Bir hatırlatma ile yazıma başlamak istiyorum…

“Bir tarafta, kendine telkin edilenden fazlasını yazıp konuşamayanlar; diğer tarafta “kara deliğin fotoğrafını çekenler!”

İnsanı kahreden bir tezat var ortada!

“Soyadına göre Ak Partiye oy vermesi beklenenler bu sefer vermemiştir…” diyerek aptallıkta sınır tanımayanlar bugüne kadar kendileri ve menfaatleri için tüm devlet imkânlarını kullandılar!

Şimdi ise o imkânlar ellerinden kayıp gitmesin diye “çamura yatıyorlar!”

31 Mart yerel seçimlerinden sonra İstanbul’da oluşan kargaşa sonucu “Kara Delik” başlığıyla yazdığım yazıma yukarda ki satırlarla başlamış ve “Üzülerek ifade ediyorum ki; siyasi iktidar ve ona bu hakkı verenler, bir ‘’karadelik’’ misali toplumsal vicdanımızı ve gelecek umudumuzu berhava ettiklerinin farkında bile değildirler!” diye de bitirmiştim.

Bu hatırlatmayı yapmam da ki gerekçem şu; çok kolay unutan bir toplumuz. Bu yazıdan sonra YSK İstanbul seçimlerini hiçbir hukuki dayanağı olmadan iptal etmişti ve ben 6 Mayıs tarihinde demiştim ki; Ekrem İmamoğlu’nun pes etmesini bekliyorlar; ama iddialı ve kucaklayıcı tavrıyla asla vaz geçmeyecek ve pes etmeyecektir!

Nihayet öylede oldu. Yenilenen seçimde “Millet İttifakının” adayı olan “Ekrem İmamoğlu” Bakanlık, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı yapan tecrübeli ve deneyimli rakibi “Binali Yıldırım’a” büyük fark atarak İstanbul’un yeni belediye başkanı oldu.

İktidar partisi son yerel seçimlerle birlikte kaleleri olan büyük illerin hemen hemen hepsini kaybetti. En son İstanbul’u hukuksuz bir şekilde seçim yenilenmesine rağmen ve üstelik seçim propagandası sürecinde devletin tüm imkânlarını kullanmasına rağmen bir kez daha kaybetti!

İktidar partisinin yerel seçimleri kaybetmesinin birçok nedeni vardır. Ben bu nedenlerin bir kaçını irdeleyerek seçim analizimi yapmak istiyorum…

Birinci neden şudur; seçime üç gün kala seçimi kaybedeceğini anlayan Ak Parti son bir hamle yaparak İmralı’da yatan  teröristin sözde mektubunu Devlet’in resmi ajansı “Anadolu Ajansı” eliyle kamuoyuna duyurdu, televizyonlarda okuttu. Daha sonra katilin diğer katil kardeşiyle devletin televizyonunda röportaj yaparak “Kürt seçmeni!” kandırabilirim diye düşündü; ama bu aymazlığıyla "Şehitlerimize ve Türk Milletine ihanet!" etti. Türk Milleti de bunu af etmedi gereğini sandıkta yaptı.

Diğer bir neden ise; Türk insanı ve dolayısıyla İstanbul seçmeni YSK’nin iptal ettiği seçimi hukuksuz bulduğudur. Adalet duygusu milletimizin vicdanında galebe çalmış ve mağdurun yanında yer almayı kendisine görev bilmiştir.

En önemli ve en başta gördüğüm nedenlerden bir tanesi de şudur. Meral Akşener ve İYİ Parti tavrını “Millet İttifakından” yana koyduğundan dolayı, özellikle Milliyetçi/Ülkücü seçmen Sayın Akşener ve İyi Parti kadrolarına güvenerek CHP adaylarına tüm ortak aday gösterilen yerlerde olduğu gibi İstanbul’da da gönül huzuruyla oy verebilmiştir. Benim “İYİ Parti “ kurulduktan sonra ki tezim de oydu. Milliyetçiler kendilerini yıllardır aşağılayan bir siyasi parti ve onun liderine asla oy vermez kimsede verdiremez diye! Yaşadığımız bir genel bir yerel ve iptal edilen İstanbul seçimlerinde ki tablo tezimi doğrulamaktadır. Bundan sonra Türk siyasetinde İYİ Parti ve Meral Akşener gerçeğini göz ardı ederek hiç kimse siyaset yapamayacaktır!

