Hakkarinin Yüksekova ilçesinin Dağlıca kesiminde terör örgütü mensuplarınca piyade taburuna yapılan saldırıda 12 askerimizin şehit olurken 16 sının yaralanması hepimizi derinden sarstı.Kaçırılan 8 askerimizin akıbetleri konusunda hala net bir bilgiye sahip olamayışımız kanayan yaramıza adeta tuz basıyor.Daha önce Şırnak Gabar Dağında 13 mehmetçiğin pusuya düşürülerek katledilmesi ve ondan çok kısa bir süre önce de Şırnak Beytüşşebabta on iki sivil vatandaşımızın acımasızca öldürülmesi ülkemizin her geçen gün büyüyen bir terör dalgasıyla kaşı karşıya olduğunu trajik bir biçimde yeniden ortaya koyarak toplumda kitlesel tepkilere yol açtı.

Askerleri şehit edilerek haklı şekilde kendi hayatlarına kastedilmeye çalışıldığı düşüncesine kapılan insanlarımız hayatlarına ve ülkelerine sahip çıkma saikiyle meydanlara akın ettiler ve büyük gösterilerle terörü bir kez daha lanetlediler.Bir çok işyerine Türk bayrağı asılırken,sayısız insan şehitlerimiz için açılan yardım kampanyalarına gönüllü olarak iştirak etti.Ülkemizin bir parçası olan ve milli hassasiyetleri çok yüksek olan Rizeliler de geçen gün Cumhuriyet meydanında toplanarak terörü lanetlediler.Gösteriye katılanların çoğunluğunun öğrenim çağındaki gençler oluşu insanda gelecek adına çok iyimser beklentilere sebep oluyor ve daha aydınlık bir Türkiye ye dair beslenen umutları güçlendiriyor.

Milli duyarlılığı oldukça fazla olan bu gençlerin bu meziyetlerini tamamlayacak şekilde üstün bilgilerle donatılıp en kaliteli biçimde  eğitilmeleri halinde yarınlarımızın bugünlerden daha aydınlık olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.Belirtmeliyiz ki yapılan protesto eylemlerini yaşananlara karşı Türk milletinin milli hassasiyetlerini yansıtarak eyleme dönüştürdüğü böylece onları elle tutulacak biçimde billurlaştırdığı için faydalı buluyoruz.Zira bunların toplumun değişik katmanlarını bir araya getirerek milli birlik ve beraberliğimizi pekiştiren rolüne binaen büyük bir kamuoyu baskısı oluşturarak halkının hissiyatına tercüman olmak durumunda bulunan siyasi iktidarları önemli adımlar atmaya zorladığını ifade etmeliyiz.

Bu gösteri eylemleri sayesindedir ki siyasi iktidarı temsil eden mevcut hükümetler daha kararlı davranmak adımlarını daha dikkatli atmak ve kararlarını daha isabetli almak mecburiyetinde kalıyor.Ayrıca kamuoyu desteğini arkasına alan siyasi iktidarlar için terör konusunda daha büyük bir hareket alanı oluşuyor ve yaptıkları daha sağlam biçimde meşruiyet kazanıyor.Bu eylemlere aslında terör örgütü konusunda  hükümetlerin alacağı sorumluluğa halkın ortak olma isteği biçiminde de bakabiliriz.Ancak bu sorumluluktan ötürü hesap verme mevkiinde bulunan tarafın yetkileri elinde bulunduran hükümet oluşu onu ülke ve dünya gerçekler karşısında bunlar ile toplumun beklentileri arasında denge kurma arayışına sevkediyor.
  

Bu hususta gösteri yaparken kantarın topuzunun kaçırılmaması yani ölçülü davranılarak taşkınlıklara yer verilmemesi önemlidir.Zira medyadan halka yansıyan görüntülerin insanları aşırı şekilde motive ettiği bilinen bir gerçektir.Şehitleri ile sinir uçlarına bastırılan Türk halkının milli duygularının çok aşırı şekilde uyarılması bir çok provokatör için elverişli bir ortamın oluşmasına sebep oluyor. Gösterilerde Kürt halkıyla onların temsilcileri olduklarını iddia eden en azından onların oylarıyla TBMM ye gelen insanların hedef alınması terör örgütünün hedeflediği Türk-Kürt ayrışmasını hızlandırarak bölünmeye neden olacağı bunun ise milli birlik ve beraberliğimize zarar vereceği gün gibi ortadadır.Yine bu gösterilerde bağıran,çağıran,ağıtlar yakan ve  acıdan kendini parçalayan insanların dokunaklı halleri diğer insanlarda duygu patlamalarına neden olarak Türk milletinin acziyet ve çaresizlik duyguları içinde kıvrandığı şeklinde anlaşılmasına neden oluyor ki bu da terör örgütünün psikolojik harekatına hizmet ediyor.

