Siyaseten ne yazsam boş, bunun geçte olsa farkına vardım!
Bu noktaya nasıl geldim, bunun nedenlerini bir bir sıralamayacağım.

Çünkü yıllarca birçok sitede sizlere seslenmeye çalıştığım yazılarım hep “o nedenler” üzerine yazılmış yazılardır.
Ben şimdi kalkıp yeniden başa dönerek size rahatsızlık vermek istemiyorum!
Her şey gözümüzün önünde hayat buluyor.
Bu ülkenin büyük bir çoğunluğu hala hayatından memnun.
Kendisini siyasi parti liderleri üzerinden ifade eden birisine kalkıp ahkam kesmenin ne bana nede o kişiye bir fayda vereceğine olan inancımı artık kaybettim!

Eğer idare edenlerin gücü her seçim artıyor ama idare edilenin “ne sesi ne gücü ne de hayatı” bir değişikliğe uğramıyor ve hala körü körüne herhangi bir siyasetçiye olan bağlılığının girdabında debelenip duruyorsa ben ne diyebilirim ki!

Daha önce defalarca siyasetçilerin, sıradan ve yerlerde sürünen üsluplarıyla ilgili birçok yazı kaleme almıştım.

O yazılarımda anlattığım “siyasetçinin seviyesizliği” konusunda ne kadar haklı olduğumu son günlerde yaşadığımız tartışmalar üzerinden bir kez daha üzülerek gördüm!

Son günlerde yaşadığımız, insanın aklına zarar tartışmalar üzerine fikrimi öğrenmek isteyen ve onlarca mesaj atarak “bu yaşanılan konuda ne düşünüyorsun?” sorusuna muhatap olduğum için kısa bir değerlendirmek yapmak şart oldu!

Olaylara “dün ve bugün yaşanılanlar” gerçeğinden bakmanın bizi doğru ve isabetli tespitler yapmaya götüreceğine inanıyorum.

Bugün ki yaşadığımız durum şudur!

“A kişisi” bir zamanlar “T kişisine” ağza alınmayacak bir mektup yazdı!

“K ve D kişileri” ve onlara gönül verenler “A kişisinin T kişisine” olan hakaret dolu mektubuna el ovuşturdu, seslerini çıkarmadı!

Daha sonra bu “A kişisi” bu defa “D kişisine” ağza alınmayacak bir mektup yazdı!

“T ve K kişileri” ve onlara gönül verenler “A kişisinin D kişisine” olan hakaret dolu mektubuna el ovuşturdu, sesleri çıkmadı!

Şimdilerde ise “A kişisi” “K kişisine” ağza alınmayacak bir mektup yazdı!

“T ve D kişileri” ve onlara gönül verenler “A kişisinin K kişisine” olan hakaret dolu mektubuna el ovuşturdu, sesleri çıkmadı!

Tamda iktidarın hukuk reformu yapmaya niyetlendiği(!) bir dönemde yukarda “rumuzlarla” ifade ettiğim pespayeliği yaşıyor olmamız ne büyük bir talihsizliktir!

Hiçbir makam, mevki, para, güç, insanın istismarına fırsat vermemelidir!

Ülkenin insanı bu istismardan kendisini bir an önce kurtarmalıdır.

Fert fert bu istismardan kendimizi kurtaramadığımızdan dolayı; doğruları söylemekten korkar hale geldik ve düşünce şerefimizi kendi elimizle ayaklar altına aldık!

Ülke olarak enerjimizi boşa harcamamıza ve kısır tartışmalar etrafında birbirimize olan kın ve nefret duygularımızı derinleştirmektedir.

Birbirimizi anlama yerine sanki kahredici bir “güç kavgası” içindeymişiz gibi birbirimizi suçlama ve aşağılama yarışı içindeyiz!

Ve işin en acı veren tarafı da insanı kahreden bu gidişi engellemek bugün ki Türkiye’de maalesef mümkün görünmüyor!

Maalesef insanın düşünme ve sorgulama dünyasını esir alan, onun iradesini hiçe sayan; “benim dediğim ve yaptığım her şey doğrudur!” buna inanacak ve bu minval üzere hareket edeceksiniz istismarına; “aklını, fikrini, vicdanını ve gönül dünyasını” açan insanın dramatik serüvenini yaşıyoruz bugün ki Türkiye’de!

Bana sıra gelince, cevaplarımdan tatmin olup olmadığınızı bilmiyorum ve aslında merakta etmiyorum!

Dün olduğu gibi bugün ve yarında; “başkasının gücüne inanan” ve içine gömüldüğü yetersizliğe kılıf arayarak kişiliğini birilerinin emrine sunan insanların yaşadığı cemiyette nefes alıp verdiğim gerçeğini unutmadan ve doğruları ısrarla savunarak; “T, K, D, A” ne der diye düşünmeden ve endişe etmeden sorgulamaya ve yazmaya devam edeceğim.

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun.