Dr. Ali Rıza SAKLI

         Rize yöresinin sahil kesiminde yaşayan ve Türkçe konuşan halka “Horum” denildiği bilinmektedir. Bu tabiri genelde halk kendisi için kullanmamakta, daha çok başkaları tarafından kullanılmaktadır. Horum kelimesinin anlamı ve kullanılış yerlerini ele alarak konuyu aydınlatmak, konu hakkında doğru bilgiler edinmek için uygun olacaktır.

         Ayrıntılı açıklamalara geçmeden önce, bu çalışmada ulaşılan sonucu burada ifade etmek, okuyucuya konunun başında bir fikir vermek bakımından yararlı olacaktır.

Birkaç kaynağın doğrulamasıyla ve etimolojik incelemeye dayalı olarak, Horum kelimesinin Türkçe bir kelime olduğu tespit edilmiştir. Türkçe’de farklı anlamlarda kullanılmış olmakla birlikte, horumun en yaygın anlamı “otluk bağı”dır. “Dünya yansa bir horum otu yanmaz” atasözü bunu en güzel biçimde anlatmaktadır.

Horum adını almış olan; Erzurum’un Aşağı Horum ve Yukarı Horum köyleri halkının tamamen Türk olduğu, bu sebeple halk olarak da bu kelimenin Türkleri anlattığı anlaşılmıştır. Diğer taraftan, Erzurum Horum Düzü’nden gelen kabilelerin Türk olduğu ve yörede yaşadıkları yerde Türk kültürünü yaşattıkları ortaya konulmuştur. Yerleşimin olmadığı Horum Düzü’nde geçici bir süre konaklayan bu Türk kabileleri, buradan yöreye gelmişlerdir.

Horum kelimesi, Türkler arasında çeşitli amaçlarla kullanılmakta olduğu gibi, Anadolu’da bu ada sahip çeşitli yerleşim yerleri de mevcuttur. Ayrıca, bu kelime Karadeniz havzasında geçmişte ve bugün kullanılan hiçbir dile ait değildir. Sadece Türkçe’de ve Türk diyalektlerinde “horum”a rastlanmaktadır. Bu çalışmanın devamında yukarıda ifade edilen hususlara kaynaklarıyla birlikte yer verilmektedir.

***

Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğünde Horum kelimesine şu karşılıklar verilmektedir:

Horum: 1.Biçildikten sonra balya ya da deste haline konulmuş ot. 2.Biçildikten sonra tarlada yapılan küçük burçak ya da mercimek yığınları. 3.Yeni olgunlaşan susam bitkisi, topraktan çıkarıldıktan sonra sapları iple boğulup baş tarafları birleştirilerek yapılan yığın: Horumlar çatladıysa çırpalım.

Bunlardan başka, TDK, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğünde; horum kelimesinin; “deve ahırı”, “bir çeşit oyun”, “sıkıca durulmuş ot yığını”, “büyükçe bir bağ ot”, “bir çevrili otlaktan biçilen ot” biçiminde karşılıklara sahip olduğu görülmektedir. Bütün bu karşılıkların, horum kelimesine Anadolu coğrafyasında verilen anlamları içerdiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, horum kelimesinin “ot bağını meydana getiren tomarlardan her biri” anlamında da kullanıldığı tespit edilebilmektedir. Deyim olarak ise; “ağzını bir horum ot tutmamak” biçiminde “boşboğazlık etmek” anlamında kullanımına rastlanmaktadır. Yine “dünya yansa bir horum otu yanmamak” biçiminde “şartlar ne olursa olsun neşesini yitirmemek” anlamında kullanıldığı görülmektedir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Halk Oyunları Katalogu‘nun Horum maddesinde, Horum kelimesinin Türk dilinin diyalektlerinde çok eski olduğu ifade edilerek, Batum’un Horumi oyunu ve Elazığ’ın Horum halkoyununa geniş yer verilmektedir. Söz konusu Katalogun “Horum” maddesinin girişinde şöyle denilmektedir: “Eski (hı) harfi gibi hırlak söylenmek şartıyla "horum" kelimesi Türk diyalektlerinde çok eskidir. Orun (veya Urun); yer, mekân, mevki, mesken”. Horum kelimesinin Türkçe kökenine bu şekilde değindikten sonra, Elazığ’daki “horum” ve Batum’daki horumi” adlı halkoyunlarına Ek-3’te yer vermek kaydıyla şimdilik geçiyoruz.

