İnsanın düşünme ve sorgulama dünyasını esir alan, onun iradesini hiçe sayan, “bizim dediğimiz ve yaptığımız her şey doğrudur!” buna inanacak ve bu minval üzere hareket edeceksiniz istismarına gönül dünyasını ardına kadar açan insanın “dramatik serüvenini” yaşıyor İslam Coğrafyası!

Bu gerçeklerden yola çıkarak şu tespiti rahatlıkla yapabiliriz…

İslam Dünyasının bugün ki bu perişan hali “Batı Emperyalizminin” iştahını çektiği inkâr edilemeyecek bir gerçektir!

Bu kadim yeryüzü bölgesi; zengin coğrafyası, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, tarihi dokusu v.b gibi nedenlerle asırlardır Batının iştahını çekmiş ve bundan sonrada çekmeye devam edecektir!

Bugün itibariyle halkı cahil bırakılmış, gençliği Batı hayranlığıyla yetiştirilmiş, kendi kültür ve medeniyetine yabancılaştırılmış İslam Coğrafyası elbette birilerinin at oynattığı saha olacaktı!

Parası olanın dünyaya tamahı, ilim adamının/aydınının korkak ve ikiyüzlü, siyaset adamının kendi halkına karşı bile hilekâr olduğu bu coğrafyada bugün ki sonuç elbette kaçınılmazdır!

İtiraf edelim artık; biz Müslümanlar olarak İslam’ı, insanı ve tarihimizi tanımak zafiyetimiz olduğu için dünyayı tanımıyor ve bu kriterlere göre de düşünemediğimizden dolayı güçsüz ve perişanız birkaç asırdır!
Bana göre İslam coğrafyasında bugün yaşanılan kargaşanın kaynağı “sorgulama yeteneğini kaybeden insanın kendisidir!”

Maalesef yüz yıllardır elimizde bize ait olan tarihi, kültürü, medeniyeti, sanatı, musikiyi bir kenara bırakıp tüm suçu Batı medeniyetinin üzerine atma kolaycılığına düştük!

Onun içindir ki;
Son yıllarda bu bölgeye kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyen “yenidünya düzeni” , İslam Coğrafyasını kendisine getireceği ve daha uyanık olmasını gerektireceği yerde iyice kargaşanın içine sürükledi!
Bu o kadar açık bir gerçek ki ; “Arap Baharı” dedikleri ne idüğü belirsiz bir süreci bu coğrafyaya yaşatarak oluk oluk kan akmasına sebep oldular!

Vicdan sahibi her birimizin bu söylediklerime itirazı olacağını şahsen düşünmüyorum.

Bölük pörçük de olsa anlatmaya çalıştığım düşüncelerim yaşadığımız coğrafyanın gerçekleri çünkü!

Şimdi bizim sorgulamamız gerek asıl gerçek şudur;

“Kurdukları sahte otorite ve hesapsız kitapsız zenginlikleriyle İslam Coğrafyasının başına bela olan diktatörlerden bütün dünya iğreniyor ve fakat dünyaya hâkim güçler, bu dünyanın diktatörleriyle de işbirliği yaparak coğrafyaya çekidüzen vermekten de geri durmuyorlar!”

Bu coğrafyadan bağımsız düşünemeyeceğimiz Türkiye’miz üzerine; “Yenidünya Düzeninin” akıl sahipleri(!) son otuz-kırk yıldır “çeşitli bahanelerle!” ülkemizin başına çorap örmekle zaten meşguller! 

İslam Coğrafyasının yıldızı güzel ülkemizi, Orta Doğunun bataklığına çekerek,1. Dünya savaşı ve onu takip eden “Milli Kurtuluş Savaşımızda” yapamadıklarını yapmanın hayali içindedirler!

Onun içindir ki, Batının asırlardır bitmez tükenmez hayali olan “Türk’leri geldikleri coğrafyaya sürme” çabasına karşı;

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün insanlık tarihinin sonuna kadar geçerli olacak, “Yurtta Sulh Cihanda sulh” sözünün ruhu ile yola çıkan “Silahlı Kuvvetlerimiz” bugün sınır ötesinde bu söze uygun davranarak “Batının bu coğrafya üzerinde bitmek bilmeyen emellerini” sekteye uğratarak bölge insanına huzur getirme çabasındadır.

Benim bütün temennim bu saatten sonra şudur;

İslam Coğrafyasını kan banyosuna çeviren sömürgeci “yenidünya düzeninin” planlarını yerle bir etmek için bu coğrafyanın devletleri birbirleriyle aracısız, önyargısız bir şekilde bir araya gelip görüşmeliler.

Eğer bu birliktelik başarılamazsa “yarın çok geç kalınmış” olur ve maalesef bu kadim coğrafyanın dramatik serüvenini uzun yıllar umutsuzca izlemeye devam ederiz!

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…