2020 yılının daha yarısı bile tamamlanmadan birçok acı olay yaşadık. Depremler, çığlar, orman yangınları, terör saldırıları, çekirge istilası.... Ülkemiz ve Dünyamız bir çok felaket gördü bu kısa zaman sürecinde. Bütün bunlara bir de Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan Yeni tip koronavirüs salgınının tüm Dünya'ya yayılması eklenince doğal olarak bir panik havası oluştu. -Bu zamanda mı yaşayacaktık?, -Dünyanın sonu mu geliyor?, -Uzaylılar gelse de tam olsa.. gibi sitemkar yorumlar yapılmaya başlandı. Peki gerçekten durum bu kadar vahim mi? Daha doğrusu Dünya ilk kez mi salgın hastalıkla mücadele ediyor? Hayır!


Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının belki de en etkili olduğu günleri yaşıyoruz. Devletimizin almış olduğu önlemler sayesinde ülkemiz bu büyük felaketten en az etkilenen ülkeler arasında yer aldı. Tabi bu konuda virüsün ülkemize geç ulaşması, en azından geç tespit edilmesi önlem alma noktasında oldukça faydalı oldu. Avrupa'da virüsün ilk sıçradığı İtalya, İspanya, İngiltere gibi ülkeler yeterli düzeyde önlem alamadığı için son derece kötü manzaralarla karşılaştılar. Fazla ayrıntıya girip canınızı sıkmak istemiyorum. Ama hangi ülkelerde hastalar arasında tercih yapılmak zorunda kalındığını, hangi ülkelerde yaşlı insanların adeta ölüme terk edildiğini sizler de biliyorsunuz. Neyse ki bugünlerde Avrupa ülkeleri genel olarak bir düzelme, en azından kötüleşmeme trendine girdi. Virüsün şuanki ev sahibi Güney Amerika Kıtası ve Amerika Birleşik Devletleri olarak gözüküyor. Dünya genelinde sağlık sistemleriyle ve virüse yaklaşımlarıyla öne çıkan ülkeler; Güney Kore, Almanya ve Türkiye oldu.

 
Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca'nın açıklamalarından anladığımız kadarıyla ülkemiz virüs salgınını tamamen kontrol altına almış durumda. Peki bu tehlikenin geçmiş olduğu anlamına mı geliyor? Tabiki Hayır!

Bizler sosyal mesafeye uydukça, maske takmaya devam ettikçe, hijyene önem verdikçe virüsün bize bulaşması çok zor. Ancak normalleşmenin başlaması milletimizde rehavet havası oluşturursa vaka sayılarının yeniden artışa geçeceğinden hiç şüpheniz olmasın. Biraz daha yerel bazda düşünecek olursak il dışından şehrimize gelen hemşerilerimize de büyük iş düşüyor. İçişleri Bakanlığımızın ve İl Hıfzisıhha Kurulunun yayınlamış olduğu genelgelere, Çaykur'un belirlediği kurallara harfiyen uyulması bizler için çok hayati bir konu. Ben onların da bizler kadar duyarlı olduğunu ve bu konuda gereken önlemleri alacaklarına inanıyorum. Umarım korkulan olmaz, uzun zamandır yeni vaka çıkmayan ve aktif vaka sayısını neredeyse sıfırlayan şehrimizde, vaka sayıları yeniden artışa geçmez.

 
Bunun için yapılması gerekenler ise çok basit. Sosyal hayatta mutlaka maske takmamız gerekiyor. Çünkü virüs damlacık yoluyla bulaşıyor. Maske takmamız hem bizi koruyor hem de karşımızdakini bizden koruyor. Peki hasta olmadığını düşünenler de maske takmak zorunda mı? Evet! Çünkü taşıyıcı olanların büyük bir bölümü belirti göstermiyor. Yani hepimiz taşıyıcı olabiliriz. Bu yüzden kendimizi ve karşımızdakini virüs taşıyıcısı olarak görmemiz ve buna göre önlem almamız doğru olacaktır. Bunun dışında sosyal mesafeye uyarak, sık sık ellerimizi yıkayarak ve hijyene dikkat ederek virüsün bulaşma ihtimalini sıfıra indirebiliriz. Özellikle çay alımevlerinde de bu kurallara uymamız kendimizi ve komşularımızı korumamız gerekiyor. Bu konuya hassasiyet gösterelim. Ve Allah'ın izniyle el birliğiyle bu kara günlerden kurtulalım.


Peki herkesin aklındaki o sorunun cevabı ne?
Yani bu salgın ne zaman bitecek?
Ne zaman eski hayatımıza döneceğiz?