***

Prof.Necati Demir’e göre horum kelimesi Türkçe olup; or- kökünden, önce h- türemesiyle hor- biçimine gelmiş olmalıdır. Fiilden isim yapma eki -°m eki ise kelimeye son biçimini vermiş gözükmektedir.[3] Yukarıdaki bilgilerden anlaşıldığı üzere Horum kelimesi Türkçe bir kelimedir. Ayrıca, kelimenin son hecesindeki çağrışımın bir benzeşmeden öteye geçmediği ve kelimenin Rumca olmadığı tespit edilmiştir. Bu durum, Doğu Karadeniz’den Yunanistan’a mübadele ile göç eden kişilere de sorularak teyit ettirilmiştir.

Bazı kaynaklarda “horum” kelimesine benzetilen “horon” kelimesinin Yunanca “horan” kelimesinden geldiği iddia edilmektedir. Büyük Larousse’da “horan” kelimesinin Yunanca “khorus”tan geldiği ifade edilmekle birlikte, Prof. Necati Demir’e göre “hora, horan/horon, horum kelimeleri Yunanca, Rumca, Farsça, Ermenice, Gürcüce, Eski Helence, Lazca ve Cenevizce değildir. Bu tespitlerden sonra Prof. Demir’in tespiti kelimenin Türkçe olduğu yönündedir. Prof. Demir’e göre; “Pek çok araştırmacı detaylı bilgi vermeden, gerekli açıklamaları yapmadan horan kelimesini başka dillere mal etmeye çalışmıştır. Hâlbuki horan, Eski Türkçeden beri yürürlükte olan or- fiilinden türediği anlaşılmaktadır. İlk aşamada ön seste bir h- türemesiyle hor- biçimine gelmiş, sonra fiilden fiil yapan -a/e- eki ile genişlemiş gibi görünmektedir. -n fiilden isim yapma eki ili isimleşmiştir.”[4] Horum kelimesinden ayrı bir kelime olmakla birlikte, bazı kaynaklarda aynı grupta gösterildiği için, horon ve horan kelimelerinin de kökenine burada yer verilmiştir.

***

Erzurum’un Horasan İlçesi’ne bağlı “Aşağı Horum” ve “Yukarı Horum” köyleri mevcuttur. Horasan’ın tarihine bakıldığında, Türklerin Anadolu’yu fethi ile birlikte erken dönemde Türkleştiği görülmektedir. 1071 Malazgirt Savaşıyla birlikte Selçukluların Bizans, Gürcü ve Ermeni krallıklarına karşı kesin üstünlük sağlamaya başlamasıyla birlikte Doğu Anadolu'nun Türkleşmesi de başlamıştır. Bu süreçte İran Horasan'ından gelen Türk toplulukları o zamana kadar ismi “Üskühat” olan yere Horasan ismini vererek burada yerleşmişlerdir. Böylece Horasan bir Türk şehri olmaya başlamıştır.

Erzurum’da Horum Düzü adı verilen bir yer de mevcuttur. Burada 93 Harbi’nde muharebe olduğu gibi, 1914 Aralık ayında yapılan Sarıkamış Harekâtı’nda da çatışma olmuştur. 93 Harbi’nde (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda) Horum Düzü’ndeki muharebeler esnasında dervişleri ile birlikte savaşan Rufai önderlerinden Seyyid Hacı Ahmed Baba’ya atfedilen bir olaya metnin sonunda (Ek-1’de) yer verilmiştir.

***

Rize’nin sahil kesimi halkına Horum denilmesinde, Erzurum’daki Horum Düzü’nden gelerek buraya yerleşenlerin rolü olmuş mudur? Her ne kadar Rize yöresi, Kafkaslar’dan Güney Azerbaycan’a, hatta Bağdat’a kadar çok geniş bir coğrafyadan göç almış olmakla birlikte, sahil halkının Horum kelimesiyle anılması nasıl izah edilebilir?

Erzurum’un Horasan ilçesindeki Aşağı Horum ve Yukarı Horum köylerini ziyaret etmiş olan Tarihçi hemşerimiz Dr.Cemil Kutlu; “Erzurum’un Kürtlerin yoğun yaşadığı bir bölümünde yer alan bu köylerin halkı tamamen Türk’tür” demektedir.

