Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durum her vicdan sahibi gibi beni de derinden düşündürmekte. Öyle şeyler yaşıyoruz ki; adına ne derseniz deyin, neresinden bakarsanız bakın, siyasetçisinden en sade vatandaşa kadar toplum bir hercümercin içinde çırpınıp duruyor…                                                                                         

Siyasallaşmadan, siyasi olaylara bir pencere açmak ve oradan gördüklerimin vahametini ifade etmenin yararlı olacağını düşünmekteyim. İktidarıyla ve muhalefetiyle bugün siyasi arenada söz söyleme durumunda olanların Ülkemizin meselelerine bakış açıları maalesef sen-ben kavgasının dışında sizlere neyi hatırlatıyor? 

Ülkenin bunca sorunu varken, gündemi nelerin işgal ettiğini hep beraber yaşıyoruz. Sıradan siyasetçilerin kendilerini dev aynasında görmeleri ve vatandaşımızın da hala gündelik menfaatlerini düşünmesi sonucu ülkemizin sorunlarının gün geçtikçe kangren haline dönüşmesinin en büyük nedenidir… 

Siyasetçi oy isterken başımızın tacıdır… Seçilince keza öyle ama iş yapılan yanlış icraatı sorgulamaya gelince düşündüğümüz tek şey onların bir bildiği var noktasındaki pervasız tutumumuzdur. Biz mecbur muyuz siyasetçilerin yanlışlarını savunmaya, bu oy verdiğimiz siyasiler bile olsa… Milletin vekilli olmanın getirdiği sorumluluğun farkında olmayan milletvekiline gösterdiğimiz hoşgörünün binde birini bile etrafımızdaki dostlarımıza göstermekten uzak sıradan bir ruh haline bürünmüşüz… Bu durumun müsebbipleri elbette siyasiler olduğu kadarda bizleriz de… 

Ülkemiz bugün sıkıntılarla hala boğuşuyorsa bunun sorumlularını uzaklarda sakın aramayalım. Dış komplolar, onların uzantıları olan yerli işbirlikçiler hikâyesini ben yıllardır duyarım ve acı acı da gülerim! Çok okuyan, okuduğunu sorgulayan birisi olarak bu iddiamı sizlerle paylaşıyorum inanın bana. Kendi bireysel meselelerimiz de aslan kesilen bizler, ülkemizin meseleleri söz konusu olunca topu taca atmakta oldukça mahir davranırız! Bu o kadar açık seçiktir ki; ister siyasi olaylar, isterse başka her hangi bir mesele olsun sorumluluklarımızdan kurtulmanın tek yolunun, komplo teorileriyle izahı mümkün olabilmektedir bizler için… 

“Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil Müslüman çoğunlukta dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor” şimdi bu sözü hatırladınız değil mi? Hatırlamadınızsa ben söyleyeyim size! Bu söz Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a ait… Nerede söylemiş, Avrupa Parlamentosun da! Ali Babacan kişilik olarak iyi birisi olabilir bu bizim konumuz değil ama bu ülkenin Dışişleri Bakanlığını teslim edebileceğimiz birisi olmadığı açıktır… Bu coğrafyada yaşayacaksın ve hiçbir devlet tecrübesi olmayan birisine Dışişleri Bakanlığı gibi çok önemli bir bakanlığı teslim edeceksin, sonrada komplo teorileriyle söylenenleri izaha çalışacaksın. Kendi ülkesini gammazlayan bir başka Dışişleri Bakanı var mı bilmem ama ben biliyorum ki, sırf kendi partisindendir diye bu sözün üzerine balıklama atlayacak çok vatandaşımızda olmuştur.

Bu karmaşa içerisinde, siyaset çözüm üretmek yerine sorun üretmeye ve sorunun kaynağını başka yerlere ihale etmeye devam etmektedir. Biz de Millet olarak her defasında bu sıradanlığın ağına düşerek, siyasetçileri sorgulamak yerine hedef gösterdikleri diş güçler yâda iç güçler yaptı etti komplosunun parçası haline gelebilmekteyiz. Tarihin çöplüğü komplo teorileriyle doludur unutmayalım. Onun için bizim dışımızdakilerin ne düşündüğünden ziyade birazda kendimiz olmayı başarabilmeliyiz. 

Eğer bizim ferasetimiz… Tarih şuurumuzu… Kendimize olan güvenimizi… Milletimize olan bağlılığımızı… Ve en nihayetin de, geleceğe olan ümidimiz noktasında değilse, bilmeliyiz ki; Allahın tecellilerini, komplo teorileriyle örtbas ederek inancımızla tenakuza düşeriz…

Görüşmek dileğiyle Allaha emanet olun…