Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Şubat sabahı dünyayı ayağa kaldıran saldırı emrini verdi. Rus ordusu birçok noktadan Ukrayna'ya girdi. Başkent Kiev başta olmak üzere, neredeyse tüm yerleşim noktalarında patlama sesleri duyuldu.

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarında 6. güne girildi... Ukrayna şehirlerinden bomba ve siren sesleri yükselirken, dünyadan Rusya'ya tepki ve yaptırım, Ukrayna'ya destek açıklamaları geliyor.

Bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi de gündemden düşmedi. Peki, Türkiye sözleşme hakkında hangi açıklamaları yaptı, sözleşmenin hükümleri neler? 

"Bütün ülkeleri uyardık, hükümleri uyguluyoruz"

Önce TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Ukrayna saldırısının dünyayı etkileyebilecek bir soruna dönüşme riski taşıdığını vurguladı ve Türkiye'nin Montrö Sözleşmesi hükümlerini takip ettiğini ve harfiyen riayet edeceğini söyledi. 

Ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da konuyla ilgili açıklama yaptı. Türkiye'nin sözleşmeyi tüm maddeleriyle beraber bu kritik süreçte uygulayacağını anlattı.

Bakan Çavuşoğlu, "Çatışma ortamında kıyıdaş olan, olmayan bütün ülkeleri Karadeniz’den savaş gemisi geçirmemesi konusunda uyardık. Şu ana kadar böyle bir geçiş olmadı, biz Montrö hükümlerini uyguluyoruz" dedi.

"Montrö'nün ülkemize verdiği yetkiyi kullanma kararındayız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünkü Kabine Toplantısı sonrası Rusya-Ukrayna krizine ilişkin açıklama yaptı, Montrö'yü kullanma kararında olduklarını söyledi.

"Bu süreçte barış ve istikrarın temini için çok yönlü diplomatik girişimlerimizi kesintisiz sürdürdük, sürdürüyoruz. Rusya'nın Ukrayna topraklarına yönelik saldırısını kabul edilemez görüyor, Ukrayna yönetiminin ve halkının verdiği mücadeleyi takdir ediyoruz.

Montrö Sözleşmesi'nin Boğazlardaki gemi trafiği konusunda ülkemize verdiği yetkiyi, krizin tırmanmasının önüne geçecek şekilde kullanma kararındayız. Kendi milli çıkarlarımızdan elbette ödün vermeyeceğiz ama bölgesel ve küresel dengeleri de ihmal etmeyeceğiz. Ülkemizin son dönemdeki tüm sınamalar gibi Karadeniz'in kuzeyindeki krizi de selametle atlatacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın."

Türkiye'ye savaşta kısıtlama uygulama hakkı verildi

Gelişmeler, gözlerin yeniden 1936'da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne dönmesine neden oldu.

Türkiye'nin İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında egemenlik haklarını düzenleyen sözleşme, aslında Boğazlar üzerinde yaklaşık 300 yıldır yürütülen girişimlerin son halkasını oluşturuyor.

Batı Avrupa ülkeleri ve Rusya'nın tehditleri doğrultusunda Boğazlar politikasını yenileyen Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'ndan mağlup çıkması sonucu Sevr Antlaşması'yla Boğazların yönetimini İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya'nın başı çektiği bir komisyona bıraktı.

Kendi bayrağı ve bütçesi bulunan komisyon, Boğazların güvenliğini de sağlayacaktı. Ancak Türk ordusunun Kurtuluş Savaşı'nı kazanmasıyla Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının kontrolü 1923'te Boğazlar Sözleşmesi'yle Milletler Cemiyeti'ne bağlı Türkiye başkanlığındaki Uluslararası Boğazlar Komisyonu'na devredildi.

Barış zamanında sınırlama olmaksızın askeri ve ticari gemi geçişine izin verilen bu dönemde, Türkiye'ye sadece 'savaşta' kısıtlama uygulama hakları tanındı.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi neleri kapsıyor?