Çayeli’nin Sırt Köyü’nde yaşayan bazı kabileler, Erzurum’un Horum Düzü’nden geldiklerini söylemektedirler. Bu görüşe göre, Erzurum’dan gelen ve Sırt Köyü’ne yerleşen bu kabileler, yukarıda bahsedilen Horum Köylerinden değil Horum Düzü’nden gelmişlerdir. Dr. Cemil Kutlu da bu görüştedir. Horum Düzü bir yerleşim yeri olmadığından, buranın, göç yolu üzerinde bir süre konaklanan bir yer olarak değerlendirilmesi gerekir.

Sırt Köyü, eski adı olmayan ender yerleşim yerlerimizdendir. Bunun nedeni, çok yeni tarihlerde insanların iskân edilmeye başlandığı bu köye, ilk defa şu anda burada yaşayan kabilelerin yerleşmesidir. Sırt Köyü’nün yakınındaki ve Doğu Karadeniz’deki diğer köylere Türk yerleşiminden önce eski yöre kavimleri yaşadığından, buraların eski adları mevcuttur.

Sırt Köyü etrafındaki birçok tabiat parçasına Türkçe isim verilmiş olması da ilginçtir. Yöredeki şelalelere, yöre halkı tarafından Ağaran ve Beyazsu adları verilmiştir. Bu şelalelerin üzerinde bulunduğu derenin doğduğu dağın adı Koldağı, tepeler ise Isırlık Tepeleri’dir. Eskiden çamlık olan ve sonradan bir yangında bozkır haline gelen araziyi halk Sıkçamlık olarak adlandırmıştır. Ağaran Şelalesi’nin yakınındaki anıt kayın ağacının adı ise Kart’tır. Görüldüğü gibi, Erzurum Horum Düzü’nden geldikleri söylenen insanların yaşadığı köyün etrafında Türkçe yer adları ve adlandırmaları yaygındır.

***

Doğu Karadeniz’de kullanılan horum kelimesinin kaynağı tam olarak bilinememektedir. Bu kelime yöreye nereden gelmiş, geniş bir kitle için kullanılır hale nasıl gelebilmiştir? Bunu tam olarak bilemiyoruz. Sırt Köyü’ndeki “Biz Erzurum’un Horum Düzü’nden geldik” diyen Türk kabilesinin, bütün yöre halkı için bu sıfatın kullanılmasını açıklamayacağı düşünülmektedir.

Bilindiği gibi, dağlık kesimde eskiden Ermeniler, sahil kesiminde ise yanlış olarak Rum tabir edilen eski Karadeniz halkları yaşamaktaydılar. Göç edip gelen bir kısım Türkler eskiden Ermenilerin yaşadığı topraklara, bir kısım Türkler de sahil kesimine yerleşmiştir. Bu sebeple iç kesimlerdeki tabiat şekillerinden bir kısmı halen Ermenice iken, sahil kesimindeki eski yer adları ise yörenin eski dilerindedir. İlginç olan sahil kemsindeki yer adlarının Rumca olmaması, ama bunun halk tarafından yeterince bilinmemesidir.

Diğer taraftan, Anadolu’daki bütün yerleşim yerlerini inceleme imkânı yok ise de, Tokat’ta “Horum” adında bir köyün mevcut olduğu ve Sivas Zara’da Horum Deresi adlı bir dere bulunduğu tespit edilmiştir. Gaziantep’in Nizip ilçesinde, Niziplilerin Çardak Köyü olarak bildiği ve bugün Birecik Barajı altında kalan höyüklerden birine Horum Höyük denilmektedir.

***

Anadolu Türklüğü üzerinde en geniş araştırmalara imza atan Prof. Mehmet Eröz’ün Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nca yayınlanan “Atatürk Milliyetçilik Doğu Anadolu” adlı kitabında, Kürtleşen Türkmen aşiretleri sayılırken Hormek veya Horumbeyan adı verilen bir kabileden bahsedilmektedir. Buna göre; Atalarından süzülüp gelen rivayet ve inanışa göre Hormekli kabilesi Harzemlidir. Horasan'dan Erzincan'a ve oradan Dersim eteklerine ve daha sonra Kiğı ve Varto'ya yayılmışlardır. 50-60 sene önce bu kabile, komşu kabileler tarafından Horumbeyan, Hormekan, Huvarzemiyan diye adlandırıldı.” Horumbeyan kelimesine verilen dipnotta ise; “Rize- Trabzon havalisinde Lazca konuşanlar. Türkçe konuşanlara (Horum) adını verir” denilmektedir.

