Kara Murat hanginiz ortaya çıksın!

Kısa bir sessizlikten sonra,  kendileri hakkında verilecek hükmü bekleyen, kalenin içinde toplanmış, esir alınmış mahkûmlardan birisi ayağa kalkar ve

Kara Murat benim!

Bu ilk çıkıştan sonra bir diğeri;

“Hayır, Kara Murat benim” diye bağırır ve sırasıyla her bir esir  “Kara murat benim” sözünü haykırarak asıl Kara Murat’ı ortaya çıkarmaya çalışan düşman ordularının gaddar komutanını şaşkına çevirirdi!

 

Sahnenin devamında biliyorsunuz, Kara Murat’ın kim olduğunu öğrenemeyen gaddar düşman komutanı askerlerine dönerek” hepsini kılıçtan geçirin, bir tanesini sağ bırakmayın” emrini vererek tutuklu esirleri kılıçtan geçirilmesini emir eder…

 

İşte bu emirden sonra kılıçların gölgesinde kaderlerini bekleyen esir Türkler galeyana gelerek ve elbette içlerinde bulunan Kara Murat’ın önderliğinde düşman askerlerini bir bir etkisiz hale getirirdi!

 

Bu film sahnesi her seyrettiğimde bana çok şeylerin çağrışımını yapar… İlk kez” Çayeli Lale Sinemasın “ da seyrettiğimde ki hazzı hala televizyonda tekrar seyrederken alıyorum dersem abartmış olmam…

 

Evet, ülkemizde olup bitenleri görüyoruz ve yaşıyoruz hep birlikte. Bugün ki yaşananları nasıl izah etmeliyiz? Bu olup bitenler karşısın da her birimizin mutlaka düşünceleri vardır.

Her yazımı kaleme alırken “fikir namusuna” özellikle riayet etmeye çabalıyorum. Ben biliyorum ki; hayatlarında en kolay yazı yazanlar ve konuşanlar, fikir namusuna ve onun getirdiği sorumluluğa riayet etmeyenlerdir!

 

Bire bir örnek vererek ne bu sayfayı nede sizlerin belleklerinizi kirletmek istemiyorum doğrusu ama benim güzel ülkemin “toplumsal reflekslerini” ve “dini ve milli şuurunu” dumura uğratmak için söz birliği etmiş, sözde aydın geçinen zevat ve siyasetçi bugün maalesef bu Ülkede revaçtadır… Bizim sesimiz gür çıkmıyor biliyorum! Bizim söylediklerimiz ağırlığı yok bunu da biliyorum!  Neden diye de sürekli kendime ve bu köşe vasıtasıyla sizlere de soruyorum! Ben bu durumun çetelesini tutuyor ve nedenler üzerine kafa yorarak sizlerle paylaşıyorum…

 

En basit bir ifadeyle… aş derdi, iş derdi, gelecek kaygısı, siyasi argümanlarımız ve en önemlisi de toplumsal şuurumuzu oluşturan değerlerimizden bihaber yaşamamız, bizim olup bitenler karşısında tepkisiz kalmamızın temel sebepleridir diye düşünüyorum… Ben kimseye haksızlık yapmak istemem doğrusu, bunları yazarken inanın içim kan ağlıyor. Her gün onlarca sorunla uğraşan bu ülkenin insanı maalesef hesap sorulması gerekenlere” hesap soracak “ne takati ne bilgisi ne de doğrusunu isterseniz niyeti vardır! İsterseniz bu olumsuzlukları bazı başlıklar halinde irdeleyelim hep beraber…

 

Bu ülkenin, yıllardır özelleştirme adı altında en değerli varlıkları yabancı sermayenin eline geçerken sesi çıkmayan… Siyasetçisine destek verirken, sorunlarını çözeceği yerde ülkede işsizliği-açlığı artıran ama buna rağmen eleştirmeyen ve seçtiği siyasetçinin oyuncağı olan…

Medya aracılığıyla, sahip olduğumuz değerlere her gün gözümüzün içine baka baka ağza alınmayacak küfürler yağarken…     Bu toplumun en temel kurumlarından ve göz bebeğimizdir dediğimiz Ordumuza her gün bir takım çevrelerden iftira kampanyaları düzenlenirken… Müslümanlar, gözümüzün önünde emperyalizmin taşeronları tarafından katledilirken… Bizim adayımız budur diye ortaya koyduğumuz düşüncenin tam aksine adaylarla karşımıza çıkan partimize ses çıkarmayarak suskun kalıp tıpış tıpış oy verirsek… Hukuk kurulları göz ardı edilerek neye hizmet ettiği aklı başında insanlar tarafından içeriği bilinen bir davada yaşanılan hukuksuzluğa göz yuman… Bir siyasi parti eliyle bölücü düşüncenin ülkemizi için için kemiren buna karşın umursamaz düşüncelerin için de olan…  Karşı takımın iyi oyuncusu bizim takıma gol attı diye ağza alınmayacak küfürleri ederek bir spor karşılaşmasında bile öfkelerimizi kontrol edemeyen! Bu yazıyı yazan arkadaşınıza sırf sizin gibi düşünmüyor diye öfke kusarak “faşist” damgası vurmaktan imtina etmesek! O zaman neyin hesabını yapacağız Allah aşkına… Ve elbette bu listeye her vicdan sahibi, aklı başında düşünen, her kes istediği kadar madde ekleyebilir…

 

Şimdi ben buradan soruyor ve tekrar en başta yazdığım film sahnesine geri dönüyorum… Ey Yeni Dünya düzeni ya da dar anlamda BOP savunucuları! Siz de biliyorsunuz “Kara Murat orada mı ?” diye sorduğunuz zaman karşılığında hep bir ağızdan “evet biz buradayız diyecek insanların artık var olmadığını! Zaten bütün korkunuz bu ülkenin insanının ayağa kalkması değimlidir ki… Onun için bu aptalca cesaretinizin ve insanımız üzerinde ki tahakkümlerinizi nasıl izah edeceğiz…

 

Ama bendeniz umudunu hep saklı tutuyorum! Zaten o umuttur beni yazmaya sevk eden… Bıkmadan usanmadan Büyük Türk Milletinin hep birlikte “kim var”  diye sorulduğunda fert fert “ben varım” diyeceği günlere kadar çabamız sürecektir… Bu sürenin uzun olmaması dileği ve duasıyla…

 

Görüşmek üzere, Allaha emanet olun…