İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden Balyoz Darbe Planı ile ilgili davada savcının tutuklama talebi üzerine Mahkeme heyeti sanıkların tutuklanmasına karar verdi. Televizyonlar ve gazeteler flaş haber olarak duyurduğu tutuklamalar hararetli tartışmalara sebep olmaktadır. Yazının yazıldığı anlarda bile mevcut durum değerlendirilmeye devam etmektedir.
 
Bir hukukçu olarak tutuklamalara nasıl bakmalıyız.
Ceza Yargılama hukukumuzda, tutuklu yargılama istisnadır. Tutuklama tedbir niteliğindedir. Uzun süreli tutuklamalar adil yargılanma hakkına müdahaledir. Gibi birçok yargılamanın genel ilkeleri söz konusuyken neden mahkemeler bu ilkelerin aksine tutum almaktadır. Bu durumun izah edilebilir bir tarafı var mıdır?
Bu değerlendirmeler birçok hukukçu, aydın, gazeteci tarafından dile getirilmektedir. Hatta Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargâh gibi davaların haklılığı kanaatinde olanlar bile tutuklama ve sürelerine itiraz etmektedirler.

Bütün bu görüş ve kanaatlere rağmen mahkemeler neden bunun aksine davranmaktadırlar.
Belki de bu soruların cevaplarını tam olarak davalar karara bağlandığında anlayacağız. Veya basına yansıdığından başkaca deliller ve belgeler mevcuttur. Tam olarak bilemiyoruz. Buna rağmen aşağıda ceza hukukundan az çok anlayan bir meslek erbabı olarak tahminlerimi belirtmek istiyorum.
2007 yılından beri devam eden ve arkasın sıra gelen operasyonlarda birden fazla dava açılmıştır. Yani sadece birinci Ergenekon davası ile kalmamış bir süreçle karşı karşıyayız. Her dava soruşturması bir sonraki davanın delili durumunda yâda yeni davanın soruşturma sebebi oldu.

EĞER TUTUKSUZ YARGILAMA KURALINA SADIK KALINSAYDI DİĞER DAVALARIN AÇILMASI BİR ŞEKİLDE ENGELLENMİŞ OLMAZMIYDI? Sorusu karşımızda durmaktadır. Gerçekten süre giden soruşturmalar birbirleriyle ilgili birden çok iddianame oluşmasına sebep olmuştur.
Bu genel açıklamadan sonra bugün verilen tutuklamalara neden ne olmuştur sorusuna cevap arayalım. Bilindiği üzere Balyoz davası yaklaşık bir yıldır süren bir dava durumunda. Fakat kısa bir süre önce Gölcükte elde edilen 43 çuvallık yeni delillerin incelenmesinden sonra savcıda oluşan kanaat tutuklama talebi olarak mütalaa edildi. Mahkeme de talebi uygun buldu. Basından takip ettiğim kadarıyla sanıkların delilleri karartmasının söz konusu olacağı tutuklamalara neden oldu. Zaten dava açmaya yeterli deliller dosyada mevcuttu ve dava derdest durumda. Yine davadan sonra yeni delillere ulaşılmış. Sanıklar hangi delilleri karartacak. Kal diki karartmış olsaydı bulunan yeni 43 çuvallık delilleri karartırlardı sorusu aksi söylenmeyecek gibi gözüküyor.
Fakat soru bana ait ve mantıklı görünse de ben bir yönüyle kendi soruma ve mantıksal sonuca katılmıyorum.
Şöyle ki;
YENİ ELDE EDİLEN DELİLLERİ BU KADAR SÜREDİR KARARTMAYAN SANIKLARIN DURUMU ÖRGÜTÜN SÜÇ İŞLEME KASTININ DEVAM ETTİĞİNİMİ  GÖSTERMEKTEDİR?. Savcı ve Mahkeme heyeti durumu böyle  takdir etmişlerdir?
Yâda yeni delillerin incelenmesi sonucunda, henüz elde edilmeyen delillerin olduğu kanaatine  varılmıştır. Anladığım kaderiyle henüz elde edilmemiş elde edilebilmesi muhtemel deliller olduğu düşünülmektedir.

İşte çok eleştirilen, istisna olması gereken  tutuklamaların, bu nedenlerden dolayı istisnadan çıkmış tutuklamalara dönüşmesi mümkün olabilmektedir.

Bu davaların  Türkiye’nin demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olması açısından son derece önemli olduğu açıktır. Önümüzdeki yüzyılın medeniyetini kurmak için cüzi iradenin külli iradeye karşı yönelimini engelleyecek her türlü fesat engellenmeli…