Merhaba Çay Haber okuyucuları;
Karadeniz bölgemiz ile özdeşleşmiş ve hayatın acı gerçeklerinden olan kanser hastalığının yuvamıza girmesi ile sosyal hayattan bir müddet kopmuş ve Çay Haber’deki yazılarıma da ara vermek zorunda kalmıştım…

Hayat, tüm gerçekleri ile maalesef devam ediyor. Sizlerden babam için dualar bekliyorum…

Çay haber okuyucularına ve ailesine tekrar merhabalar.., Gündeme dair güncel yazılarımla artık tekrar sizlerleyim.

Seçimlere az bir süre kaldı. Mevcut belediye başkanları ve yeni aday olacaklar için kıyasıya bir yarış söz konusu. Fakat, hedefe ulaşmada kullanılan yöntemler bu yarışın seviyesini maalesef her geçen seçim daha da basite indirgemekte.

Siyasi iktidarın mevcut belediyeleri koruması, hakimiyetin de olmayan bölgeleri de kazanması için verdiği çaba ve stratejiler fırtınasının yanı sıra, muhalefet partilerinin iktidarın yapmış olduğu hatalar yumağını kendilerine artı puana çevirme hırsı, ana haber bültenlerinin ve gazetelerin baş gündemini oluşturuyor.

İzmir’de aylar öncesi ortaya atılan arsenik su tartışması günlerce gündemi meşgul etmişti. Hatta öyle ki bu kaos il sınırlarını aşmış Melih Gökçek bu durumdan kendisine pay çıkarmış ve şahsını bu diyalogların içinde buldurmuştu… Hızını alamayan Gökçek, Karayalçın’ın aday olması ile birlikte PKK saflarını dahi yerel seçim ile özdeşleştirebilmiş, kaybederse siyaseti bırakacağını duyurmuştu kamuoyuna. Gerçi bundan kısa bir süre öncede Gökçek’in mensubu olduğu partinin başkanı ve başbakan Erdoğan’da, aynı söylemle Demokrasiyi ipoteğine almıştı!  (Bi parantez olarak 2002 genel seçimlerinde Melih Gökçek’in Demokrat Parti genel başkanlığını devraldığını ve parti olarak genel seçimlere gireceği dönemde, birden bire bu rüyasından vazgeçip Ankara il sınırlarına geri döndüğünü hatırlatmak isterim.) Başkentte tüm bu gelişmelerinin yanı sıra Milliyetçi Hareket Partisi’nin aday gösterdiği Beypazarı’nın ünlü belediye başkanı Mansur Yavaş ise projelerinin Melih Gökçek’in ustaca manevraları ile gündemden düşürülmesine ve kutuplaşma oyunları ile Karayalçın-Gökçek ikilisinin gölgesinde hissettirilmesinin serzenişinde…  

Doğu’da seçim rüzgârı ise bir başka. Diyarbakır kalesinin fethedilmesi adına her şeyin mübah olduğu bir süreçteydik. TRT 6’nın yayın hayatına girmesi, Kürtçe’nin üniversitelerde seçmeli ders olarak okutulması önemli adımlardan bir kaçı… Doğudaki bu rüzgâr, fırtına öncesi sessizlik gibi hissediliyor bu sıralar… 

81 il ve 7 bölgeye yaymadan özetle…

Kutuplaşmış bir süreçte olduğumuzu ve demokrasimizin kısırlaştığının bilincinde miyiz? Durum çok açık ve net. O iyi, bu kötü dayatmasıyla kullanılan araçlar o kadar basit ve komik ki, izlediğimiz bu filmin demokrasi denilen kavram ile uzaktan yakından alakası maalesef bulunmamakta.

Türk-Kürt diye kutuplaşan Doğu bölgemizde ya AKP’ye ya da DTP’ye oy vereceğiz.

Muhafazakâr ve sosyal demokrat diye kutuplaştırışmış diğer bölgelerimizde ise AKP ve CHP arasında tercih yapacağız maalesef.

Bugüne gelinen sürece kadar partiler rollerini öyle güzel oyandılar ki, demokrasiyi kendi tekellerine alarak kavramların değerini basite indirgediler. Demokrasi yelpazesinin böyle daraltılmasının altında muhakkak sorumlular ve bu sorumluların basit siyasi oyunları vardır.

Türkiye siyaset tarihi bu kişileri, ülke kaderini siyasi rant uğruna kutuplaştırmalarından ve demokrasiyi kendi tekellerine almalarından ötürü kara leke olarak anacaktır.