Bu dünyada yaşayan her birimizin vazifeleri vardır…Ama gelin görün ki, kimimiz olup bitenlerin farkında kimimiz de farkında olmadan hayatımızı idame ediyoruz… 

Ama hepimiz için ortak payda olması gereken vazife yaşadığımız bu hayatı anlamlı kılmak adına göstereceğimiz çabalarımızdır…

İnsanoğlu çıkmış olduğu bu yolculukta hayatını nasıl anlamlı ve değerli kılacaktır? Bütün meselemiz bu soruda düğümlenmektedir!... 

Bu yazımın ana ekseni her ne kadar bu hayatı anlamlı kılmak adına göstereceğimiz çaba olsa da genel anlamada İslam Coğrafyasının bugün ki perişanlığının sebepleri üzerinde olacaktır!... 

Ahmet Hamdı Tanpınar’ınetrafımızda olup bitenlerin şuuruna varırsak yaşamak bizim için bir dua olur” sözü, insanoğlunun “Allahın varlığını unutmadıkları” müddetçe mutlu olmalarının, iyi ve güzele meyletmeleriyle mümkün olacağını bize hatırlatmaktadır… 

Bu şuurda olmayan insan mutsuz olmakla kalmıyor dünyamızda ki bütün olumsuzlukların da kaynağını oluşturuyor. Bazılarımız yaşadığımız bu hayatı sıradan bakış açısının dışında seyretmekle yetiniyor. Bu sıradan bakış açısının dışında olanlarımız olup bitenlere birde gönül gözü ile bakabilmekte ve bu dünyada ki olup bitenlerin esrarına vakıf olabilme gayretindeler… 

İnsanı maddi ve manevi açıdan tanımak için “İslami” tanımak gerekir. Gerçekten İslami anlamak demek insanı anlamak onun ihtiyaçlarını, isteklerini ve ızdıraplarını derin bir duyarlılıkla bilmek ve ona göre davranmak demektir. Bu noktayı başarabilen insan hayatını anlamlandırma konusunda ki en zor etabı geçmiş demektir!... 

Fakat ne yazıktır ki; İslam coğrafyası bu manada bir nasıpsızlığın girdabında debelenip durmaktadır!

En haklı davaların ve en doğru fikirlerin en sağlam inançların ehliyetsiz ellerde başarısız duruma düştükleri buna mukabil nice haksız davaların  ,bozuk fikirlerin ve düşüncelerin güçlü ellerde mesafeler alabildiklerini ibretle müşahade  etmekteyiz!... 

İtiraf edelim artık, biz Müslümanlar olarak İslami ve insanı tanımak zafiyetimiz olduğu için dünyayı  tanımıyor ve bu kriterlere göre düşünemediğimizden dolayı güçsüz ve perişan durumdayız bugün için... İslam coğrafyasında ki bugün yaşanılan kaosun kaynağında yatan gerçek budur! 

İslam dünyası “İlahi emirlere” uyduğu dönemlerde güçlü bir kültür ve medeniyeti temsil ediyordu. Ama son birkaç asırdır bu ölçülere riayet etmeyince doğal olarak hayatın anlamını idrakten uzaklaşmış maddi ve manevi olarak da “batı medeniyetinin” boyunduruğu altına girmiştir. 

Bizim bu olup bitenleri çok iyi analız etmemiz gerekmektedir artık. Birliğini ve bütünlüğünü kaybeden İslam Ülkeleri, her sahada kaybetmenin telaşıyla kendisine olan güvenini de tam anlamıyla yitirmiştir.

Bütün bu olup bitenlerin kaynağı yukarda izah etmeye çalıştığım gibi, dünyanın nereye doğru gittiğini kavrayamayan ve kendisini de anlamaktan mahrum olan İslam coğrafyasını idare eden  idareci kadro ve yönetilen halktır! 

Bugün artık görülmüştür ki, kulak vereceğimiz tek evrensel ses “Kuranın sesidir”. Bu ses bize “Allahtan başka sığınak, dayanak yoktur” İlahi hükmünü hatırlatmalı artık…Bu sese kulak vermeyen İslam Coğrafyası bugün yaşadığı zülüm ve kaosların müsebbibi olarak batıyı görme yanlışından kurtulması gerekmektedir. 

Maalesef kurdukları sahte otorite ve hesapsız kitapsız zenginlikleriyle İslam Coğrafyasının başına bela olan diktatörlerden bütün dünya  iğrenmeye başlamıştır!... 

Bizim ülkemiz ve insanımızın bu eleştirinin neresinde olduğunu söylediğinizi duyar gibiyim! Bu ayrı bir yazı konusu ama şunu kısaca ifade edebilirim ki, biz tabiri caizse keseden yemeye devam edenlerin kategorisindeyiz hala!...

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim….

İnsan Yaratıcısından uzaklaştıkça zulümlere duçar olması kaçınılmazdır.  Eğer insan etrafında olup bitenlerin şuuruna vakıfsa “Allahtan başka İlah yoktur” düsturuna sahip olarak ,sahte tanrılardan da kurtulmuş olacaktır!...

…Ve insanlığın tarihi serüveni bu noktaya gelmiş dayanmıştır da!

Bugün İslam Coğrafyasında yaşanılanlar bu tespitlerimin karineleridir de aynı zamanda… 

Görüşmek üzere, Allaha emanet olunuz…