Türkiye ne zaman büyük bir sıçrama yapsa veya uluslararası arenada önemli bir avantaj elde etse hemen önüne bir engel çıkartılır. İster beğenelim veya beğenmeyelim, bugün Ülkemiz; Cumhurbaşkanı ve Başbakanıyla en uyumlu ve dolaysıyla en istikrarlı bir dönemi yaşıyor. Tabi bu uyum, siyası ve ekonomik istikrar memleketimize; Huzurlu kalkınma, refah ve mutluluk olarak geri dönecektir. Fakat bir şartla bizi rahat bırakırsalar. Maalesef her benzer dönemlerde olduğu gibi, bu seferde yakaladığımız,  bu altın dönemde de bizi yine rahat bırakmayacakların sinyalini vermeye başladılar.

Hatırlayın, Arap baharı olmuştu. Ortadoğu’da ki Mübarek ve Kaddafi gibi yıllanmış diktatörler, Batının da çok net bir şekilde destekledikleri iç ayaklanmalarla bir bir devrildiler. Sıra Suriye’ nin kanlı diktatörü Esad’ a (bazıları Esed dıyor) gelmişti ve yıkılması an meselesiydi. Bu arada Mübarek ve Kaddafi’ nin yıkılmasını beklemediği için, oradaki halk harekatlarına destek konusunda yeterince inisiyatif alamayan Türkiye, Bu kez Esad’ a karşı oluşan harekata her türlü desteği vererek, Batı ya karşı önemli bir üstünlük elde etti.

O kadarki, daha doğrusu benim dışardan görebildiğim kadarıyla Esad yıkılsaydı oluşacak yeni yönetim, Türkiye’nin bir yavru vatanı gibi bizimle çok iç içe olacaktı.  Bu durum ise, Türkiye’ yı 90 yıl önce Lozan’ da Anadolu topraklarında sıkıştırıp bırakan Batı’ nın derin güçlerini endişelendirmişti.

Bu sebeple, Ülkemizi bu büyük avantajdan mahrum etmek için, Lozan’da kayıp ettiğimiz eski vatan topraklarımıza, dolaylı olarak ta olsa geri dönmemizi engellemek için, Esad’ ın yıkılmasını durdurdular. Bu durumda Türkiye’ mizde maalesef futbol tabiriyle kelimenin tam anlamıyla hop sayıta kaldı. Yanı ortada kaldık. O saatten sonrada, desteklediğimiz Esad’ a karşı oluşan koalisyon güçlerine, özellikle ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) ya “artık şartlar değişti bizde sizi gereksiz yere destekleyemeyeceğiz siz de vaz geçin” diyemediğimiz için, büyük bir umutla Esad yıkılana kadar desteğimizi devam ettiriyoruz. Bu süreç ne kadar çok uzarsa Ülkemize maliyeti de o derece artmaktadır.

Temennimiz hatta dualarımız Bir an önce Esad diktatörlüğünün yıkılıp Suriye’ nin tamamının, Türkiye’ nin desteklediği OSO nun eline geçmesidir.

ABD ve İngiltere’ nin başını çektiği Batı dünyası; 30 yıl önce başımıza bela ettikleri PKK dan sonra, şimdi de önümüzü IŞİD ile kesmeye çalışıyorlar.  Şu kadarını bilmemiz lazım kı bu İŞİD denilen örgüt he ne kadar dışardan İslami kimlikte bir örgüt gibi gözükse de tamamen, ABD, İSRAİL ve İNGİLTERE’ nin kurdukları bir örgüttür.

Batılı ülkeler IŞİD ı kurarak bir taşla birkaç kuş vurmaya çalışmışlardır. Bu emellerine bu güne kadar maalesef ulaşmışlardır.

Bu bir taşla vurulan birkaç kuş şunlardır:

1- IŞİD sayesinde Türkiye’ nin Esad sonrası oluşacak yeni Suriye’ ye hâkimiyeti çok zorlanacak veya harekât alanı oldukça kısıtlanacaktır.

2- Bugün IŞİD sayesinde Kobani işgal edilerek, PKK nin Suriye koluna yardım ediliyor. Eğer İŞİD olamasaydı Kobani işgali olmayacak sonuçta söz konusu yardım da olmayacaktı.

3- IŞİD her gittiği yerlere çok vahşi katliamlar yapmaktadır. Birde bu katliamlar ya TV kanalları önünde yapılmakta yahut ta kendileri kameraya çekip gerçek veya sosyal medyaya bu görüntüler servis edilerek, bu çok kötü görüntülerle İslam’ in çok güzel ve insancıl yüzünü dünyaya hiç alakasız bir şekilde kötü gösteriyorlar. Batı dünyası arlarında çok sayıda gizli ajanlarının da olduğu bu kişileri kullanarak, Bütün dünyaya bakın İslam dini böyle bir dindir demeye çalışıyorlar.

Şuanda maalesef Türkiye’ nin Devlet olarak,  biz vatandaşların da ferdi olarak yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Yüce Rabbimize, ALLAH celle celalüne iltica edip, bu olumsuz durumlardan kurtulmamız için samimiyetle ve ısrarla Dua etmeliyiz.

ALLAH c.c. yar ve yardımcımız olsun. Kalın sağlıcakla.