Tanrı'ya yazılmış mektupları ne yapacağını bilemeyen posta idarelerinin dilemması, bazı filmlere konu bile olmuştur, hakeza Tanrı'nın yetkilerine geçici olarak sahip olan Tom Shadyac karakteri 'Bruce Almighty', en çok duaları 'arşivlemekte' zorlanmıştı da gülmüştük. Şimdi, mizah dozu düşük ama bir hayli 'güldürükçü' olan bir enstantane geliyor sahneye, gerçek hayattan, Türkiye'den.

Bir internet sitesi var, tıklıyorsun; Oruç Baba, Merkez Efendi ve Eyüp Sultan Hazretleri gibi ermiş ve velilerin 'türbe görüntüleri' geliyor ekrana. 'Fatiha gönder' komutu eşliğinde. (www.fatihagonder.tr.gg) Fatiha okumak için fotoğraflara bakmaya ihtiyaç duyulması, Hıristiyanlar'ın ettikleri ibadetin içine sinmesi için bu eylemi mutlak surette haç, İsa ya da Meryem ikonaları ile eşleştirme ihtiyaçlarını hatırlatıyor. Ama Allah var, Müslüman dünya abdest aldırma makinesinden dijital Kur'an'a ve zikirmatik' e kadar birçok yeni icat ve arayışa yelken açarken, Hıristiyan dünyadan bu nevi haberler çalınmıyor kulağımıza. Biz olsak, 'günah çıkartan dijital haç' i, ya da 'tıkla, Korintiller cebine gelsin'i çoktan dolaşıma sokmuş olurduk. Dini teknolojik 'arayüzler' ile yaşama işinde şaşırtıcı derecede hevesli çıktık.

'Aracılar' işinde zaten pek sıkıydık. İslam, Allah'a yakarmak ve affedilrnek için 'aracılara' ihtiyaç olmaelığını defaatle hatırlatan bir din olduğu halde. Aracıların bir iken ikiye, şimdi de üçe Çıkmış olması gibi bir durum ile karşı karşıyayız bu türbe işinde. Yani mübarek bir zatın ismi anı1arak, şefaati istenerek dua etmek vardı (aracı!), mübarek zatın
cesedinin üzerine dikilen mezarlık ve türbe kompleksi, mübarek zatın isminin ve kimliğinin de önüne geçti (aracı2) İnsanlar 'o muhterem kişi neden bu kadar muhterem olmuş'un bilgisine sahip olmayı dışlayarak taşın-türbenin somut varlığına doğru el açmanın mühim olduğuna inanır oldu. Şimdi ise o taş, beton türbe konseptinin aracılık işlevine 'fotoğrafı' da eklendi (aracı 3). İnternete gir, türbeyi tıkla.

Velilerden şefaat (öte dünya beklentileri için yardım, manevi destek) beklenmesi, dini kaynakların bir kısmına göre hiç de itibar edilebilir bir tutum değildir. Yine de türbe ziyaretlerinin batıl itikat ya da hurafe kapsamına alınmasından yana değilim. Bir şeyin belirli bir yaygınlık kazanması ve kültüre dönüşmesinde bir lahzada akla gelmeyecek pek çok dinamik vardır. Manevi donanımının yüksek olduğu konusunda belirli bir kanı uyandırmış kimselere saygıda kusur etmek, o kişileri hatırlamak ve hatıralarını yaşatmak 'kültürümüz'ün bir parçasıdır. Zira hatıraları yaşatıldığı zaman sözleri ve davranışları da önemli olur; bir damar olarak toplumsal hayatta var olmaya devam eder. Öte yandan bu ziyaretler ve orada sergilenen tutumlar velev ki hurafe sayılacak olsunlar; bir insanın bir Allah dostunu Allah'ın da rızasını kazanmak için ziyaret etmeye azmederek sarf ettiği çaba Allah katında önem ve değer arz edebilir. İşin püf noktası orada yatıp yatmadığı bile belli olmayan bir velinin türbesi değildir de, şimdi Ramazan dolayısıyla hınca hınç dolu olan yerlerde ezilmeyi, itilmeyi, kakılmayı; o yere şehrin en uç noktasından otobüslerle gelmeyi göze almaktır diye düşünürüm hep. Bir şeyi ibadete dönüştüren niyet ve emektir çünkü.

Tam da bu nedenle oturduğun yerden 'fatiha gönder' butonu tıklamayı, inanç ve maneviyatın kültürdeki izdüşümlerini dahi teknolojinin sağladığı konfora üleştirme eğilimini buruk bir ürküntüyle karşılıyorum. Ah nerede o rengarenk çaputlarıyla video kliplerimize ilham veren sürreel ağaçlar, adak çalıları ... Duygusallığı içinde merak da ediyorum. Bu fatiha gönder.com'ların hac sürümü de Çıkar mı? İnternetten hacca bağlanıp, 'ilk tavaf için tıkla' butonuyla havaya girip, kendini 'yarım hacı' sıfatıyla adlandırmalar da kolaya biner mi? Bizim yerimize 'havaya giren' robotlar da icat edilir, robotuyla gömülrnek isteyen Müslümanlar fetva arayışına girer mi? Ah Douglas Adams neredesin?

Bu arada zekat ve fitrelerin internet üzerinden verilmesine de gıcığım.
(aktuel)
Editör: HABER MERKEZİ