Eğer siyasetçiler arasında ki diyalog kapıları kapanır ve bugün ki karşılıklı hakaretlerin dozu daha da artarsa bilmiş olalım ki; “akıl tutulması” yaşadığımız bu süreçte, ülkemizin huzurunun katili olacağız hep birlikte!

Siyasi uyuşmazlıklarımızın ve düşmanca birbirimizi itham etmemizin en önemli nedeni; “ en büyük düşman cehalettir” düsturuna riayet etmememizden dolayıdır!
Siyasi parti genel başkanlarını, partilerin temsilcilerini; gazete sayfalarında, meydanlarda ve tv ekranlarında ki açık oturumlar da izleyen bu ülkenin insanı tam bir kutuplaşmanın içinde olduğumuza şahit olmaktadır!

Bu kutuplaşmanın kaynağı; siyaset yapanlar gibi, aydınım diye geçinenler ve iktidardan güç aldıkları vehmine (!) kapılan sahtekâr hocalar ve yalancı tarihçilerdir!

Ve özellikle bu kutuplaşmanın derinleşmesine çanak tutan medya organlarıdır!

Beni en fazla üzen şeyse, daha önce birkaç kez ifade ettiğim gibi, Anadolu’nun temiz fıtratlı insanlarının, parti menfaatleri ve ideolojilerinin kendilerine dayattığı mecburiyetler(!) karşısında yokuş aşağı giden bu sahtekârların arabasına binmiş olmalarıdır!

Bu ülkenin yükselen değerleri arasında; “adalet-eşitlik, dürüstlük, merhamet” olmayınca, maalesef bugün yaşadıklarımızı yadırgayamıyorum da!

Bu durum elbette her sağduyu sahibi insanımızı kahrediyor!
Konuları doğru dürüst tespit etme imkânından mahrum olanların açtığı sözde fikir yollarına bu ülkenin insanının ram olması hakikatten insanın yüreğini burkmakta ve benim gibi düşünenleri ister istemez ümitsizliğe sevk etmektedir!

Fikir meselelerini; parti ve ideoloji taassubu haline getiren insanlara ne anlatabiliriz ki? Muhatabını ciddiye almayan, cahil ve kibirli bir egoizmin sahibi insanların varlığı gün geçtikçe bu ülkede çoğalmakta ve toplumda ki ahlakı seviyeyi iyice düşürmektedir!
Meydan yerinde olan birisi olarak bunları tespit edebilirim ama haklı olduğumu kime nasıl anlatabilirim ki!

Düşünüyorum da, bu ezberci, dinle anlat, kes kopyalaycı insanımıza, hakikati nasıl ve hangi usullerle anlatacağız?
Bu ülkenin insanı, objektif ve adil olmaktan uzak, siyasetçiye ram olmuşsa biz ne yapabiliriz ki?

Her şeye rağmen yine de; bu hayatı bize değerli kılan her neyimiz varsa, onu ifade etmekten bıkmadan usanmadan geri durmayacak ve hayatımızı daha anlamlı kılacak davranışlara devam edeceğiz elbette.

Bu konuda beni derinden üzen en önemli durum; eli kalem tutan mürekkep yalamış insanların da bu “sıradanlık korosuna” katılıyor olmasıdır!

Referandum sürecini hep birlikte yaşadık. Siyasetçilerin üslubu yerlerde sürünüyordu o günlerde. Hatta bir yazımın başlığı “kara propagandaydı.” Aynen bugün ki sıradanlık o gün de vardı ve kendimce uyarmıştım.

Üzülerek ifade etmeliyim ki, bugün siyasetçinin kuyruğuna, anlamadan, dinlemeden, sorgulamadan takılan ülke insanının kalitesi dip yapmıştır!

Siyasetçisinden tutun da, kendisine hoca denilenden, tarihçiyim diyene kadar kim varsa meydan yerinde söz söyleyen, “milletin dini ve milli duygularını” sömürerek ortaya attıkları “yalanlarla” ülkemizi bir kargaşaya sürüklemektedirler! Bu durumu fark edemeyen de yine bu ülkenin insanıdır maalesef!

Merhum Nurettin Topçu; “Kimi küçük çocuklar için masal olacak meseleler bunların sermayesidir. Lakin esas meseleleri ticaret yapmaktır” dediği gibi, bugün ki “siyasi tüccarların” derdi de milletin hassasiyetlerini sömürerek oy devşirmek, koltuklarını nasıl daha sağlama alırımın hesabını yapmaktır!

Yine de inanmak istiyorum; düşüncelerimizde ki sebat ve haklılık, şarlatanların ortaya attığı “hakikat olmayan düşüncelerini” çaresiz bırakır, cehaletlerini örten kibirlerinden de onların vaz geçmesine vesile olur diye!

Ve belki hep birlikte ortaya koyacağımız gayretlerimizle güzel bir ülke manzarasına ulaşabiliriz!

Önümüzde ki Başkanlık seçimi vesilesiyle, daha şimdiden toplumda ki kutuplaşmayı derinleştireceklere inat; hiç olmazsa insanımız bu defa siyasetçilerin “su alan kayığına” binmesin diye umut etmek istiyorum!

Bu ülke, maalesef; dini ve milli değerler üzerinden yalan konuşan, milleti aldatan “meczupların” ülkesi oldu!

Aslında, bu iklimi meydana getiren sebepleri de hepimiz biliyoruz!

Ben yine de tüm olumsuzluklara rağmen, ruhunda ki “his antenlerini” hakikate doğru çevirenlerin varlığına inandığım için ümitvar olmaya çalışıyorum bu güzel ülkenin geleceğinden!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…