Osman Yüksel Serdengeçti ‘nin ,’Bir Nesli Nasıl Mahvettiler’  isimli çok önemli bir kitabı vardır. Gençliğin, kültüründen, manevi değerlerinden, nasıl koparıldığından bahsetmektedir. Bahsedilen dönem henüz televizyonun, bilgisayarın,cep telefonun,internetin  olmadığı dönemlerdir.

Osmanlı izlerinin henüz taze olduğu, muhteşem mazinin izlerinin tam olarak silinmediği, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarını veren kahramanların büyük bir kısmının yaşadığı dönemlerdir yazarın feveran ettiği dönemler.

Rahmetli Serdengeçti, bugünü görebilseydi, herhalde o günkünden daha çok feryat etme gereği duyardı. Maalesef bu günün gençliği manevi değerlerinden uzaklaşmaya, değerlerinden kopartılmaya, geçmişini unutmaya, geleceğinden de ümitsiz olmaya başlamıştır.

Çok sevdiğim bir söz vardır:Geçmişe hasret,gelecekten ümit varız.Evet geçmişi çok özlüyoruz,geleceğimizden de ümitliyiz.Bu düşünceye sahip genç ne kadar vardır ki..

Bugünkü gençler, bizim zamanımızda böyle değildi diye başladığımız her olaya ne kadar tepki gösteriyorlar. O sizin zamanınızda öyleydi, şimdi öyle değil, beni anlamıyorsun diyorlar.

Gençliğe çok kızmamak lazım, belki de haklılar. Her yönden işgale uğramış gibiler. Evde televizyon, internet, cep telefonu, okulda her türlü düşünce, yaşantı, görüntüye sahip yüzlerce öğrenci, dışarıda ahlakını yok edecek, inancını zayıflatacak, kültürel değerlerini yok edecek yüzlerce durum var.

Bir eğitimci olarak, empati yaparak onları anlamaya çalışıyorum. Hakikaten çok zor bir durumdalar. Aşağı tükürsen sakal, yukları tükürsen bıyık misali bir kıskacın içindeler. Eski davranışları beklemek istiyoruz ama nafile. Olmayacak duaya amin demek gibi bir şey istiyoruz gençlerden. Eskilerin unutmaması gereken bir durumda gençlerin, çocuklarımızın dünü değil bugünü yaşadıklarıdır. Biz büyükler, illa da onları düne göre yetiştirmeye, dünü yaşatmaya, çalışıyoruz.

Gençlerimiz, kültürümüzü oluşturan dinamikleri ya hiç tanımıyor ya da yeterince tanıyamıyor. Büyük ilim, fikir, gönül, tasavvuf adamlarımızı öğretememişiz. Onları tanımaları için öğretmenlerinde içine düştüğü internetten bak araştır getir anlayışını terk etmek zorundayız.

Öğretmek istediğimiz konuları, öğretme tekniklerini doğru kullanarak öğretmek zorundayız. Yap getir, bak bul öğren mantığı yanlış bir mantıktır. Sana kaç kere söylüyorum bir türlü anlamıyorsun demek bizi doğru sonuca götürmez. Neyi söylediğimiz değil, nasıl söylediğimiz önemlidir.

Gençlere yaklaşım tarzımız tamamen eskilerin yaklaşımı gibi olmamalı,elbette doğru yaklaşımları devam ettirmek,fakat günümüz şartlarını da hesaba katarak daha sabırlı,anlayışlı,sakin,bağırıp çağırmadan,iyi bir dinleyici olarak,onları anlamaya çalışmalı…

Günümüzde, evlerin birçoğunda sürekli televizyonun izlendiği, kitabın okunmadığını, herkesin kafasına göre takıldığını, çocuklarımızın odalarına geçip saatlerce orda ders çalışmadan vakit geçirdiğini, anne-babanın çocuklarıyla neredeyse hiç vakit geçirmediğini, zaman zaman dersini yap demekten başka bir şey söylemediğini, yapmadığı zamanda sürekli kızıldığını görüyoruz.

Adab-ı Muaşeret(görgü ve edep kuralları) kurallarının ne olduğunun bilmeyen, öğretilmeyen gençlerin hali ortada… Saygı, sevgi, merhamet, şefkat, hoşgörü, fedakârlık, merhamet kavramlarından oldukça uzaklaşmış bir nesil oluştu maalesef…

Milli ve manevi dinamiklerinden uzaklaşmış bir gençlik isteniyor. Üzülsek de zararlı güçlerin istediği nesil kısmen yetişmiş durumda…

Gençlik kötüye gidiyor… Durum vahim… Bize düşen ne?  Suyu  tersine akıtabilir miyiz…?

Çok zor tabii… Fakat tarih bize suyu tersine akıtmayı başaran milletlerin büyüklüğünü haykırıyor…  Gayret… Bütün gücümüzle gayret…

OSMAN AZMAN