Dr. Ali Rıza SAKLI

Rize Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden 105 öğrenci ile birlikte 10 Mart 2012 Cumartesi günü bir Batum gezisi yaptık… Rize’den yola çıktığımızda hava gayet iyiyken, Batum’u kar altında bir şehir olarak bulduk… Öyle ki, şehir merkezinde yerde kar olduğu gibi halen yağmaya da devam ediyordu. Bu yazıda, kar altındaki Batum izlenimlerimizi size aktarmak istiyoruz.

Sırasıyla anlatmak gerekirse; Sarp Sınır Kapısı’nın Türk tarafında önemli bir zaman kaybettiğimizi ifade etmeliyiz. Nüfus Cüzdanı ile geçişler başladıktan sonra, her gün ortalama 6000 kişinin sınırı geçtiği söylendi ve yoğunluk sebebiyle burada 2 saatten fazla bir süre beklemek zorunda kaldık. Meğer grup gezilerinde bir gün önceden isim ve T.C. Kimlik Numaralarının listesi fakslanırsa, akşamdan hazırlık yapılıyor ve geçiş hızlanabiliyormuş.

Sarp’ta Gürcistan tarafının modern bir sınır kapısına sahip olduğunu, bizim tarafın eski ve ilkel kaldığını ifade etmek zorundayım. TOBB desteğiyle düzenlenen ve 2009 yılında açılışı yapılan Türk Gümrüğü, şu anda yetersiz kalmış durumda… Geçişlerde zorluk yaşatan da bizim taraf, Gürcistan tarafı değil…

Batum’a doğru yola çıktığınızda ilk karşınıza çıkan; yolun sağ tarafında yer alan ve iki kişinin bulunduğu bir heykel oluyor. Oradakiler, Batum’da evlenenler buraya uğruyor filan gibi bir şey söylediler, ama anıtın kitabesi farklı şeyler söylüyordu. Kitabeye göre, Aziz Andrew Gürcistan’a bu yoldan girmiş ve anıt bunun anısına dikilmiş… Aziz Andrew’un Bizans Ortodoks Kilisesi’ni kuran bir din öncüsü olduğunu, araştırınca bulabiliyoruz. Anıtın sağ elinin “dur” dercesine el içi görünecek şekilde yukarı kalkık olması, Bulgar ikonograf Yoan’ın Azizin ikonunu bu şekilde resmetmiş olmasından kaynaklandığı anlaşılıyor. Anlayacağınız, Batum’a daha girişte Hıristiyanlık damgasını vurmaya özen gösteriyorlar. Biraz daha ilerlediğinizde yolun alt kısmında demirden bir haç dikkatinizi çekiyor.

Şehre girdikten sonra da, birkaç tane kiliseye tesadüf ediyorsunuz, ama şehir merkezinde tek cami bulunuyor. Minaresi olmasa bu caminin varlığını anlayamazsınız. Çünkü caminin avlusunun girişi alelade bir kapıdan oluyor ve cami gibi avluyu da dışarıdan görme şansınız yok… Nüfusunun önemli bir kısmı Müslüman olan Batum’da, gizli bir el adeta İslam’ın izlerini gizlemeye, kapatmaya çalışıyor gibi hissediyorsunuz. Daha önce yıkılan Aziziye Camii’nin yeniden inşası için Kültür ve Turizm Bakanlığı Gürcistan Hükümeti ile anlaşma yapmış ve Gürcülerin caminin yeniden inşası için yer tahsisi yapacakları bilgisi medyada yer almıştı. Bu caminin bir an önce yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Batum’daki Hıristiyanlar sadece Ortodoks mezhebine bağlı değiller. Ortodoks Gürcülerin yanında, Gregoryan Ermenilere ve Katoliklere ait kiliseler var. Acaristan’daki toplam Ermeni nüfusu 16.000’e yakın ve 400.000’e yaklaşan Acaristan nüfusunun %4’ünü oluşturuyor. Batum şehir nüfusu ise 140.000 civarında bulunuyor. 1926’da 45.000 nüfusla Rusya’ya kalan Batum’un o zamanki nüfusunun %80’i Müslüman’dı. Şimdi ise Müslüman nüfus oranı %30’lara kadar gerilemiştir. Terkedildiğinde 15 camisi olan şehir, bugün sadece bir camiye sahiptir.

