Bugün ülkemizde ki basın-yayın organlarının durumu içler acısıdır doğrusu… Birçok TV ve gazete parti bültenine dönmüş maalesef.

Her gün yazı yazan, TV’lerde boy gösteren yazar-çizer-akademisyenleri izleyen bir kişi Türkiye’de her şeyin yolunda gittiğini ama araların da oyunbozanların bu iyi gidişi baltaladıkları hükmüne varır!

Nihayet bu düşünce Başbakan tarafından da yüksek sesle ifade edilmiştir… Basın patronlarını uyaran Başbakan onların dikkatini çekmiştir!

TV programları ve gazetelerden beklenen her gün ayrı bir noktadan olaylara yaklaşmak ve okuyucularına ve izleyicilerine yeni ufuklar açmak, ülkemizin sorunlarına ahlaklı bir projektör tutmak olarak düşünülmeli değimlidir?

TRT-1 de “enine boyuna” adlı bir tartışma programı var. Hazırlayan ve sunan, renksiz, heyecansız ve nerelere hizmet ettiği en cahilimizin bile anlayabileceği bu program da konuşulanlar tam da Başbakanın istediği bir program olması nedeniyle her türlü taktire şayandır ama ülkemizde ki olup bitenlere bigane kalmayan kimseler tarafından da ızdırap vericidir doğrusu…

Bu milletin vergileriyle yayın yapmakta olan devletin televizyonu iktidar partisinin aleni propagandasını yaparken diğer düşünceleri tabiri caizse “enine boyuna” yerin dibine batırmamaktadır!

Bahsimizin geçtiği bu programda ki katılımcıların konuşmalarından bir iki alıntı yaparsam ne demek istediğimi daha iyi ifade etmiş olurum….

Program konuklarından olan, Milliyet Gazetesi yazarı Kadri Gürsel “ MHP’ nın oyu yükseldi mi Türkiye sorunludur, azaldı mı Türkiye sorunsuzdur… Milliyetçilik Türkiye’nin iltihabıdır” deme gafletin de bulundu!

 

Akşam Gazetesinde ki köşesin de “RTE ödülleri” veren Burhan Ayeri Bey’in “cüzdan doldurma” ödülüne layık gördüğü Mehmet Altan, kardeşinin neye taraf olduğu her birimiz tarafından malum olan gazetesinin reklamını yaparak,askere ve milli duyarlılığa olan düşmanlığını, konuşmasının her satırında yapmaktan geri durmadı….

Yıllarca Milliyetçi-Muhafazakar kesimin üzerinden parsayı toplayıp bugün ise “fikir seviyesizliğinin kalesi” olmayı çoktan hak eden Nazlı Ilıcak’ın  ”bizim gibi kelle koltukta mücadele edenler sayesinde bir yere geldik”….

“Demokrasi ve hukuku yerleştirme çabalarımız, medeniyete direnenlerin, dirençlerini kıracaktır “ diyen Mümtazer Türköne’nin fikir hezeyanlarını seyrettik… Bu ülke de hukuk katledilirken bu insanların hukuk ve adalet üzerine söz söylemeleri ve biz olmasak bunlar söylenemezdi, demeleri insanı çileden çıkarıyor doğrusu…

Programın sonuna kadar tahammül edemedim ama o ana kadar gördüğüm şey tek taraflı bir linç yapıldığıydı…..

 

Bu program ve benzerlerini yandaş diye tabir edilen medyada bolca seyrediyoruz ama bu milletin vergileriyle ayakta duran devletin televizyonunda seyretmek insanı kahrediyor doğrusu…

O halde başbakan nasıl olur da basın patronlarını uyararak köşe yazarlarınızın kulağını çekin, yazı yazdırmayın diyebilecek durumda olabiliyor! Bu tahammülsüzlüğün nedenleri üzerin de durmak istemiyorum ama gördüğüm şey, özel TV kanallarının bile Başbakanın en küçük bir faaliyetine  “son dakika” haberleri diye canlı bağlanması basın-yayın organlarının iktidara mahkum olduğunun bir delilidir bana göre...

Büyük TV kanallarının ve gazetelerin yayın politikaları, iktidarla iyi geçinmek üzerine bina edilmiştir. Bu gazeteler ve TV’lerde birkaç aykırı sese bile tahammül edemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız… Özel kanalların durumu kendilerini ilgilendirir. Onlar her dönem iktidara yakın olmak isterler, çünkü basın dışındaki faaliyetleri onları bu duruma mahkum etmektedir!

 

Fakat devletin televizyonunun alenen tek taraflı programlar yapması ahlakı değildir. Bu milletin parasıyla yayın yapan devlet televizyonu maharetiyle, iktidara karşı olan düşüncelere yer vermek şöyle dursun, tek taraflı bir linçe tabi tutulmaktadır diğer siyasi partiler ve genel anlamda ki iktidara alternatif düşünceler….

Şunu da belirtmek istiyorum… Eğer bahsi geçen programda anlatılanlar-konuşulanlar “fikir namusuna” uygun olsaydı inanın ben de bu yazıyı yazıp uyarılmayı hak eden bir köşe yazarı olmayı göze alamazdım! İktidarın oluşturmaya çalıştığı “korku çemberini” yırtacak onu deşifre edecek, fikir namusuna sahip medya patronlarına ve yazarlarına acilen ihtiyaç duyulmaktadır… Bunları söylerken, Yeni Çağ Gazetesine ve Avrasya(ART) Televizyonuna da dik duruşlarından dolayı teşekkür etmeyi borç bilirim…

Görüşmek üzere, Allaha emanet olun…