Bu senenin başlarında bütün dünyayı kasıp kavuran bir koronavirüs (covid-19)  salgını başladı. Bu küresel pandemiden doğal olarak güzel ülkemiz Türkiye’ de etkilendi. Sağlık Bakanlığımızın yönetiminde; Prof. Dr. undan hemşire ve en alt kademedeki personeline kadar, tüm sağlık ordusunun fedakâr çalışmaları neticesinde, asrın bu büyük vebasını en az seviyede bir kayıpla yaz mevsimine eriştik. 

Yaz boyunca günlük ortalama 15 – 20 vefatımız oldu. Şimdi yavaş yavaş yazdan kışa geçtiğimiz bu günlerde, günlük ölüm sayısı maalesef artmaya başladı.  Bu artışa en büyük sebep bana göre, sanki bu salgın bitmiş gibi, yaz boyunca bayağı rahat ve gevşek davranmamız olmuştur. Şimdi önümüz kış. Sıcaklar yerini soğuklara bırakacak ve unutmayalım bu tür virüsler soğuğu çok sever. Neticede Korenavirüs ta bir grip çeşididir.  Bu salgına karşı yapılacak fiziki koruma yollarını hemen hepimiz biliyoruz. Yine de çok kısaca hatırlamak istiyorum. Maske, Temizlik ve Sosyal mesafeye uymaya, büyük bir titizlikle devam etmeliyiz.

Ben burada, bu salgınla mücadelenin başka bir cephesini anlatmaya çalışacağım. O da şudur. Bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak. Bu virüs, güçlü bir bağışıklık sistemine sahip, kronik bir hastalığı da olmayan kişilere, pek bir şey yapamıyor. Öyle ki bu özelliklere sahip pek çok kişi, bu hastalığı hiç etkilenmeden, hatta fark etmeden bile atlata biliyor. Bu sebeple bağışıklık sistemimizi özellikle bu günlerde, devamlı güçlü tutmalıyız. Bu konu başlı başına uzun bir yazı konusu olduğu için, burada kısaca değinmek istiyorum.

Bağışıklık Sistemimizin güçlenmesi için yapılması gereken şeyler:
Başta Limon ve portakal olmak üzere, bunun yanında tüm yeşil sebzeleri bol bol tüketerek, vücudumuza doğal C VİTAMINI takviyesi yapmalıyız. C vitamini en güçlü antioksidan kaynağı ve bağışıklık sistemi takviyesidir.

Kefir, ev yapımı yoğurt, sarımsak, sirke özellikle elma sirkesi, de bu gurup gıdalardan olup, bol bol tüketmeliyiz.

Başta kola olmak üzere tüm gazlı ve şekerli içeceklerden uzak durmalıyız. Meyve sularının yerine, bizzat meyvenin tamamını tüketmeliyiz. 

Her şeyden önce asla Alkol ve Sigara içilmemelidir.

Başta beyaz ekmek olmak üzere, beyaz undan yapılan tüm gıdaları terk edip onun yerine, miktarlarını biraz daha azaltarak; rafine olmamış, yanı sadece değirmende çekilen buğday unundan yapılmış, tam buğday ekmek ve tam buğday unundan yapılmış mamulleri tercih etmeliyiz. 

Hafta da en az üç defa bir öğünde; kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya gibi bakliyatlardan oluşan yemekleri yemeliyiz. Ayrıca bulgur, yulaf ezmesi, brokoli, ıspanak, elma, armut, ceviz, incir, enginar, havuç,  gibi LİF miktarı yüksek besinleri de daha çok tüketmeliyiz. Lifli gıdaların sağlığımız açısından, özellikle; bağırsak sağlığı, Şeker ve kolesterolün kontrol edilmesinde önemli etkisi, Kolan kanserine yakalanma riskini azaltması gibi çok büyük faydaları vardır. 

Şeker ve şekerli mamullerden uzak durmalıyız. Meyve ve tam buğday unundan yapılmış gıdalardan alacağımız şeker miktarı, zaten vücudumuz için yeterlidir. 

Uykumuza dikkat etmeliyiz. Asla uykusuz kalmamalı, her gece yeterli ve düzenli uyuyarak,  uykumuzu tam almalıyız. Güçlü bir bağışıklık sistemi için,  yeterli ve düzenli uyumak ta çok önemlidir. 

Stres, aşırı spor ve yorgunluktan uzak durmalıyız. İnsan vücudu gerek stres, gerekse fazla sporda dâhil her türlü yorgunluk anında, stres hormonu salgılar. Bu hormon, o anda ki stres ve yorgunluğa karşı vücudu koruyor ama; her salgılandığında kendisi de azda olsa vücuda bir zarar vermektedir. Ayda 1-2 defa oldu mu fazla sorun olmaz, bünye bunu tolera edebilir. Fakat bu sayı artıkça vücut direnci ve bağışıklık sistemi zarar görür. Bu sebeple stres ve yorgunluktan uzak durmalıyız.  

Spor yapmalı ve hareketli bir yaşantımız olmalıdır. Yorucu olmayan, düşük tempolu ama devamlı ve düzenli spor yapmalıyız. Bunu yapmaya fırsatımız olmasa bile, en azından her gün 1 saate yakın tempolu yürüyüş yapmalıyız. 2-3 katlı merdivenleri muhakkak asansör kullanmadan yürüyerek inip çıkmalıyız.     