Prof. Eröz, Türk boy ve oymak adları ile kurulan Doğu Anadolu Köyleri arasında Horum’u saymaktadır. Dr. Mahmut Rışvanoğlu’nun “Saklanan Gerçek: Kurmanclar ve Zazaların Kimliği” adlı kitabında, Türk boy ve oymak adları ile kurulan köyler sıralanırken Prof. Eröz’e atfen şu Horum maddesine yer verilmektedir:

Horum (Yukarı Horum): (Horasan-Erzurum), Horuh (yeni adı: Akçiğdem) (Refahiye-Erzincan), Rize'nin yukarısında yaşayanlar, Türkçe konuşanlara "Horum" der. M.Ş.Fırat, mensup olduğu aşiret içinde "Horumbeyan" (Horumbeyler)in bulunduğunu söyler. Dinar'da bir kaç köy kuran "Horzum" Yörüklerinin, bu köyleri kuranlarla ilgileri vardır. Ş.Urfa'nın merkez köylerinden birinin adı da "Horzum" dur.

         Doğu Anadolu’nun bazı yerlerinde Karaduta (Latincesi; morus nigra) “horum dutu” yahut “urmu dutu” denilmektedir.  Hatta “Horum dutundan düşen eşek olur” şeklinde bir halk deyişi olduğu da tespit edilmiştir.

Sonuç olarak horum kelimesi Türkçe bir kelimedir. Türk tarihçileri tarafından Türk boy ve oymak adlarına sahip yerleşim yerleri arasında Horum da sayıldığına göre,  Horum’un Türk oymak veya kabilelerinden biri olduğu kanaati oluşmaktadır. Horum kelimesi Rumca olmadığı gibi, söyleniş benzerliği dışında Rumlarla ve Rumlukla bir ilgisi de yoktur.

EKLER:

Ek 1: 93 Harbinde Horum Düzü’nde Geçtiği Rivayet Edilen Olay

Rufai tarikatının önderlerinden Seyyid Hacı Ahmed Baba, 93 harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’na dervîşleri ile birlikte katılarak, Horum tabyaları denilen mevkide düşmanla çarpışmıştır. Bu savaşta şöyle bir kerameti anlatılır:

 Erzurum Horasan Horum Köyünden Seyyid Hacı Ahmed Baba’nın halifelerinden Molla Bahri’nin torunlarından Zeki ve Abdurrezzak (Gökçe) isimli beyler büyük annelerinden naklen şöyle anlatırlar;

“Horum Düzü diye tabir edilen mevkide yapılan Osmanlı Rus savaşında Osmanlı Ordularımız’ın Rus orduları karşısında başarı elde edememesinden dolayı kumandanlardan bazıları Seyyid Hacı Ahmed Baba’dan dua talep etmek üzere Sanamer Köyü’ne giderler. Seyyid Hacı Ahmed Baba’nın halifelerinden Molla Bahri bir gün önce rüyasında;

“Alnına ve koluna birer madalya takıldığını, şeyhi Seyyid Hacı Ahmed Baba’ya anlatır. Seyyid Hacı Ahmed Baba anlatılan rüyayı dinlediğinde hüzünlenir ancak yorumlamadan sadece Allah hayırlara tebdil etsin der.

Seyyid Hacı Ahmed Baba, Molla Bahri’nin de içinde bulunduğu halife ve dervişlerle birlikte muharabe yeri olan Horum Düzü’ne giderler. Kendilerinden dua talep eden kumandanlara dönerek;

-‘Kumandanım! Asker evlatlarımıza söyleyiniz. Benden ileriye geçmesinler’ der. Kendi halife ve dervişlerine arkamdan geliniz diyerek beline bir peştamal bağlar. İçine koyduğu bir avuç toprağı Hazreti Rasûlullah’ın (SAV) Uhud Harbi’nde müşriklerin yüzüne toprak savururken okuduğu;

“Vemâ rameyte iz rameyte velâkinnellâhe ramâ” (Attığın zaman da (Resûlüm) sen atmadın. Lâkin Allah attı) ayetini okuyarak tarlaya tohum serper gibi Rus ve Ermeniler üzerine yürür. Düşman siperlerine yaklaşırken düşmanlar tarafından atılan mermiler Seyyid Hacı Ahmed Baba’nın cübbesine isabet eder ve yere düşerler. Bu harikulade hal karşısında askerlerimizin şevki artar. Tam o esnada şeyhinin biraz ardında bulunan Molla Bahri cezbelenerek Allah Allah nidası ile Seyyid Hacı Ahmed Baba’yı biraz ileri geçmesi ile düşman kurşunlarının baş ve koluna isabeti ile şahadet şerbetini hemen oracıkta içer.

