Bölgesel havacılığın ilk girişimcisi Borajet ikinci ve üçüncü uçuş hattını 17 Mayıs Pazartesi günü açtı.

İstanbul Sabiha Gökçen çıkışlı uçuşlar; İstanbul-Zonguldak-Trabzon-Zonguldak ve İstanbul olarak gerçekleştiriliyor. Haftanın üç günü saat 11.00’de Sabiha Gökçen’den kalkan uçak, 11.45’te Zonguldak Havaalanı’na iniyor. Şirket şimdiye kadar Türkiye’de ilk kez yapılacak olan Zonguldak-Trabzon uçuşunu 12.15’te Zonguldak kalkışıyla gerçekleştiriyor. 13.45’te Trabzon’a inen Borajet saat 14.15’te Trabzon kalkışıyla, 16.35’te tekrar Zonguldak’a teker koyuyor. Bu uçuşla Türkiye’de gerçek anlamda ilk bölgesel uçuşun startı verilmiş oluyor.

Borajet'in şirketinin başında bulunan Kadir Peker, Borajet'in ticari bir şirket olduğunu ancak Türkiye’nin öncelikli havacılık ihtiyaçları göz önüne alınarak kurulduğunu söyledi.
Peker, “Rekabetin yoğun olacağını çok iyi biliyoruz. Ayrıca yeni bir alana girmenin zorluklarının da farkındayız. Alanımızda ilk ve tek olarak işe başlıyoruz. Bu, avantaj olduğu kadar da bir dezavantaj. Bölgesel havacılık Türkiye için çok yeni bir kavram. Turboprop uçaklar da çok yeni. Herkesin yıllardır konuştuğu tartıştığı bir konu bu. Ancak şimdiye kadar bizden başka ciddi bir adım atan olmadı. Sektöre giren bütün şirketler, var olanı sürdürmeyi tercih ettiler. Oysa bölgesel havacılık çok bakir bir alan. Bu işin ilk kez yapılıyor olması göğüslemek zorunda olduğumuz zorlukları da bir hayli artırıyor.

Bölgesel havacılık, Türkiye'nin hava taşımacılığının gelişmesinde atılması gereken en önemi adımlardan diyebiliriz. Ayrıca Türkiye'nin bölgesel gelişimi için de çok önemli. Düşünsenize bir kere, ulaşımı kolay illerin gelişimi de kolay olur. Türkiye'nin birçok iline üniversite açıldı. Ama ders verecek hoca bulmakta sıkıntı çekiyorlar. İnsanlar ders vermek için 7-8 saatlik yolculukları göze alamıyor. Oysa 1 saatlik uçak yolculuğuyla bu sorun halledilebilir. Aynı zamanda öğrencilerin, işadamlarının, hastaların ulaşımları açısından da çok önemli bir hizmet sunduğumuzu düşünüyorum” dedi.

Turboprop uçakları seçmelerinin nedenini Peker, maliyetlerinin jet uçaklarına göre daha düşük olmasına karşın gidilecek yere jetlerle yaklaşık aynı sürede uçmaları olarak açıkladı.

DAHA UCUZ MALİYETLİ

Bu tip hafif uçaklar için Atatürk Havalimanı gibi 300-400 milyon dolar maliyetli alanlar yapmak gerekmediğini belirten Peker, “Bizim için sıkıştırılmış sert zemin yeterli. Kısa pist, uzun pist fark etmez. Böyle bir alanın maliyeti ise 10 milyon doları geçmez. Bu şartlar altında yalnızca bir alan fiyatı harcayarak birçok alan yapabilirsiniz.. Böylece Türkiye'nin hemen hemen her yerine hatta kasabasına bile uçakla seyahat imkânınız olur” dedi.

UÇAK BİLETİ FİYATLARINA UZUN VADEDE YANSIYOR


Kadir Peker, maliyetin ucuz olmasının fiyatalara kısa vadede yansımadığını ama uzun vadeli bilet fiyatlarını da düşüreceğinin kesin olduğunu söyledi. Bu uçakların Türkiye ve halk için olduğu kadar kendileri için de yeni olduğunu söyleyen Peker şöyle devam etti: Biz şimdilik teknisyenlerimize, kabin görevlilerimize, pilotlarımıza bu uçakların eğitimini aldırıyoruz. Eğitim deyip geçmeyin! Bunun için yurtdışına gönderilen personelin ve eğitim vermek için gelen eğitmenlerin masrafları... Bunlar yüksek meblağlar tutuyor. Biz daha altyapımızı oluşturuyoruz. Bu masraf kalemleri bir bir ortadan kalktığında fiyatlarımız tabii ki düşecek. Aynı zamanda bizden başka bu alana girmek isteyen şirketlerin de bu tür sorunları olmayacak. Bizim eğitilmiş kadromuzdan hizmet alabilecekler.

YATIRIM MALİYETİ NE KADAR?

Peker, ”Biz uçakları Alitalia Havayolları'ndan aldık. Daha doğrusu Alitalia iflas ettikten sonra uçaklar satıldı. Biz satın alan şirketten aldık. Her birine 10 milyon dolar ödedik. Yani ikinci el uçaklar diyebiliriz ama yaşlı değiller. Bir uçağın ömrü 27 yıldır. Bizim uçaklarımız daha 6 yıllık. Bir ATR 72-212'nin fabrika fiyatı 19-21 milyon dolar. Bu uçakların satışa çıkartılması bizim için bir şans oldu. Çünkü, normal zamanda talep yoğunluğundan dolayı ATR 72-212 modelleri ikinci elde bulamazsınız” dedi.

Editör: HABER MERKEZİ