15 Temmuz hain darbe girişiminin benim gözümde ki durumu şudur; bu darbeye katılmış kişiler (asker-polis ) dışında ki vatan evlatlarının “hain darbeye girişimine karşı” kahramanca duruşlarından “zerre şüphe” duymamışımdır!

Bu darbeye karışanların “saçma hayalleri” açısından değil, darbenin bizi getirdiği noktanın sonuçları açısından irdelenmesin doğru olacağını bu saatten sonra düşünüyor olmamız doğru olandır…

Anadolu Coğrafyasında ki son devletimiz içten ve dıştan hepimizin farkında olduğuna inandığım bir şekilde, ”sarsılması ve zayıflaması” için büyük bir bedel ödemiştir 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüyle!

Ne yazık ki; hain darbe teşebbüsünden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında toplanan Türkiye’nin tüm yönetim gücü yavaş yavaş tehlikeli bir hal almaya başlamıştır!

Kendisi gibi düşünmeyen siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, düşünce adamları, medya kuruluşları, velhasıl kendisine muhalif olan herkimse “ya hainlikle, ya da fetöcülükle” suçlanır oldu!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu ile başlayan bu yaftalama, MHP’den ayrılarak “İYİ Partiyi” kuran Meral Akşener’le tavan yaptı!

15 Temmuzdan sonra şahit olduk ki; iktidar partisi yeryüzünde ki tüm Müslümanların (tartışılır tabii) dostu olduğunu ilan etmesine rağmen, kendi gibi düşünmeyen içerde ki tüm muhalefeti “düşman” olarak yaftalamaktan bir beis görmedi!

İşte, Recep Tayyip Erdoğan ve çevresinin oryaya koyduğu bu düşünce pespayeliği, neredeyse tüm Ak Parti seçmenini etkileyerek toplumda ki kutuplaştırmayı derinleştirdikçe derinleştirdi!

Bu duruşun, doğurduğu sonuçlar ve tarihi mesuliyeti doğrudan doğruya bu politikaları kendi tabanına her türlü istismar mekanizmasıyla “dikta” ettiren iktidardır!

Şunu yeri gelmişken ifade edeyim. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne gelene kadar ki “Ak Parti- Gülen Hareketi” ve o gün ki ilişkileri hatırlatmak ve anlatmaktan kendi adıma söyleyebilirim ki “gına” geldi. Şunun için söylüyorum. En ufak bir itirazda dahi “ Reisseverler! “ hemen ayağa kalkıyor en galiz ifadelerle ve tabii suçluluk psikolojisiyle saldırıya geçerek ipe sapa gelmez iftiralar atıyorlar! Ben inanın bu hezeyanlara artık cevap vermek istemiyorum!

Halbu ki; ilk defa olarak Türk Milleti; medyasıyla, sivil toplum örgütleri ve tüm partileri ile birlikte “hain darbe” den sonra birleşmiş/ kenetlenmiş ve ortak bir tavır ortaya koymuştu!

Bu büyük ve gıpta edilen uzlaşmanın ilkeleri bellidir. Ve bugün dahi o ilkeleri hayata geçirebilir bu toplum. Ama gelin görün ki; iktidar olanlar “kendi ilkelerini” dayatarak, kendisi gibi düşünmeyen toplumun geri kalan kesimini “fetö ihanet çetesi” propagandasını yapıyorlar diye suçlayıp duruyorlar!

Şimdi ben şöyle düşünmeden edemiyorum…

Demek ki insanın vicdanını ihtiras esir alınca, bu ihtirasın tatmini uğruna her tutumu takınması, kendisi gibi düşünmeyenlere olmadık iftiralar atabilmesi olabiliyormuş!

Bunları birilerini kızdırsa da yazmam da ki temel neden şudur; Türkiye tarihi ve özellikle son devir olan 16 yıllık Ak parti iktidarı “yanılmak ve yanıltılmak” üzerine bugüne kadar geldiği için, yarın ki günde yeniden kendisi gibi düşünmeyenler üzerinden “yanılmış” olmalarına şimdiden dikkat çekmek içindir!

Dün kendilerine “düşman” olarak gördükleri en galiz ifadelerle saldırdıkları “MHP ve onun genel başkanı” konusunda da yanılmış olduklarını; aslında çok değerli bir devlet adamı olan Bahçeli’yi anlayamadıklarını son aylarda dillendirip duruyorlar!

Şimdi; büyük devlet adamı sayımız ikiye çıktı! Reis ve Bahçeli Reis elbirliğiyle Türkiye’yi “baskın seçime” götürüyorlar! Sakın ha; dün kandırmıştı bizi sonra kandırmadığını anladık bugün deseniz de yarın ilk yol kazasında “Bahçeli bizi kandırdı” demeyesiniz!

Sonuçta şunu ifade edebilirim; Ak parti ile Gülen cemaati arasında ki dün ki ilişki kesinken ve Ak Partinin gelişmesinde, devletin bütün organlarını ele geçirmesinde direk faydalandığı eski yol arkadaşlarının durumu ortadayken, bugün kalkıp ülkenin meselelerine kendileri gibi bakmayanları “hain ve işbirlikçi” diye yaftalaması tutarsızlıktır!

Dün kendilerine en ağır eleştirileri yapan iki siyasi partinin genel başkanlarını, partilerinin kapısına kilit vurarak partilerine alan iktidar, bugün de iki siyasi partiyle seçim ittifakı yapma yoluna gitmiştir.   İktidarın ve yeni ortağının; ayak oyunlarına karşı “milli bir duruş” sergileyerek “İYİ Partinin” seçime girmesi için mecliste grup kurmasına yardım eden CHP’na, Fetönün talimatlarıyla bunları yaptılar demesi, her zaman ki gibi dara düştüklerinde “milletin maddi ve manevi duygularını” istismardan başka bir şey değildir!

Sırf sizin gibi düşünmüyorlar diye geniş halk tabanına dayanan partileri “Fetöcü ve işbirlikçi” diye yaftalamak bir tükenişin eseridir!

Ak Partiye yıllardır oy veren geniş halk kitleleri bilmelidir ki; bizim kavgamız kendileriyle değil, her türlü istismarla bugüne kadar kendilerini oyalayan/kandıran iktidar partisiyledir!

Bu olup bitenler karşısında meselelere tarafsız bakabilenler yarın ki günde vicdanlarına hesap vermekten kurtulabileceklerdir. Siyaset gelir geçer. İnsan birilerinin değil kendi inandığı hakikatleri hayat haline getirmelidir. Hakikati arayan insan bana göre imtihanın sırrına vakıf olmuş demektir. Ve hakikati arayan insanın yol arkadaşı da onun vicdanıdır!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…