ensonolay
Rize
Açık
20°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Çok Boyutlu Şiddet

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Şiddet, sadece tekmelemek, yumruk atmak, cinsel yönde baskı uygulamak, herhangi bir cisimle saldırmak değildir, bu şiddetin fiziksel kısmıdır. Hakaret etmek, aşağılamak, kişiliğe saldırmak, bağırmak, küfretmek, küçük görmek gibi ruhsal bir şiddet de var ama bu çok fazla irdelenmiyor nedense. Fiziksel şiddete maruz kalmayan da bi şekilde ruhsal şiddete maruz kalıyor maalesef, gerçi bu şiddeti kadında erkeğe yapabiliyor ama oran olarak erkekler daha fazla gibi gözüküyor. Erkek egemen bir toplumda yaşadığımız için erkeğin bunu kendinde hak olarak görmesi de çok şaşırtıcı değil aslında. İşin ilginç yanı, kadının bu şiddete maruz kaldığında çoğu zaman bunu kabullenmesi, bunu erkeğin hakkı gibi görmesi. Artık eğitimli kadınların sayısı her geçen gün artıyor ve bu kabulleniş azalıyor ama hala yeterince değil bence. Biz ne zaman ki, kendimizi cins ayrımına sokmazsızın sadece insan olarak görebilirsek işte o zaman egemen profilinden uzaklaşır ve insana yapılan olguyu tartışırız.

Bütün olumsuzlukların, eğitim-öğretim eksikliğiyle açıklanmaya çalışıldığı memlekette, şiddete pek çok altyapı eksikliğinin neden olduğu gayet belirgin. Eğitimin, kültür ve kendine güven sorununu çözüme ulaştırmadığını çok açık biçimde ortada iken şiddetin de sıklıkla her kesimden kadının yaşayabileceği bir durum haline geldiği net olarak tespit edilebilir. Aşağılık kompleksi içinde -sadece erkekler için söylemek istemem bunu aslında- kendini anlayıp sorunlarını çözüme kavuşturamayan, tedaviye gereksinen pek çok insanın, kanunların ve sosyal güvenlik birimlerinin toplum ve aile yaşamında bıraktığı boşluklardan sızarak, bir boşalım aracı olarak şiddeti kullanması, çok geç kalınmış sorunlarımızın kökleştiği anlamına geliyor kanımca.

Çocukluktan itibaren sağlıklı bireyler yetiştirmeye yönelik altyapıdan yoksun, içine kapalı, tek yönlü, farklı bakış açıları geliştiremeyen ve sorunlara bela gibi yaklaşıp, çözümü savaşta bulan, kendi mutsuzluğunu başkalarını suçlayarak açıklamaya çalışan, ama gerekli tepkiyi gereken yerde gerektiği biçimde gösterecek güven ve dirayetten yoksun kişinin başvurduğu bu insan dışı boşalım, güvenlikten ve güvenceden yoksun kadının sessizliğinde gelecek nesle aktarılarak devam eden, aile içi bir durummuş gibi algılanıyor ve “aile, toplumun en küçük birimidir" lafı hayat bilgisi kitabında kalıyor. Tıpkı atıl duran bir sürü kanun, nizam gibi.

Günümüzde kadına şiddet sosyal statü falan da dinlemiyor. Okumuş, kariyerli, akıllı vs. tarzı erkekler de dayak atar ve yine aynı okumuş, kariyerli, akıllı vs. kadınlar da dayak yiyebilir ve daha kötüsü bunu sindirebilir. Yani toplumun her kesiminden kadın ve erkek işin içinde olabilir. Mesela öyle erkekler vardır ki asla kadının görünen yerine vurmazlar, dayak atarken bile bilinci yerindedir. Dayak ile terbiye zihniyeti tüm dünyada hüküm süren bir yöntem. Erkeğin fiziksel üstünlüğü burada dayak atan konumuna erkeği, fiziksel zayıflık yüzünden de dayak yiyen konumuna kadını koyuyor. Bir insanı dövmek için her zaman bir sebep bulunur ama kendini bilen insan dayak ile cezalandıran konumunda olmaz. Bizim toplumumuzda önce ailede başlaması temennisi ile özellikle okullarda ilköğretim çağındaki çocuklarımıza bu farkındalık eğitiminin zorunlu olması gerekiyor.

Çok ama boş konuştukça, içi dolu söylemler noktasında da eyleme geçilmedikçe cehalet bitmeyecek. Cehalet oldukça da bu şiddet ve ölümler devam edecek ne yazık ki.

Yorumlar
T
Teo 4 yıl önce
Bu şiddet konusu çok can yakacak ama hala elle tutulur bir cevap, elle tutulur bir çözüm arayışı yok.
BEĞENME
0
CEVAPLA
H
Hayat 4 yıl önce
Genel olarak güzel bir yazı olmuş. Ama bir yere değinmek istiyorum.Bazı kadınların (toplumun çok ciddi kesimindeki ) şiddeti kabullenıp sindirmelerinden “İşin ilginç yanı” diye bahsetmek bana tuhaf geliyor bu kadınlar bebeklikten itibaren ataerkiye maruz kalmış bireylerdir. Bu bireyler için Kadın-erkek eşitliği lüks hatta daha da abartabilirim absürt geliyor. Çünkü hep ataerki öğretileriyle yetişmişler “normal’i” böyle zannediyorlar ve bunu değiştirmek oldukça zordur örnekleyecek olursam başka bir ülkedeki herhangi bir gelenek görenek bize absürt gelebilir ama onlar hep o gelenekle yetişmişler daha farklı nasıl olabilir ki diye düşünüyorlar. Ya da içinde büyüdüğün toplumun dili gibi. Demek istediğim hiçbir şekilde bir eşitlik görmediler ve bunu sindirmiş olmaları da onların suçu değil erkeklerin suçu (ataerkiyi uygulayan, başlatan bir erkekten başkası olamaz) tek ricam kadına şiddeti eleştirirken kadınların üstüne gitmemeniz bazı şeyleri kabullenmelerinin altındaki nedenleri düşünmeniz emeğinize sağlık:)
BEĞENME
0
CEVAPLA
A
Ali 4 yıl önce
Yorumum gözükmüyor
BEĞENME
0
CEVAPLA
C
Ceylanogzdgn 4 yıl önce
Elinize yüreğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Bu farkındalığın okullarda zorunlu temel eğitim haline gelmesi dileğimle hoşçakalın
BEĞENME
0
CEVAPLA
h
h 4 yıl önce
Alışmışlığı yıkmak zaman alır ve belli bir yaşa gelmiş insanı maalesef eğitemezsiniz. Cezai yaptırımlar olmalı ki seve seve insan olunsun.
BEĞENME
0
CEVAPLA