 Bilinmesi gereken gerçek devletçe ve milletçe adı konmamış üstü kapalı bir savaşla karşı karşıya olmamıza rağmen emniyet ve güvenlik birimlerimizin görevinin başında olduğudur.Ne 1918 lerin mütareke Türkiyesinde yaşıyoruz ne de adı devlet olan bir muz cumhuriyetinde bulunuyoruz.Binlerce yıllık devlet geleneği olan,değişik felaketler atlatarak millet olma bilincine ulaşmış,saygın kurumları ve güçlü ilişkileri ile küresel güç olma yolunda emin adımlarla ilerleyen saygın bir ülkenin topraklarında yaşıyoruz.Mevcut hükümete ve işini yapmaya çalışan güvenlik birimlerine süre tanımak ve yapacakları konusunda onları desteklemek ancak birey olarak da hissettiğimiz tepkiyi ölçülü biçimde dışa vurmak haricinde  yapabileceğimiz bu konuda fazla bir şey yoktur.

Devletin yetkili kurumları işbaşındayken ve bugünlerde bir şeyler yapmaya çalışırken hedefinden şaşmış bireysel ve kitlesel gösteriler hem kamu düzeni hem de devlet otoritesi için tehlikelidirler ve de terör örgütünün kısa vadeli hedefleriyle zımnen bütünleşme potansiyeli taşırlar.Tek tek bizlerin askeri anlamda adımlar atması mümkün olmadığına göre bizi temsil eden siyasi iktidarın ve onun denetimi altındaki kamu otoritelerinin bu konuda icap eden adımları atması en doğru olanıdır.
 

Ülkemizde halkın büyük bir çoğunluğunun desteğiyle işbaşında bulunan hükümetin bu konuda süratle adım atması beklenir ve en azından sonuç almaya dönük somut çabalar içinde olması gerekirken sonuç vermeyeceği aşikar olan  Türkiye-Irak-ABD arasındaki üçlü mekanizmaya gönderme yaparak onun Türkiyeyi oyalamak amacıyla kurulduğunu geç de olsa anlaması, ülkesine dahi egemen olamayan Irak merkezi hükümetinden medet umması, terör örgütüne mali destek sağladığı herkesçe bilinen Avrupa Birliği ülkeleriyle yapacağı bir harekatın meşruiyetiyle ilgili müzakerelere girişmesi çok trajik- komik bir durumdur.

Üstelik Kuzey Irakta ona barınma imkanı sağlayan,silah,militan,yiyecek ve lojistik destek verdiği  dünyaca bilinen Kürdistan Demokratik Partisi lideri Mesut Barzani ve ona bağlı Kürt Bölgesel Yönetimin başbakanı Neçirvan Barzani’nin Türkiye’yi hedef alan açıklamalarına cevap yetiştirme gayretleri zaten huzursuz olan kamuoyunu iyice huzursuz etmeye yetiyor. Bu durumun sonucu olarak kafalarda son eylemlerden sonra terör konusunda geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olduğumuzu henüz anlayamamış,aklı karışık ve çekingen bir yönetimin ülkemize egemen olduğu şeklinde bir izlenimin ortaya çıkmasına yol açılıyor.

Bu da yeni eylemler konusunda terör örgütü ve destekçilerini cesaretlendiriyor.Sonuç olarak diyebiliriz ki ya terör örgütünü alacağımız askeri ve siyasi önlemlerle tamamen etkisiz hale getirip topyekun imha edeceğiz,ya da onun her geçen gün artan bir hızla bizi imha etmesine seyirci kalacağız. Fakat bu millet sağduyusuyla dalga geçilmesine asla seyirci kalamayacağı gibi  olgun sessizliğinin de çaresizliğine yorumlanmasını hiçbir zaman sineye çekemez.

Editör: HABER MERKEZİ