Yukarıda da söylediğim gibi, Koronavirusle mücadele konusunda; Maske, mesafe ve temizlik gibi başlıca tedbirlere eksiksiz riayet etmemiz yanında, bağışıklık sistemimizi de güçlü tutmaya çalışmalıyız. Buda salgınla mücadelenin olmasa olmaz bir parçasıdır. 

Sağlık Bakanlığımız, bu konuda fiziki tedbir ve tedavi hususunda oldukça başarılı işler yapmasına rağmen, bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak konusuna pek eğilmemektedir. Bana göre bu konuda da yapılacak etkili bilgilendirme kampanyalarıyla, halkımızın yeterince bilgiçleştirilmesi çok önemlidir. 

Konu sağlıktan açılmışken, Şeker ve Beyaz un hakkında biraz açıklama yapmadan geçemeyeceğim. Genelde içtiğimiz her çay bardağına en az 1 kesme şeker kullandığımız bu gıdaya, bazı tabip hocaların “Beyaz Zehir” demeleri, biraz abartılı olsa da, çokta haksız değiller. Gerçekten sağlığımız için çok zararlı ve bundan uzak durmalıyız. 

Ülkemizde en yaygın olarak kullanılan, beyaz ekmek dediğimiz temel gıdamız, bilindiği gibi buğday unundan yapılmaktadır. Tarladan un fabrikalarına gelen buğday taneleri, basit bir değirmende öğütülerek, çok sağlıklı bir un haline gelmesi gerekirken; anlaşılması mümkün olmayan bir sebeple bu yapılmıyor. Bunun yerine, buğday taneleri iki defa rafine edilerek,  buğdayın özellikle lifli yanı çok faydalı kısımları atılmak suretiyle, geriye ağır nişastalı, şeker miktarı çok yüksek, bir un çıkmaktadır. İşte buna yaygın söylemiyle beyaz un diyoruz. Bu un elde edilinceye kadar; hem fazla işlem görerek işletme maliyetleri artıyor, hem de büyük bir kısmı dışarı atıldığı için daha az un elde ediliyor. Tabi bu durum un fiyatlarını ve dolaysıyla bundan yapılan ekmeğin maliyetin de artırmaktadır. 

Hâlbuki un fabrikalarında buğdaylar, sadece değirmende öğütülerek un haline gelmiş olsaydı;  Birim miktardan,  daha fazla ve daha sağlıklı un elde edilirdi. Bu durum, otomatikman ekmek fiyatlarının da daha ucuz olmasını sağlayacaktı.  

Uzun yıllar ve hala bugünlerde; başta EKMEK olmak üzere, unlu mamullerin büyük çoğunluğunda kullanılan BEYAZ UN sayesinde;  hem önemli birçok temel gıda mamullerinin sağlığını bozuyoruz, hem de onları daha pahalı hale getiriyoruz. Bu sebeple Beyaz Un üretimi durdurulmalı. Bu yapılamıyorsa Un fabrikalarının değirmen sistemiyle tam buğday üretimleri, teşvik edilmelidir. Halkımız da bu konuda bilinçlendirilip, başta ekmek olmak üzere,  tüm unlu mamullerin, tam buğday unundan yapılanını tercih etmeleri sağlanmalıdır.  

Bu konuda son olarak bir hususu belirtmek istiyorum. Farkındaysanız Fırınlardan tam buğdaylı ekmek istediğimiz zaman, daha ucuz olacağı yerde daha fazla para istiyorlar bizden. Bu durumu mahallemdeki tanıdık bir fırıncıya sordum. Mantıken bu ekmek, daha ucuz olması gerekirken, neden daha pahalı dediğimde, bana verdiği cevap şu oldu: Tam buğday ununu fabrikalar daha pahalıya satıyorlarmış. Ben sadece O fırıncının söylediklerini aktarıyorum. Söyledikleri doğrumu, yanlış mı bilmiyorum. Eğer doğruysa devlet bu duruma el atmalıdır. 

Tam buğday unundan yapılan ekmeğin daha sağlıklı olduğu bilincinde olan insanlar, pahalı olmasına rağmen, sırf sağlıkları için bu ekmeği almalarına karşı, Un fabrikaları veya fırıncılar, hangisi bilmiyorum.  Birileri tüketicinin bu bilincini suiistimal ederek; tam buğday unu veya  o undan yapılmış ekmekleri pahalıya satmaktadır. Devlet buna izin vermemelidir. 

Buradan Tarım ve Orman Bakanlığına çağrıda bulunuyorum. Lütfen bu duruma bir el atin. Milletimizin daha sağlıklı tam buğday ununu ve ondan yapılan tam Buğday Ekmeğini daha ucuza yemesini sağlayın. Sayın Bakan ve diğer ilgililer; her şeyi reisten beklemeyin lütfen. Sayın Cumhurbaşkanımız dünya ile uğraşıyor birde sizin işinizle mi uğraşacak? 

Koronavirüs karşısında, yukardan beri anlatmaya çeliştiğim tedbirleri, almaya çalışırsak,   Yüce ALLAH’ ın yardımıyla asrımızın bu büyük vebasını en az zayiatla atlatırız diye düşünuyorum. Cenabu ALLAH her konuda yar ve yardımcımız olsun… Amin.