Öğrenci grubumuzdan 20 kadarı ile Batum Orta Cami’yi ziyaret ettiğimizde, birçoğumuzun ayaklarına su girmiş ve epeyce üşümüştük. Yemeği götürdüğümüz dürümleri yiyerek halletmiştik, bu sebeple Cami yanındaki Türk lokantalarına girmedik. Rize tipi çay ocağında bir çay içmeyi arzu ettik, ama burası da doluydu. İçeri girip, dışarıda bize çay vermelerini istediğimizde, içeridekiler kalkıp bize yer verdi ve içeride çayımızı içme imkânı bulduk… Başlangıçta öğrencilere “burada çay içelim” deyince, kız öğrenciler “ama içeridekilerin hepsi erkek” dediler, fakat çay demleyip servis yapanın bayan olduğunu görünce şaşırdılar. İşte kültür farkı burada kendini göstermiş oluyordu.

Bu çay ocağında Rize Üniversitesi’nden geliyoruz dediğimizde bize ilgi gösteren bir Doğu Türkistanlı ile tanışacağımızı hayal edemezdik tabi… Batum Devlet Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı Profesörü Muhammed Hoca ile Türkiye Türkçesi ile sohbet etmek içtiğimiz Rize çayı ile birlikte içimizi ısıttı. Önceki gidişimde tanıştığım Ahıska Türkü amcayı hatırladım. Batum Orta Cami’nin bulunduğu cadde, Türk caddesi olarak anılmaktaymış. Burada her şey; yemek, çay vs. Türk zevkine göre… Ama cadde biraz dar ve küçük doğrusu…

Hıristiyanların yolda giderken aniden durup istavroz çıkardığını, kilisesinin önünden geçerken birden durup istavroz çıkardığını görebiliyorsunuz. Virjin Mary (Bakire Meryem) Kilisesini ziyaret ettiğimizde Cumartesi günü toplu ayin vardı. Öğrencilerimize ilginç geldi tabi…

Yılmaz Karakoyunlu’nun “Çiçekli Mumlar Sokağı” adlı romanında, Batum’dan ve buradaki büyük yetimhaneden bahsediliyor. Şu anda da bu yetimhanede her dinden çok sayıda çocuk bulunduğu biliniyor ve bazı kaynaklarda bu çocukların Hıristiyanlaştırıldığı ifade ediliyor. Burayı görme fırsatımız olmadı.

Batum’a giderken Osmanlı’dan kalma büyük Gönye Kalesi’ni ziyaret edebiliyorsunuz. Sadece surları kalmış olan kalenin içinde küçük bir müze de kurulmuş… Ancak, burada sergilenen eserlerin talan edilmiş bir kaleden çıkan, çoğu zamanında korunmadığından parçalanmış kalıntılar olduğu, bir kısmının ise yapılan kazı sonucu çıkarıldığı anlaşılıyor.

Osmanlı’nın 400 yıl yönettiği Batum’dan Osmanlı izleri silinmiş gibi… Buna karşılık şehir Rus mimarisine göre inşa edildiği söylenen, çok sayıda eski ve estetik binalara sahiptir. Şehrin en önemli özelliği binalarının eski ve güzel olmasıdır. Yeni yapılan binalarda da mimari üsluba, estetiğe ve dikkat çekici olmasına özen gösteriliyor.