Seyyid Hacı Ahmed Baba, halife ve dervişlerine dönerek;

“Deginan oğul! Molla Bahri’nin gördüğü rüyanın yorumu işte bu idi” der.

Düşman siperlerine iyice yaklaşıp, süngü harbi mesafesine girildiğinde kumandanlara dönerek “bizim vazifemiz buraya kadar, buradan sonrası size ait” der ve böylece askerlerimiz düşman mevzilerini zaiyat vermeden ele geçirirler. Daha sonra esir edilen Rus ve Ermeni askerleri savaş durumunu şöyle izah etmişlerdir: “Siyah sarıklı ve cübbeli zatın atmış olduğu topraktan gözlerimiz görmez oldu, savaşmaya mecal bulamadık.”

Bu savaş sonrasında ordumuz kumandanlarından Eyüp Paşa, Seyyid Hacı Ahmed Baba’ya “fedai” adında bir at hediye etmiştir.[7]

Ek 2: Bir Erzurumlu Fıkrası

         Erzurum’da anlatılan bir fıkra, söyleniş kolaylığı sebebiyle Horasan’ın Horum köylerini de kapsamaktadır. Bu fıkra şöyledir: “Erzurumlu bir yerden bir yere giderken yolu Karslı bir çobanın koyun otlattığı yayladan geçer. Karslı çobana selam verir, çoban selamı alır. Bizim Erzurumlu çobanın yanına gelir ve sohbete başlarlar. Bu arada Karslı çoban Erzurumluya:

—Dadaş, der, bir tas ayranım, bir tane de kaşığım var. Nasıl edelim?
Erzurumlu:

—Kolayı var, der. Sen memleketinin civarındaki köyleri say, o arada ben ayranı içeyim. Sonra da ben sayayım, sen iç. Bu çözüm Karslı çobanın aklına yatar ve başlar köyleri saymaya. O arada bizim Erzurumlu tastaki ayranın yarısını içer.

Karslı:

—Tamam, der. Şimdi de sen say ben içeyim. Kaşığı alır. Bizim Erzurumlu saymaya başlar:

—Horum, Horum, Horasan; (Aşağı Horum, Yukarı Horum).  Saclığ ile Pirhasan.
Ağaver, Vağaver; Ağa gaşığı bağa ver...  Karslı çoban daha ikinci kaşık ayranı içmeden elinden kaşığı alır...”

Ek 3: Horum Adlı Halk Oyunları

Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Halk Oyunları Katalogu‘nun Horum maddesinde, Horum kelimesinin Türk dilinin diyalektlerinde çok eski olduğu ifade edilerek, Batum’un horumi oyunu ve Elazığ’ın Horum halkoyununa geniş yer verilmektedir. Önemine binaen, söz konusu Türk Halk Oyunları Katalogu‘nda yer verilen Batum’un Horumi ve Eazığ’ın Horum oyunları ile ilgili bilgileri aynen aşağıya alıyoruz:

“VII. yüzyıldan beri devamdaki Batum bölgesi Acaralarının sıra oyunu "Khorumi" adını taşımaktadır. Lezgilerden sayılan bu Acaraların acar dansların bizim en doğu Karadenizlilerimizin Horun'larıyla kar'bet (akrabalık, yakınlık) gösteriyorlar. Oyun giyimleri de sınırın öte ve beri yarı sekenesi Müslüman ve ülke merkezi Batum'dur. Bir Gürcü diyaleği konuşmakla beraber, hususiyle (özellikle) erkekleri genellikle Türkçe de konuşurlar.

Bu Batum Acaralarında bir kısmı 60 - 70 yıl önceleri Anadolu'ya göçüp isk'n edildiler. Meselâ Bursa'nın Uludağ'a mücavir Bağlı köyüne bir saat mesafedeki Soğukpınar nahiye merkezi bir Acara köyü olup sekenesi ot yığınına da "horum" derler. Yine oradan bir saatlik Karasilâh köyünde Acaralar yerleşiktir. Horum t'biri onların "Horum" dediği yatık ekin demetine yukarda adı geçen Bağlı köyü Türkleri deste, tomar halinde bağlanına da sümek diyorlar. Horum demezler, fakat Gürcülerin öyle dediğini malûmat (bilgi) kabilinden işitip bilirler. Uludağ ile Kafkasya Türkçeleri arasındaki mesafede horum adı semt semt kesafet halinde (yoğun olarak sıkça) köylülerce çok bilinip kullanılır.

