İnsanlar yaşamak için yemek  yemek zorundadırlar. Sadece yemek yiyebilmek için yaşamak da birilerinin tercihi olabilir ama genel kabul göremez. Keza  insanların ihtiyaçlarını karşılamak için de çalışması gerekmektedir. Derler ki, çok kazanmak için sağlıklarını tehlikeye atanlar, gün gelir, kaybettikleri sağlıklarını yeniden kazanabilmek için kazandıkları  paraları harcamak  zorunda kalırlar. İyi, huzurlu, sağlıklı bir hayat yaşayabilmek için yorulmayı bilmek kadar dinlenmeyi de ihmal etmemek lazımdır. Dinlenmek her türlü etkinliğe son verip tembelliğe yelken açmak değildir. Dinlenmek, aslında mekân değiştirmek ve meşgale çeşitlendirmekle sağlanabilecek bir durumdur.

Bu yüzden insanlar bulundukları yerlerden ayrılıp bilmedikleri veya bilip de az gidebildikleri yerlere gidip konaklamaya rağbet etmektedirler. Bir tür seyahat olan turizm bu yönelişlerin bir yansıması ve cevabı olarak ortaya çıkmaktadır. Farklı yerler görmek, egzotik manzaralar karşısında hayranlıkla seyre dalmak, tarihle beraber geçmişi halde yaşamak, farklı tatlar,  değişik yaşama yöntemleri, iklimleri, çevreleri ve ezgileriyle  mutlu olmaya yaklaşmak dinlenmek isteyenlerin başlıca amaçlarıdır.

Artık turizm başlı başına bir ticaret ve hizmet sektörü haline  gelmiştir. Bacasız sanayi diye nitelendirilen bu etkinlikten her ülke ve yöre gibi Türkiye”miz, Karadeniz”imiz ve Rize'miz de yararlanmalı ve hak ettiği payı mutlaka almalıdır. Ellerde olup da bizlerde olmayan, turisti hoşnut edecek neyimiz yoktur? Dinlenmek isteyen her bireyin aradığı iki renk vardır. Bunlardan biri yeşilse, diğeri mavidir. Bu iki renge aynı anda ve yerde sahip olan pek az doğal ortam vardır. Yeşil, dağ ve yayla turizmine, mavi  ise deniz kıyısı turizmine simge olur. Yazın güneşimiz, kışın karımız iki farklı isteğe de cevap verebilir.

İşte Rize'miz her ikisi de dinlendirici olan bu turizm imkânlarına fazlasıyla sahip pek az yörelerimizden biridir. Yönünü turizme- geç de olsa- çevirmeye başlamış olan Rize'mizde sağlık  ve kış turizmi imkânları da parmak ısırtacak bir durumdadır. Tesisleşme epey mesafe kat etmiştir. Bazı çevrelerde pansiyonculuk uygulamalarına örnekler gözlenmeye başlanmıştır. Ama itiraf etmek zorundayız ki, hala turizm için organize rehberlik, eğitimli hizmet elemanı,  kapsamlı programlar, sağlıklı ve temiz bir çevre  tam önemsenir ve sağlanır halde değildir.

Turistleri meşgul etmek, eğlendirmek, gezdirmek, yedirmek ve farklı yöre ürünlerini satın almaya yönlendirmek;  böylelikle yöre insanına para akıtmak öyle doğaçlama gerçekleştirilecek bir iş olarak görülmemelidir. Her işin ancak  erbabınca yapılması o işi saygın kılar. Yoksa ümit bağlanılan tutunduğumuz dalları kendi ellerimizle kesmiş oluruz. Yöremizin HES planlaması açısından yeniden bu yaklaşımı dikkate alarak  değerlendirilmesi göz ardı edilemeyecek önemli bir husustur. Derelerimiz, vadilerimiz, havzalarımız, yamaç ve bellerimiz hoyrat bir enerji elde etme çılgınlığının, kısa zamanda elde edilebilir tatlı rantlar için ekolojik yapıyı, biyolojik çeşitliliği, flora ve faunayı  umursamayan, sudaki yaşam için cansuyunu mahkeme kararlarının çekişmesine havale eden anlayışın tasallutu altında bırakılamaz.

Yörenin odaklanmaya başladığı turizmi, ormanlarımızla birlikte baltalamamak için, insanlarımızın İstanbul-Kadıköy meydanından, Rize Adliye Sarayı önünden, Hemşin'den, Senoz Deresi'nden, Fırtına'dan, Çağlayan Vadisi'nden ve İkizdere'den gösterdikleri tepki iyi anlaşılmalı, iyi okunmalı ve planlayanlarca yöre halkı ile birlikte gerçekleştirilebilecek karar süreçleri ile 'enerji-çevre, enerji-turizm uzlaşı formülleri' bulunmaya çalışılmalıdır. Bu konuda geç kalınmamalı, 'bade'l harabül Basra' bahanelerinin yaratılması kurnazlığına geçit verilmemelidir. Yöre halkı elbette sabırlıdır, fakat tez canlılığının ne zaman ortaya çıkacağı hiç belirlenemez.

Editör: HABER MERKEZİ