Korona günlerinde mücadele noktamız ortak olsa da farklı sorunlar yaşıyor çoğumuz. Hastalık, sevdiklerimizin kaybı, evde karantina süreci, iflas, işten çıkarılma, çocukların eğitimi, gelecek kaygısı gibi pek çoğunu daha yazabiliriz. Bütün bunların yanında en çok sıkıntı, üzüntü yaşatan ve belirsizlik oluşturan konu; “Sevdiklerime ne zaman doya doya rahatlıkla sarılabileceğim?” Neden sarılmak bizim için önemli?

Birine sarılmanın iyileştirici etkisini biliyor musunuz? Çocuğunuz ağladığında sarılırsınız, canınız sıkıldığında annenize, babanıza sarılırsınız, yalnız kaldığınızda sarılacak biri olsun istersiniz yanınızda. Sarılmanın hormonlarımız üzerine etkisi bilimsel bir gerçek olarak sunuluyor bize. Hatta oksitosin hormonu sarılma hormonu olarak da biliniyor.

Çocuklar huzursuzlandığında, ağladığında ilk yapmamız gereken sırtını sıvazlayıp sakinleştirmek olmalı. Sakinleştikten sonra çocuğa, ne olduğu sorulur, sorun çözülmeye çalışılır. Sakinleşmeden bir şeyler yapmaya kalkmak, daha da sıkıntıya sebep olur.

Ergenlik de sıkıntıların olduğu bir dönem, büyümekle, çocuk olmak arasında kalan gençler değişen fiziksel görünüm, hormonların etkisiyle çok hızlı tutum değiştirebilirler ve gördükleri tepkileri de “beni sevmiyorlar” diye yorumlayabilir. Her ne kadar aileden fiziksel teması engellemeye çalışsa da, sarılmak iyi gelir, rahatlatır, bir süre konuşmadan sadece sevgi göstermek gerekir. Sonrasında kendi anlatacak belki de.

Yaşlılık, hassasiyetin arttığı bir başka dönem. Özellikle iş hayatından kopan, çocuklarını iş güç sahibi yapıp, hatta evlendirenler ebeveynler, bir anda kendilerini işe yaramaz hissedebilirler. Hastalıklar, kaygılar, açık açık pek söylenmese de ölüm korkusu, kendi ihtiyaçlarını görememe iyice hassaslaştırır yetişkini. Daha önce önemsemediği pek çok şey önemli olur ve ilgi bekler. O ilgi; genelde konuşmak ve sevginin bir göstergesi olan sarılmaktır.

Sadece çocuklar, gençler ve yaşlılar mı ihtiyaç duyar, diğerlerinin ihtiyacı yok mu sarılmaya? Olmaz mı, kim istemez sevdiğinin kendine sarılmasını? Sarılmanın özlemini çeken çoktur. Bir dost sarılması da sıkıntılı anlarda ilaç gibidir. Özlenen bir kardeş, karşılaşılan bir arkadaş, anılardan çıkıp gelen bir teyze, okumayı öğreten bir öğretmen, zor günleri geçirdiğin bir iş arkadaşın, ömrünü paylaştığın hayat arkadaşın, hasretini çektiğin sevdan.

Bayram günleri birbirimizi kucakladığımız günlerden biri. Kucaklaşmalar daha bir uzun, daha bir anlamlı olur. Daha çok kişiye sarılırız, küslerimizle barışır, daha çok kişiyle iletişim kurarız. Korona gülerinde ne yapacağız şimdi? Bildiğiniz gibi bir süredir yakınımızdakilere bile sarılamıyoruz. Torunlarına sarılamayan babaanne, dedeler ne kadar özlem dolu. Sizlerin içinde de ne çok özlemler saklıdır. Her gün bitti, bitecek diye bekliyoruz. En yakınımızdaki, birlikte kaldığımız, süreci birlikte atlattığımız kişiler varsa birkaç kez sarılalım onlara. Birkaç kez kucaklayalım tüm sevdiklerimizin yerine. Ya kendinde risk görüp kimseye sarılamayacak olanlar? Kendi sırtına dokun diyen uzmanlar var, dokunulması önerilen noktalar var hatta. Faydası olur mu, deneyin isterseniz. Kendinize kızmayı da bırakıp, sevin biraz.

Bayramı bayram gibi kutlayamayacağız, sokağa çıkma yasağı nedeniyle yalnız kalacak pek çok kişi belki de. Sarılmak bir yana, görüşemeyeceğiz pek çok kişiyle de. Sevdiklerimizle fiziksel birlikte olamasak da onlarla konuşmanın faydası olacaktır. O yüzden bu bayram mesaj yazmak yerine aramak makbule geçecek şimdiden söyleyeyim. Konuşmaya ihtiyacı olan pek çok kişi olabilir. Belki siz de konuşmak isteyenlerdensiniz. Kimleri arayacağınızı planlayın, kimlere sürpriz yapacağınızı. Sosyal medyayı kullanamayan, görüntülü konuşamayanlara öğretebiliyorsanız öğretin. Akıllı telefon kullanamayan, telefonu olmayan, istemeyenler için bunlar gerçekleşemeyecek, farklı çözümler üretmek gerekir. Sevdikleriyle grup olarak konuşmalarını sağlayabilirsiniz. Belki mutluluktan gözyaşı dökülecek, üzülmeyin, ağlamak kötü değildir her zaman. Duyguların dışa vurumu da lazım. Birbirimizi üzmeyelim diye kendini tutan çoktur. Sürekli ağlamak farklı bir konu ama üzüntüyü de yaşamak gerekir. Duyguları biriktirmek, sonra patlamalara sebep olabilir.

Birbirimize uzak kalınca özlem artarken, çoğunlukla özlemimizi birbirimize sözle söyleme şansımız var. Daha önce sevgisini gösteremeyenler de artık deneyebilir. Sevgi, sevildiğini bilmek bağışıklık sistemimiz için de önemli. Kucak dolusu sarılışları biraz daha erteleyelim. Yalnızsak, sevgi gösterenimiz yoksa daha kötü hissedebiliriz. Özellikle altmış beş üstü yaş grubunda olan büyüklerimizin evde tecritten bunalmanın yanında, ilgiye de ihtiyaçları olduğu aklımızda olsun. Sarılabildikleriniz varsa, sevin, sarılın, birlikte olabilmenin mutluluğuyla bayram evinizde olsun.