Ergenekon soruşturması, parti kapatma derken terör olayları ve bütün bunlara bağlı olarak Ülkemizin içine sürüklenmeye çalışıldığı bir kaos ortamıyla karşı karşıya olmamız İnsanımızı ümitsizliğe sevk etmektedir… 

Şimdi ne dersek diyelim ne yazarsak yazalım bu karamsar tabloyu dağıtmak o kadar kolay değildir elbette… Bu sayfa da hamaset yaparak sizleri de bir ümidin peşinde anlamsızca koşturmayacağımı peşinen söylemek isterim! Şu anda ülkemizde yaşayan en yaşlısından en gencine insanımız, doğumundan şu anda ki yaşına kadar bu ve buna benzer olayların için de olmuştur her zaman için… Ben kendi adıma bu durumun elbette izahını yapıyor ve zaman zaman da sizlerle paylaşma gayreti için de oluyorum… 

Bizim kuşak yetmişli yılların o kaos ortamında büyüdü. Çayeli gibi küçük bir ilçede bile olup bitenleri iliklerimize kadar yaşadık. Sağ ve sol diye ayrıştırılan insanımızın birbirlerine tahammülsüzlüğünün en acımasız sahnelerine şahit olduk… O güne dair sağdan ve ya soldan gelen özeleştirilerin ancak 12 Eylül askeri darbesi ile beraber olduğunu görmekte acı bir tecrübeydi! 

Benim niyetim, elbette geçmişe gidip olayların bir kronolojisini çıkarmak değil, sadece ve sadece bugün her iki tarafta, kendisine fikir birliği ya da duygu birliği kurduğunu zanneden insanımızın ne büyük bir yalanın içinde olduğunu ifade etmek derdindeyim… Kendi adıma en azında şunu söylemeliyim ki; önce kendimiz olamazsak ve kendi düşüncelerimiz etrafında inandıklarımıza hayat sahası açamasak, maalesef birilerinin dümen suyuna girmemiz kaçınılmaz olacaktır. Dürüstlüğünden emin olduğunuz ama sırf sizin gibi düşünmediği için tukaka ettiğiniz ne arkadaşlarınız var ve bunun farkına ancak bela kapıya gelince anlarsınız! 

Çünkü arkadaşınızın ya da dostunuzun söylediği fikirlere değil inanmak kulak dahi asmasınız! Aslında bu işin Türkçesi de şudur, sizin yerinize birileri düşünmüş ve neyin nasıl yapılacağını size dikta etmiştirler onun dışına çıkarsanız aforoz edileceğinizi bilirsiniz!  E kolay değil tabii, hepimiz insanız, zaaflarımız var! Varsın olsun bir de arkadaşımıza yada dostumuza, burun kıvırmamız değil mi? Hem nasıl olsa sular durulduğu zaman arkadaşımız bizimdir,zira o da karşı taraf adına zaten bir yanlışın  içinde değil  mıydı ki!... 

Şimdi müşahhas örneklemeler yapalım ne dersiniz? Ben, benim dostlarıma ve okuyucularıma sesleniyorum! Çok tartıştık ve çok irdeledik öyle değil mi Ergenekon ve AK Partinin kapatılma davasını? Her iki taraf ta bir adım geri attı mı? Ne gezer, değil mi? Hâlbuki inandığınız o kadar çok değerlendirmelerimiz de oldu! Fakat maalesef, sizin dünya görüşünüz de olmasa da, sırf sizin duygularınızı okşayan yazılar yazıyor ya da söylüyor diye yeni arkadaşlar edindiniz, onları yücelttiniz, eskileri ya da eskimeyecek olan arkadaşlarınızı kıskandırarak hem de! 

Hadi her iki konuda ki düşüncelerimi bir kez daha ifade edeyim! Ya yeni dostlarım olur yâda eskimeyecek dostlarımın gönüllerini alırım! 

Efendim bendeniz AK Partinin kapanmayacağına baştan beri inananlardanım( yazıyı yazarken dava devam ediyor, inşallah yanılmam!) …ve en önemlisi de aylardır hatta bir yılı aşkın süredir kamuoyunu meşgul eden Ergenekon davasından, hele bu iddianame ortaya çıktıktan sonra, bu davadan hiçbir şey çıkmayacağını buradan açık ca ifade ediyorum… 

Allaha emanet olun, görüşmek üzere…