Montrö'ye göre, Karadeniz'e kıyıdaş olmayan devletlerin askeri gemileri ile bunlara yardımcı deniz araçları, sözleşme şartlarını yerine getirmek kaydıyla Boğazlardan serbestçe geçme hakkına sahip.

Sözleşmede geçiş için belirtilen şartların başında ise gemilerin tonajı ile Karadeniz'de kalış süreleri gibi sınırlamalar bulunuyor.

Türk Boğazlarından bir gün içinde geçecek askeri gemilerin kıyıdaş olsun ya da olmasın toplam tonajının 15 bin tonu aşmaması gerekiyor.

Kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemileri 21 günden fazla kalamıyor

Sözleşmede uçak gemilerine ilişkin bir madde bulunmazken, bu gemiler yapıları gereği uygulanan tonaj sınırını aştığı için Boğazlardan geçerek Karadeniz'e giremiyor.

İlke olarak, yabancı ülke denizaltıları Türk Boğazlarına giremiyor. Kıyıdaş ülkeler ise sipariş edilmiş denizaltılarını teslim almak ya da onarıma göndermek ve getirmek için Boğazları kullanabiliyor.

Sözleşmeye göre, ne sebeple olursa olsun Karadeniz'e kıyıdaş olmayan ülkelere ait savaş gemileri bu denizde 21 günden fazla kalamıyor.

Bakan Akar 3 maddeye vurgu yaptı

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kabine Toplantısı sonrasında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

"Karadeniz'in bir rekabet alanına dönüşmemesi için gayret gösteriyoruz" diyen Akar, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 19, 20 ve 21. maddelerine vurgu yaptı.

"Karadeniz'e en uzun kıyısı olan ülke olarak bu anlayışı bir ilke şeklinde muhafaza ettik. Tüm görüşmelerimizde Türkiye olarak Karadeniz'deki barışın, huzurun, güvenli ortamın devam etmesi için gayret gösterdik. Bugüne kadar yaptığımız gibi Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 19, 20, 21'inci maddelerinin uygulamasını sürdüreceğiz." 

19, 20 ve 21. maddeler neyi anlatıyor?

"Türkiye savaşın tarafı değilse ne olur?"

Sözleşmenin 19. maddesine göre, Türkiye herhangi bir savaşın tarafı değilse savaş gemileri Boğazlarda tam bir geçiş ve gidiş geliş özgürlüğünden yararlanabilir. 

"Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri 10. maddeden 18. maddeye kadar olan maddelerde belirtilen koşullarla aynı koşullar içinde, Boğazlarda tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bununla birlikte, savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi yasak olacaktır."

"Türkiye, savaşın tarafı ise dilediği gibi davranabilir"

Sözleşmenin 20. maddesine göre, Türkiye savaşın tarafı ise savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilecek.

Anlaşmanın tüm maddeleri için tıklayınız

"Türkiye savaş tehlikesiyle karşı karşıya kalırsa ne olur?"

21. madde ise şunları anlatıyor: 

"Türkiye, kendisine karşı savaş tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında ise muharebenin tarafı olduğu durumda geçerli olan şartları uygulayabilir.

Ancak Türkiye’nin bu yetkisini kullanmadan önce Boğazlardan geçmiş olan savaş gemileri, bağlantı limanlarına geri dönmek için tekrar Boğazlardan geçiş yapabilir.

Bu tehdit durumunun ortaya çıkıp çıkmadığının takdiri Türkiye'ye ait olsa da bu olasılığı kullandığı zaman, durumu Montrö’ye taraf ülkelere ve BM Genel Sekreterliğine bildirmek zorunda.

Bununla birlikte BM Güvenlik Konseyi, Türkiye’nin bu takdirinin haklı olmadığına üçte iki çoğunlukla karar verirse ve Montrö’yü imzalayan tarafların çoğunluğu da bu görüşte ise Türkiye, barış zamanı için öngörülen durumu uygulamak zorunda."

Editör: HABER MERKEZİ