Elazığ tarafında "horum" denilen kadın oyununun bir adı da "Güvercin Oyunu" dur. Ayrı havası ve sözleri olan pek kıvrak bir çeşittir. Ölçüsü 2+3+2+2 bileşimiyle 9/16 aksağıdır. Bir figüründe ayaklar yerde bitişik kalmak üzere sağ ve sola kaykılınır. Öbür figürü, önce ileri doğru ve sonra geri geri eski yerine gidip gelişlerdir. Horan'la andırılış olmakla beraber adı belki de başka asıldandır.

Elazığ merkez ilçesinde davul - zurnayla açık havada ve saz ile dönbek (dümbelek) gibiler eşliğiyle odada yürütülür. Erkek meclisinde kadın oyuna kalkmaz. Elazığ Horum'u 5/8 + 9/8 aksak birleşimiyle 9/8 yayılabilmiştir. Türküsünün birkaç m'nisi bulunup yedili vezindedirler. Haldeki (günümüzdeki) durum kısaca budur. Horum kelimesinin oralardaki asıl anlamı tarlada biçilmiş ekin yığını, mecazî anlamı da birlikteliktir. Tarlada çalışanlar bu yığınlar önünde âdeta berekete şükran oyunu yürütürler. Görenleri bu düşünce işgal eder.

Biçildikten sonra tarlada yapılan burçak yığınlarından her birine "horum" veya "hörüm" denildiği gibi balya hâline konulan otun adı da nice yerlerde "horum" dur.

Elazığlıların "Horum" (nadiren de hörüm) dediği oyunun türküsü pek yaygın olup hele Harput mahallelerinde bilmeyen yoktur. Biraz İstanbul çiftetellisini andırır. Oralarda "Şeve Kırma" kadın oyununu ara sıra erkekler de oynarlar.

Elazığ'da Tamzara, İzmir'in zeybeği kadar ve onun gibi çekici bir çeşittir. Her yönde oynanmaya değer. Bununla beraber, Elazığ'ın kendi yerli zeybeği de vardır. Şu oyunla türkü Harputlu bir 'şıktandır:

Güle naz, gülen az

Bülbül eyler güle naz

İndim yâr bahçesine

Ağlayan çok, gülen az.

Elazığ'ın Etminik köyünde tek kişilik bir "Horum" tespit edilmiştir. Tunceli'de de "Horum adlı bir çeşidin izi vardır.

Çoruh ili köylerinde "Horon kaldırma" bir oyun çeşididir. Erkeklere mahsustur. Tek kişi yatarak oynar.

Bunlardan başka Kars Esenkent’te, “delihorum halayı” adlı bir tür halayın var olduğu anlaşılmıştır. Hora Türkiye’nin pek çok yöresinde oynanan bir oyun olduğu gibi, Bulgar ve Peçenek Türklerinin hora oynadığı, bu oyunun Gagavuz’larda da var olduğu belirtilmektedir.



Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük; http://tdkterim.gov.tr/bts/; 22.11.2010.

 Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Halk Oyunları Katalogu; http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-2636/eski2yeni.html; 22.11.2010.

Demir, Necati, Trabzon ve Yöresinde Horan, s.10; http://www.necatidemir.net/images/demir/bkosem/horon.pdf; 22.11.2010.

Demir, Necati, agm., s.21.

Kürtlerin Kökeni, http://www.elitte.8m.com/turklerin_kurtlesmesi.htm; 22.11.2010.

Dr. Mahmut Rışvanoğlu’nun “Saklanan Gerçek: Kurmanclar ve Zazaların Kimliği; http://www.fikir7.com/haber/275/belge--soysuzlastirildik-.html; 22.11.2010.

Seyyid Hacı Ahmed Baba (1792/1912); http://www.errufai.com/seyyid/HABABA.pdf; 22.11.2010.

Erzurum Yöresi Fıkraları: http://damarlitaskoyu.tr.gg/Fikralarimiz.htm; 22.11.2010.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Halk Oyunları Katalogu; http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-2636/eski2yeni.html; 22.11.2010.

Demir, Necati, agm., s.5.