Emin olun bunu Dünya'daki hiç kimse bilmiyor. Salgın hastalık uzmanları, Profesörler, Genetik Bilimciler ne diyorsa sıradan vatandaşta onu söylüyor. Herkes yuvarlak konuşuyor. Kimse net bir tarih veremiyor. Bolca varsayım ve ihtimallerden bahsediliyor. Bu ihtimalleri kısaca hatırlamak gerekirse;


İhtimal 1) Covid-19 Aşısı bulunacak. Herkes aşı olacak ve salgın bitecek.

Dünya'nın en çok umut bağladığı bu ihtimal yakın zamanda pek mümkün gözükmüyor. Özellikle İngiltere'nin yapmış olduğu açıklamalar umut vermiş olsa da Dünya'nın büyük ülkelerinde süren çalışmalar en erken 2022 yılının başında meyvesini vereceği tahmin ediliyor. Yani eğer aşıya bel bağlanırsa 2020 yılının geriye kalan kısmı ve 2021 yılının tamamı pas geçilmiş olacak. Bu yüzden benim için aşı bir umut kaynağı değil.

İhtimal 2) Virüs mutasyona uğrayacak. Etki alanını genişletecek. Salgın yıllarca sürecek.


Şüphesiz bu ihtimal korkutucu olsa da kabul edilmesi gereken bir gerçek. Bu virüs yıllarca sürebilir. Aralıklarla yeni dalgalar halinde Dünyayı yeniden etkisi altına alabilir. 14. Yüzyılda Avrupa'yı mahveden Veba salgını gibi  tekrar tekrar yaşanıp yeniden canlar alabilir. Ama şüphesiz bu düşük bir ihtimal. En azından öyle umut ediyorum. Covid-19 salgını da diğer birçok salgın gibi başlayıp belli bir süre sonra kendiliğinden sona erecektir. Bu da üçüncü ihtimal demek oluyor.

İhtimal 3) Virüs mutasyona uğrayacak. Bulaşma özelliğini kaybedecek. İnsanlar için tehlike olmaktan çıkacak.


Bu ihtimal benim için en olası senaryo. Diğer Koronavirüs salgınlarında (SARS-2002, MERS-2012) olduğu gibi bu virüste belli bir zaman sonra kendiliğinden sona erecek. Yani virüs bulaşma özelliğini kaybedecek. Bulaşsa bile insanlar için artık tehlikeli olmaktan çıkacak.

Bir defa şunu bilmemiz gerekiyor ki; Virüsler Dünyamızın bir gerçeği. Onlar da tıpkı biz insanlar gibi, bitkiler gibi, hayvanlar gibi bu Dünya'da ev sahibi. Covid-19 salgını ilk olmadı, son da olmayacak. Dünyamız yıllardır salgın hastalıklarla mücadeleye devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda da bu mücadele sürecek. Henüz insanlara bulaşmamış binlerce virüs çeşiti var. Vuhan Viroloji Enstitüsü'nden Shi Zhengli yarasaların organizmalarında, bazıları ileride yeni bir pandemiye yol açabilecek olan yaklaşık 1500 koronavirüs türü saptadı. Yani virüslerden tamamiyle kurtuluş hiçbir zaman olmayacak. Bizim elimizdeki yegane güç bu salgında ve daha sonrasında çıkabilecek salgınlarla en doğru şekilde hareket etmek. Charles Darwin'in de dediği gibi: “En zeki veya en güçlüler değil, değişmeyi en iyi şekilde başarabilenler hayatta kalır.” 

Başa dönecek olursak, bana kalırsa Dünyamız hiçbir zaman Covid-19 salgınından önceki haline dönmeyecek. Tüm diğer büyük salgınlarda olduğu gibi bu salgının da Dünya'ya etkisi çok büyük olacak. O yüzden eskiye dönmeyi değil yeni normali kabul etmemiz gerekiyor. Şuan için bizim "Yeni Normal"imiz maskeli, mesafeli ve hijyenik yaşam. Bir süre daha bu şekilde hayatımızı sürdürmemiz gerekiyor. Emin olun bu değişiklik şu an çok büyük gözükse de günümüz var ise önümüzdeki yıllarda göreceğimiz değişimlerin yanında devede kulak kalacaktır.

Belki arkadaşlarımızla, ailemizle zaman geçirmeyi özledik. Kalabalığa karıştığımız büyük orgazasyonlara, stadyumda maç izlemeye, konsere gitmeye hasret kaldık belki. Ama elimizde o günlere direkt geçiş yapmak için bir yol yok. Sadece beklememiz gerekiyor. Biraz daha sabretmemiz. Asıl değişimin başlayacağı günlere bence çok az kaldı. Bu salgın elbet bitecek. Diğerlerinin bittiği gibi bu da bitecek. Bizler korku ve endişeye kapılmadan hayatımızı sürdürmemiz gerekiyor. Hayatımızın alt üst olmasından korkmayalım. Belki de hayatımızın altı üstünden daha iyidir...
Selam ve Saygılarımla...