Eylül, öğrenci, öğretmen, veli ve eğitim öğretim camiasının içinde yer alanlar, eğitim öğretim harcamaları dolayısıyla ticaret yapanlar için bir başlangıç ayı. Bu yıl diğer eylüllerden daha farklı. Yeni normalimizde, yeni normallerle açıyor okullar kapılarını. Heyecanlıyız, tedirginiz, çocuklarımızın eğitim-öğretimden kopmaması için de çaba harcayanlarız. Bizler bu duygularla elimizden geleni yaparken, hepimiz aynı gayreti gösteriyor muyuz?

Hayatımızda yer eden günlerden biridir ilk okul günümüz. Kimimiz için daha zor, kimimiz için de daha kolay olmuştur. Biraz başladığımız yaşa bağlı, biraz da daha önce anne-babamızla kurduğumuz ilişkiye. Okul öncesinde hep annesiyle evde yalnız kalan çocuk, kreş, anaokuluna gitmeden ilkokula başlarsa, zor olacaktır ilk gün. İlk ayrılık olmasa da, ilk okulu olmasa da farklı bir ortam yine çocuğu tedirgin edebilir, uyum sağlamakta zorlanabilir. Öğretmenlerin tecrübesi, ailenin desteğiyle bu süreç aşılır. Ana sınıfların, birinci sınıfların bu nedenle okula gidip alışması önemli. Pandemi sürecinde aileler tedirgin, çocukların sağlığı her şeyden daha önemli. Özellikle çocuğunda kronik hastalığı olan varsa daha da tedirginler. Sınıfta, yolda, evde yapılması gerekenler konusunda ailelere bilgiler veriliyor, açıklamalar yapılıyor. Ailelerin önceden okuyup, kuralları çocuklarına bu bilgileri öğretmesi süreci hızlandıracaktır. Okullarda da öğretmenlerin tekrarlarıyla kurallar pekiştirilmiş olacak.

Eğer evde pandemiyle ilgili veya çocuğun okula gidişiyle ilgili tedirgin ebeveynler evde bunu sık sık konuşuyor, davranışlarına yansıyorsa çocuk da tedirgin olacak, okula gitmek istemeyecektir. Çocuklara kurallara uyduklarında bir şey olmayacağını, eğer uyamadığı durumlar olduğunda bunu ailesine, öğretmenlere söylemesini ve sorunun çözüleceği, korkmaması gerektiği anlatılmalıdır. Çünkü çocuklar “Maskemi takmayı unuttum, eyvah hasta mı olacağım, bana bir şeyler mi olacak?” diye farklı korkular geliştirebilir. Söylediğinde yardımcı olunacağı anlatılmalıdır. Çocuklar kendi dünyalarında farklı yorumlar getirip, hayal dünyalarında farklı hikayeler yazabilir. Onları sorgulamadan neler düşündükleri, nelerden korktukları öğrenilmeli ve çözüleceği konusunda güven verilmelidir.

Okula başlandığında çocuklarla ilgili konuşacaklarımız, önceliklerimiz bu yıl biraz değişiyor. Önce sağlık diyerek başlayalım. Çocuğun başka tedirginlikleri varsa onları da öğrenmeye çalışalım. Sonra çocuğun geleceği için eğitime sıra gelir. Çocuğa okulu anlatırken onun merak duygusunu tetiklemek gerekir. Okullar başlarken yeni kitaplarım olduğunda merakımdan her bir üniteye bakar, neler öğreneceğimi okur, heyecan duyardım. Halen devam ediyor bu alışkanlığım. Bazen çocuğunun okula, kitaplarına, ödevlerine ilgisizliğinden şikayet eden ebeveynler oluyor. Bu aileler neler yapıyor diye inceliyorum. Aile çocuktan daha heyecanlı kitaplara bakıyor, öğretmenler ne istiyor diye veli gruplarından takip ediyor ve genelde hep bir adım çocuklardan öndeler. Çocukların başarısı için destek olmak gerekir, bunu da yapıyorlar bu ayrı.

Bu ailelerde ise çocuk aileden destek değil, kendi sorumluluklarını yapmasını bekliyor. Bu süreç de hep bu şekilde devam ediyor. Aile yaptıklarını bıraktığında çocuğunun yapamadığını görüyor, çocuk da yapamıyorum diye şikayet ediyor ve bu süreç hep erteleniyor. Çocuk üniversiteye geldiğinde bile takip etmek istiyorlar, genç de ne yapacağını bilemiyor, bocalıyor. Çocuğun akademik başarısı olsa da, ilişkilerinde, günlük yapması gerekenlerde, daha sonra iş hayatında zorlanıyor. Bu yüzden başlangıçta çocuğa ufak ufak sorumluluklar vererek başlamak önemli eğitim ister yüz yüze olsun, isterse uzaktan. Çocuk sorumluluğunu bilip, takip edebilsin.
Çocukların yüz yüze eğitimlerle daha başarılı olabileceğini biliyoruz. Bunun yolu da biraz bizden geçiyor. Bizler dikkat edersek çocukların eğitim-öğretimi de engellenmemiş olur. Sağlık sorunlarının yaşanmadığı, eğitimin kesintiye uğramadığı bir eğitim-öğretim yılı diliyorum.