Hayatı okumak,anlamak ve sorgulamak,şuurumuzun seviyesine göre değişir.İnsana verilen en büyük nimet şuurdur dersek yanılmış olmayız.Doğumdan ölüme kadar bilmeye,öğrenmeye programlanmış insanoğlu,doğruları bilmek mecburiyetindedir…

 Bildiklerimi,gördüklerimi,gözlemlerimi harmanlayarak sizlerle paylaşma derdim olduğundan,bu yolda şuurlu bir koşuşturmanın içinde oldum ve düşüncelerimi bugüne kadar bu sayfa aracılığıyla sizlerle paylaşmaya gayret ettim…

Hafta sonu dinlenmek için oturduğum bir çay bahçesinde kulak misafiri olduğum sonra da kendimi ortasında bulduğum sohbet bu hafta ki yazımı yazmama vesile oldu…

Biri yetmiş diğeri seksene merdiven dayamış iki emekli amca kendi aralarında heyecanlı bir sohbete tutuşmuşlardı.Kulak misafiri olduğum ve benim sohbetlerine futursuzca katılmama kadar geçen zaman içerisinde ki tek konuştukları konu,hükümetin emeklilere verdiği zam oranıydı!

İki yaşlı amcamızda verilen zamdan memnun olmadıkları etrafında konuşurken ben gayrı ihtiyari onlara dönerek “ülkede maaşından ve verilen zamlardan memnun olmayanlar sadece emekliler değil ama zamlardan daha önemli meselelerimiz var bu ülkede,o konular hakkında ne düşünürsünüz” diye sordum.

Daha yaşlı olan emekli amcamız beni önce bir kaç saniye süzdü sonrada”evladım,yıllarca çalıştım çabaladım,çalışırken sıkıntılarla boğuştum.Çocuklarım yetişti onları evlendırdım, şimdide torunlarım var. Şu anda iki çocuğum da işsiz,torunlarım okuyorlar ama onların da yarınları aynen bizim olduğu gibi garantı değil.Bu sıkıntılardan sıyrılıp memleket meselelerini düşünecek halimiz mi var,düşünmekse kendi derdimizi yıllardır düşünüyoruz işte” mealin de uzunca bir konuşma yaptı…

Diğer amcamız da başını sallayarak sohbet ve kader arkadaşını tastık ettikten sonra bana dönerek “evladım,anlaşılan senin tuzun kuru,onun için memleket meseleleriyle çok ilgilisin,istersen kendini fazla yorma ne dersin?” diyerek benimle olan sohbetlerine nokta koymak istediler!

Yaşlı amcaların yanından ayrılırken düşünmeye başladım.İnsanımızın ,özellikle hayatının son demlerini yaşayan yaşlılarımızın ülke meselelerine bu kadar kayıtsız kalmalarının kabahatı kimdedir diye? İçinde yaşadığımız cemiyetin meselelerini bilme ve kafa yorma mecburiyetimiz neden ortadan kalktı!

Gençlerimizin durumu da farklılık arz etmıyor bunu zaten biliyoruz! Bu ülkenin gençleri,üzülerek söylüyorum,ülke meselelerine o kadar kayıtsız ki,her hangi bir konuyu konuşmayı dahi onlarla beceremessiniz!

Sanki meselelere ait şuur algımız değişmekte,bencilleşmekteyiz. İzin sürem boyunca ara ara tv’lerde ki gündüz kuşağı programlarına bakma imkanım oldu. Artık yaşlı insanlarımız da bu cümbüşün içerisine dahil edilmişler! Evlenme programları adı altın da insanımızın ne hale geldiğini,getirildiğini gözlemleyerek acı acı tebessüm ettim…

İnsanımızın düşüncesine ve şuuruna kast edilmeye özenle devam edilmekte bu ülkede.Dış dünyanın etkileri müspet olmayınca iç dünyasını zenginleştiremeyen insanımıza kabahat bulmakta vicdanımız sızlatıyor doğrusu!...

İnsanı anlamaya zorlayan sadece kendi dışında ki olup bitenlermidir o da irdelenmeye muhtaçtır.Ama,insan hem yaşıyor hem de bütün olup bitenlerın şuurundan uzak düşüyorsa ya da düşürülüyorsa geldiğimiz noktayı yadırgamamız  doğru olmaz kanısındayım!...

Sonuç olarak ,başa dönecek olursak…insanımızın ,etrafında ki olup bitenleri anlama noktasında ki zaafi gün geçtikçe kangren haline dönüşmüş,şuur dediğimiz kavram dejenere olmuştur! Neleri kaybettiğimizi ve kaybedeceklerimizi de anlamamızda zor olmamaktadır! Kendini bile bilmekten mahrum olan insanımızdan ülke meselelerini bilmelerini istememiz de abesle iştigaldır…

Bu ülkenin insanı,zamanı geldiğin de iktidarı değiştiriyor bu çok güzel bir meziyet. Ama daha önemlisinin,iktidarı değiştirme yerine önce kendisini değiştirmesi olduğunu anladığı zaman “şuurlu” bir vadandaş olacağını bilmelidir..

Yoksa,insanımızı sadece kendi meselelerini düşünmeye,bencilliğe mahkum eden,sadece bugün değil dünde bu ülkeyi idare eden siyasetçilerimiz geleceklerine umutla bakabilirler diye düşünüyorum!...

Görüşmek üzere,Allaha emanet olun…..