Ters çevrilmiş bir şişe görünümündeki binanın bir otel veya özel bir mekân olduğunu düşünüyorsunuz. Ama burası Batum Polis Müdürlüğü binasıymış… Bizdeki tekdüze ve adeta üslupsuz devlet binalarını hatırlayıp şaşırıyorsunuz. Şehrin merkezindeki Sheraton Oteli ve yapılmakta olan diğer otellerle, Batum, önümüzdeki yıllarda adından çok söz ettireceğe benziyor. Şehir merkezinde son zamanlarda sayıları artan mekânlar ise kumarhaneler. Lüks otellerin ve genelde “casino” adı taşıyan kumarhanelerin artmasından, buranın bir merkez olarak seçildiğini anlıyorsunuz. Ayrıca, şehirde USAİD adlı ABD yardım kuruluşunun ofisinin bulunması, ABD’nin burayı bir politik unsur olarak gördüğünü bize anlatıyor.

Batum’un en önemli turistik değerlerinden biri ünlü Botanik Parkı’dır. Şu anda dünyada ikinci sırada yer aldığı söyleniyor. Şehirden birkaç kilometre ileriye doğru giderek orman içindeki park girişine ulaşıyorsunuz. Biz gittiğimizde, şehir merkezine göre biraz daha yüksek olan park alanında 15 cm kadar kar vardı. Gönye Kalesi’ni toplu ziyaret ve öğrenci indirimiyle kişi başı 1 Lari (1,10 TL)’ye ziyaret eden öğrencilerimize bu defa indirim yapılmadı. Herkese eşit olmak üzere 6 Lari giriş ücreti istenince, zaten kar altında fazla ilerleme şansımız olmayacağından geniş katılımı öğrencilere önermedik; meraklı olan 15 kişi ile parkın bir bölümünü gezdik. Toplam 21 bölümü olan botanik parkının Çin ve Japon ağaçlarının yer aldığı birinci bölümünün bir kısmını gezdikten sonra, kar sebebiyle parktan ayrılmak zorunda kaldık… Fakat havalar ısındığında, erken gelip 2-3 saatin rahatça harcanabileceği bir ziyareti düşünmek gerektiği kanaatine vardık.

Batum, dünyanın en iyi aydınlatılan şehirlerinden biri durumunda… Kış olduğu halde, akşama doğru pek çok binanın dışarıdan ışıklandırıldığını, sahillerde palmiye ağaçlarının her birinin altına bir ışık yerleştirilerek aydınlatıldığını görüyorsunuz. Yaz aylarında, havuzların ve fıskiyelerin de devreye gireceği düşünüldüğünde, harika bir gece aydınlığı sağlanacağını hissediyorsunuz.

Batıda en ışıklı şehirlerden bir olan Las Vegas’ın bir kumar merkezi olduğu biliniyor. Şimdi de ismi kumarla anılmaya başlanan Batum şehrinin aşırı ışıklandırılmasından bahsediyoruz. İnsanların ışıklı tabelalar ve rengârenk gece manzaraları ile kendilerini aşmaları ve yüksek kumar oynamaları teşvik ediliyor olsa gerek, diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

Daha önce bir kez daha Batum’u ziyaret etmiştim. O zaman da, şimdi de sokaklarda fazla insana rastlamıyorsunuz. Çayeli Eğitim Fakültesi öğrencisi rehberimiz, burada insanların gece ortaya çıktığını, hayatın gece yaşandığını söylüyor.

Her şeye rağmen, Batum bizim komşumuz ve geleneksel İslami bir kültüre ve önemli bir Müslüman nüfusa sahip önemli bir yerdir. Batum’un dış ülkelerle önemli bir ticari ilişkisi yok gibi görünüyor. Satılan Çin menşeli mallar bile Türkiye üzerinden Batum’a giriyor. Bu sebeple, Rize’de 5-6 liraya alabileceğimiz bir şemsiyeye 10 lari (11 lira) vermek durumunda kaldık.

Batum’da turizme ve yerel halka yönelik ticaret yapılabileceğini düşünüyoruz. Yerel halkın gelir düzeyi düşük olduğundan, kısa vadede talep yetersizliği yaşanabilir. Türkiye’den giden ziyaretçilere hitap edecek dükkânlar da açılabilir. Bu tür faaliyetleri yaparken, Batum’un içinde ve köylerinde yaşayan Müslüman unsurlarla ortaklık kurarak veya onları çalıştırarak şehirde varlıklarını hissettirmeleri sağlanabilir.