisi olması nedeniyle ve bir şiir sever olarak “ideolojik “düşünmeden bugün yaşanılanları irdeleyeceğim. Şunu da belirtmeliyim O nun sevdiğim şiirleri de vardır. Ve ben hep inanmışımdır ki; şairler hangi ideolojinin insanı olurlarsa olsunlar yüreği olan kimselerdir de aynı zamanda…

 

O nu sevenler kendilerine daha yakın hissettiklerinden dolayı “Nazım” ismini tek başına kullanırlar ben de öyle yapacağım yazımın bundan sonra ki kısımların da… Türk sosyalistleri yıllarca Nazımın Moskova’da ki mezarını “ziyaretgâh” olarak görmüşler ve aynı zihniyet Anadolu’nun çeşitli illerinden götürdükleri topraklarla Nazımın mezarını adeta “türbeye” dönüştürmüşlerdir! Nazım sevenler artık Moskova yollarına düşmeyeceklerdir. Biliyorsunuz Bakanlar Kurulu kararıyla Nazım yeniden Türk vatandaşlığına kabul edildi ve mezarının ülkemize getirilmesi gündemdedir.

 

Şimdi asıl söylemek istediklerime gelmek istiyorum. İnsan sorumluluk duyan bir varlık. Bu sorumluluk, insanın sahip olduğu değerlerle birebir örtüşmeli ve bu değerler etrafında üzerine düşeni yapmakla yükümlü olmalıdır.

 

Bugün bu ülkede, yönetimde söz sahibi olanların düştüğü acınacak durumu görebiliyor musunuz? Bu ülke insanının menfaatine olması gereken sorumluluklarını yerine getirmesi gerekenler “malayani” işlerle zaman harcayarak seneleri heba etmektedirler.

 

Nazımın Türk vatandaşlığına yeniden kabul edilmesinden sonra “kraldan çok kralcı “geçinen bu zihniyet acınacak durumdadır!...  Bir zamanlar kın kustukları Nazıma karşı öyle insancıl yaklaşıyorlar ki inanın insanın “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” demek geliyor içinden. Uzun zaman bekledim “yandaş medya” dediğimiz çevrede yazı yazan anlı şanlı yazarlarımızı. Bakalım iktidarın bu tasarrufuna nasıl bir eleştiri ya da methiye getirecekler diye. Ama ne gezer sus pus olmuşlar köşelerinde!

 

Yıllar önce Nazımın ülkemizden kaçışını kaleme alan o gün ki Cumhuriyet gazetesinin sahibi ve başyazarı Nadir Nadi “vatansız, hain, satılmış adam” diye ifadelendirmişti o gün ki durumu! Yıllar bu cenahın düşüncelerini değiştirmiş ve Nazımı ideolojilerine dayanak yapmaları noktasına getirmiştir. Acı olan şudur sevgili okuyucular… Yıllardır ülkemizde bir fikir yozluğu yaşanıyor ve bu durum maalesef geniş kitlelerin siyasi desteğini verdiği AKP de doruk noktasına ulaşmıştır. Yoksa Sayın Başbakanın eşlerinin “Gazze” ile ilgili bir toplantıda konuklarına Nazım şiiriyle seslenmesinin izahını nasıl yapacağız! Yâda Hürriyet Gazetesinde yazı yazan Ahmet Hakan’ın, Nazım üzerine yazı kaleme alan Türkçemizin yaşayan en büyük şairlerinden Yavuz Bülent Bakiler’e hakaret içeren bir yazı kaleme alması neyle izah edilebilir… Bunlar işi o kadar ileriye götürdüler ki, AKP İzmir İl Başkanlığı, Nazımın mezarının İzmir’e getirilmesi konusunda kampanya bile başlatmayı uygun gördüler! Tabii CHP bu durumu içine sindiremedi ve bütün İzmir’i Nazımın resimleriyle donattı! Yakında Nazımın ”türbesi” İzmir’e taşınırsa şaşmamalıyız!

 

Konu çok güncel ve ben asıl söylemem gerekenleri hala söyleyemedim! Bir köşe yazısı için de çok uzun yazmak işime gelmiyor doğrusu. Nazımın ülkemizden kaçmasını gerektiren nedenler demek ki bugün ortadan kalkmış ve O vatandaşlığa yeniden kabul edilerek iadeyi itibarı sağlanmış! Şimdi bu kapı açıldı, yarın Yılmaz Güney bir başka günde terörist başı için bu şartların oluşmayacağını kim iddia edebilir ki!

 

Evet, bu yazımın konusu Nazım Hikmet Ran’a siyasi iktidarın iadeyi itibar yaparak vatandaşlığa yeniden kabul etmesiydi.  Ben “manevi babamız” dedikleri Necip Fazıl’dan beslenerek bugün iktidar olanların neden “Büyük Doğu” idealine bağlı değil de,”Büyük Ortadoğu Projesine” bağlı hizmet ettiklerini daha iyi anlamış bulunmaktayım… Nazımın;

“Bence şimdi sende herkes gibisin”,dizesine karşın ne demişti Üstat Necip Fazıl;

 

              “Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı,

              Yok, mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı?”

Ve elbette bu konuda söylenecek çok daha sözümüz var, nasipse bir başka yazımızda inşallah…

Görüşmek üzere, Allaha emanet olun…