Tabii Ekrem İmamoğlu’nun duruşu da çok önemli bir nedendir. Bugüne kadar alışılmadık ölçüde sakın, güler yüzlü ve herkesle sıcak diyalog kurabilen bir siyasetçi profili çizdi. Seçimi alnının akıyla kazanmasına rağmen hiçbir şekilde üslubunu bozmadı seçim iptal edildikten sonra. Biliyorsunuz seçim öncesi memleketi olan Trabzon’a gitti; özellikle Ordu Havaalanında akıl almaz bir şekilde kumpasa maruz kaldı ama o bildiği yoldan dönmedi ve bu iftirayı da savuşturmasını bildi. İmamoğlu’nun bir diğer artısı da klasik CHP’li olmamasıdır. Benim çocukluğumda bizim akraba ve komşularımızın içinde “muhafazakâr CHP’liler vardı!”; Ekrem İmamoğlu’nu onlara benzetiyorum. Milletin değerlerine saygılı, ötekileştirmeyen duruşu Ak parti seçmeninin İstanbul’da kendisine oy verirken rahatsızlık hissetmemesini sağladı.

Ve bütün bu anlattıklarımdan bağımsız düşünülmeyecek “iktidar olanların siyasi kibri” İstanbul’da ki seçimleri etkileyen en önemli faktördür!

Milletin seçtiği daha doğrusu yönetmeye talip olanlar; akıl, adalet, hoşgörü, sağduyu gibi birçok meziyeti ayaklarının altına alarak siyaset yapmaya başlamışlardı uzun süredir!

Daha önce kendi işimi yapmış sonrada kamu kurumunda çalışan birisi olarak hayatımda hem ülkeyi yönetenler hem de “hükümetlerin atadıkları” olmak üzere pek çok yönetici gördüm onlarla çalıştım. Sadece benim değil, genel kabul görmüş kriterler açısından bakacak olursam; çoğunun değil iyi bir yönetici olmak, yönetme vasfı ile ilgisi bile yoktu!

Bu ifadelerim sadece “Ak Parti iktidarı” için değildir elbette. Ancak Ak Parti iktidarları için şu tespiti çok rahatlıkla yapabilirim; geçmişte tanıdığım iktidarlarda hem yöneten hem atanan kişilerin hiçbirisi şu anda ülkeyi yönetenlerin bir kısmı kadar “cahil, hoyrat, adaletsiz, kendini bilmez, sorumsuz, kibir kumkuması” ve "ben dedim ben yaptım, sizde kim oluyorsunuz" tavrında olmamıştı!

“Siyası kibre” bugün ki Türkiye’de yaşamakta olduğumuz iki müşahhas örnek vererek yazımı nihayetlendirmek istiyorum…

Yıllardır kendi yönettiği halkının bir kısmını ötekileştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sevenleri tarafından yapılan “övgüde” olduğu gibi; “Dünyanın ve Ümmetin hakkaniyetli tek lideri” yakıştırmasından sonra;

Şimdide İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan Ekrem İmamoğlu’nun; “İstiklal Savaşımızın Başkomutanı/ Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e” sevenleri tarafından benzetilmesi sanırım “siyasi kibirde” ve “aşırı övgüde” şuursuzca çok ileri gitmemizden kaynaklanıyor!

Onun için yol yakınken bundan sonrası için bu abartılı övgülerden hangi siyasetçi olursa olsun kaçınılmasını âcizane tavsiye ederim.

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…